TELLİ GAVURMA

-Nee de hindiki garılaa needen bilsin telli gavurma yapmasını, tel tel olur, bek güzee olur demii hey akıdeş, diye konuşuyordu Eyvazların  Kamil. Boğaz muhabbeti çıksın istiyordu Moramıdın Kahvesinde.
Arapların Üsen, bir yandan onu dinliyor, bir yandan da televizyondan haberleri seyrediyordu. O sırada General İbram girdi kahveye. Selamını verdi. Oturdu bunların yanına. 
Genaral İbram her konuda söz sahibi olan, sohbete anında giren ve kimseye söz bırakmayan hoş sohbet bir adamdı.
-Annaadın bakam ne vaa ne yok memlekette, diye sordu.
-Üle ne olcek Buldan’da. Aynı hamam aynı tas. Bizde çöndük boğaz muhabbeti edip duruz. Sankim evinde et vaamış gibe telli gavurma sayıklebduru Kamil abem, diye cevapladı Abıkların Galip. 
Abıkların Teyfik, General İbram’ın muhabbetini çok severdi. 
-Canın telli gavurma istedi yalım hınzır, dedi General İbram.
-Ah ülen benlen bir esgere gitseydin, gavurmanın hasını yirdin hasını, diye gülerek başladı anlatmaya.
- Ben Erzurum’da esgerlik yapdım. Bigün gumandan beni çağırddırmış.
“Bek hayırlı bi iş değildir bu ya” dedim. Çıkdım vaadım yanına. Bi topuk selamı veedim buna, ödü bedi kopdu gumandanın.
“Otur bakam huraya, gaveyi nasıl işcen”dedi. 
Ben de “Biz Demokrat Partili adamız, sade süvari içeriz, emme yanında bi kupa buz gibe dadlı su isterin” deyesiye gada gah gah güldü galan gumandan. “Üle İbram canının gıymatını iyi biliyon haa” dedi.
Neyse, bunun postası geldi, gaveleri söyledi. Erzurum’un bi köyünde iki aşiret gız gaçırmadan ötürü gavga etmişlee, küsleemiş. İş gan davasına gada gircekmiş.
 “Angara’dan telgraf geldi, General İbram’ı köye gönder, bunları barışdırırsa General İbram barışdırır” deye. “Sen hemen yanına kaç esger alısan al, yola çık gan dökülmüden bu işi hallet gel” dedi. 
Ne yapcen, emir demiri kesee delee. Aldım yanıma dört esger. Yedi dene de gatır. Gar gış gıyamet. İki gün git Allah git. Vaadık köye. Muhtarın evine vaadık. Hemen yatakları seedirdik. Bilibilmez uyumuşsum. Uyandık gari neyse. Bi gayfaltı ettik hepbir. Muhtara “Hu iki aşirete seslen, gelsinler öğrenelim meramlarını” dedim. 
Gitti bu, çağırdı geldi. “Oturun bakam huraya” dedim. Oturdu bunlaa çapıt minderin üsdüne.
İki senedir gız gaçtığı günden beri aralarında hırlaşıp duruyoolaamış. 
“Ülen eşşek gada adam olmuşsunuz, olmuş geçmiş, hadin bakam saamaşın, barışın” dedim. Gırmadılaa bene. Öpüşdülee, saamaşdıla. Bi başladılaa muhabbete. Sankim kaç yıldır küs olan onla değil. Üle biz neden böğüne gada küs galmışsık deye deye bi galdıla.
Biz gari dört gişi iki gün daha galdık muhtarın evinde. Nasıl olsa bakım iyi. Sabaalan eekenden yola çıkcez, damdan gatırlarımızı almeye gittik bi bakdıydım, yedi dene gatırda goca goca tenekelee yüklü. Üle bunlaa ne, dediydim. İki aşiret gavurmaları tenkelere doldurmuşla,  yedi gatıra yüklemişle, esgercikle yisin deye alın gidin dedilee.
Esgeriyeye vaadım. Boynuma sarıldı gari gumandan göresiye gada “Üle İbram Allah senden razı olsun, hem küsleri barışdırdın, hem de gavurmaaları yüklendin geldin. Sayende et yüzü göödük” deye deye bi galdı. Esgerciklelen bir gumandan da bek hasremiş gavurmaya. Tesgireyi alasıya gada gavurmaları yidik galan akıdeş.