Hava çok ayaz gidiyordu zemheride. Millet elini yüzünü dastarlan sarmış, öyle çıkabiliyordu çarşıya bazara. Moramıdın kahvesine de ancak kahvenin müdavimleri geliyordu. Arkalarından çoğunun karıları “Goş goş git sandalyen ayrılmıştır, aman ha eksik bile yazarlar” diye seslenseler de devamlı müşteriler dinlemezlerdi zaten karılarını. Zorunlu hizmet gibiydi onlar için her gün kahveye tünemek, iki iki dört demek. Zaten başka ne eğlenceleri vardı ki Buldan’da. Hiç olmazsa karıların dırdırından bari kurtuluruz, akıdeşlerlen dıgıldaşırız diye atıyorlardı kendilerini Moramıdın kahveye.
İşte o soğuk havaya rağmen gene üç dört masa gelen vardı o gün. Vakit ikindiye geliyor, çaylar kahveler içiliyordu. Deşdimanın Üsen’in o gün çenesi baya bi düşmüştü. Yalan dolan çıkarttırıyodu gari. Havanın soğuk olduğunu söyleyenlere “ Hadi be siz soğuk görmediniz, ben esgerlik yaptım üç metre garın içinde, soğuğu zebil etmedik” diye cevap veriyordu.
Muhabbetin askerlikten çıkacağı belli olmuştu artık. Gazangıranların Ali, Antalya’da asgerlik yaptığını hiç soğuk görmediğini anlatıyor, Dilki Memet Doğu’da gar yağdığı bille yakındaki gölün buz tuttuğunu, kamyonların üstünden gelip geçtiğini deyveriyordu.
Muhabbet tam çıkmıştı gari Moramıdın kahvede. Kahveci Halilİbram’da gelen bir avuç müşteriye bol bol çay, kahve satma telaşındaydı. Ağıp dönüp “Ağalar çay verem mi, yeni duttum, taptaze” diye soruyordu. “Ya gahbecik ya” dedi Cinbekirlerin Yusuf “Oğlum senin bize garazın mı var, donumuza mı işetcen, sabah olalı içtiğimiz çay kahve bi yere vadı geldi” diye tersledi Halilİbram’ı.
O sırada askerlik anılarını anlatan Deşdimanın Üsen muhabbeti genişletmiş, habire anlatıyordu.
“Usta bir gün” dedi. “Bir gün eğitim yapdırıp duruyum, eğitim alanında. Acemilere eğitim veriydim ben, eğitim çavuşuydum esgede. Asdığım asdık, kesdiğim kesdik di benim, gosgoca eğitim çavuşum akıdeş, degidi de. Iscak bi gün gari, tam öğlen üzeri emme yanıbba ortalık. Yat kak, sürün basıyom eğitimi acemi esgelere. Bi bakdım, esgerin biri yere yığıldı galdı. Hemen kaldırın dedim. Kaldırdı iki esge yerden . Alın gelin dedim çeşmenin başına. Bayılan esger accık epeyce olmuşdu. Açdıla çeşmeyi oğlancık şaşanlamış galan. Oğlum çırpın bakam dedim. Bi bakdım buncaz şaşırmış guş gibe çırpınıyo. Oğlum çırpınsana deyom, buncaz açıyo iki goluna veriyo çırpınıyo. Üle oğlum ben sene ne deyom çırpınsana deye bağırıyom buna, bu habire hem çırpınıyo, hem de çırpınıyom ya komutanım deyo. İki toket çıkarttım buna. Oğlancık accık kendine geldi. Oğlum ben sene çırpın deyom sen nişlebban deye bi bağırdım buna, komutanım daha nasıl çırpıncem, çırpınıp duruyum ya, deyesiye gada aklım başıma gelivedi. Buldanlılardan başka kimse ne bilsin çırpınmeye, naha ede naha ede dedim kendi kendime, güldüm gari. Tamam, üle elini yüzünü yıka bakam dedim, yıkadı gari kendine geldi. Hala daha aklıma gelir kendi kendime gülerim”
Yorumlar
Kalan Karakter: