Atın şaşkını, rahvan
Adamın şaşkını, pehlivan olur!...
Buldan’da 1860-1910 yılları arasında yaşadığı tahmin ediliyor. Zamanında Ege ve Akdeniz bölgelerinde yapılan yağlı pehlivan güreşlerinde, baş pehlivanlığa soyunmuştur. Toketli ailesindendir. Doğduğu ev hakkında iki rivayet vardır.
Birinci rivayet: Hacı göçüklü pehlivanın doğduğu ev, Güroluk Camii’nden Hacı Bekir Camii’ne doğru Fetçiler Sokağından inilirken, Bostancı Nadir’in evinin karşısında Demirci Selahattin’in( şu anda Çamoğlu’nda) evinin altından Tok Habip’in evine doğru giderken sağ tarafta, Demirci Selahattin’in evi ile Gevrek Halis’in evinin arasında, şu andaki bahçenin olduğu yerde, yarım metrelik duvarları bunan yıkık ev imiş. Ev, sonra Arap İbrahim Toksöz’e ve kardeşine geçmiş, ev daha yanmıştır.
İkinci rivayet: Yeşildere Mahallesi Dokuma pazarı Sokak’ta Kolağası Suat Özel’e ait ev olduğu söylenir. Evin geriye doğru sahipleri şöyledir: Kolağası Suat, Kartal Salih Püye, Kadıköylü Rıfat, Karaaliler ( Çakın ailesi), Toketliler.
Toketli lakabının verilişi ile ilgili rivayet şöyledir: Hacıgöçüklü Pehlivanın ustası Acıpayam Dodurgalı Amatalı Pehlivan imiş. Ustası, Hacıgöçüklü Pehlivan’ı Aydın-Söke ovasına güreşe götürmüş. Ustası eski baş pehlivanlardanmış. Baş pehlivanlık güreşleri başlayınca ustası soyunmuş, yağlanmış. Er meydanına yürürken bakmış ki Hacıgöçüklü Pehlivan da yağlanıyor, varmış yanına:”Sana kim soyun dedi?” diyerek, çırağına okkalı bir tokat (şamar) ile vurmuş. Çıkmışlar er meydanına. Pehlivanlar eşleşmişler. Ustası rakibine yenilmiş. Hacıgöçüklü Pehlivan rakibini yenmiş. Sonraki eşleşmede, Hacıgöçüklü Pehlivan ustasını yenen pehlivanı istemiş, rakibi olmuş. Cazgır, Hacıgöçüklü Pehlivanı ilk defa görüyor, tanımıyor ya, ustasının vurduğu tokadı gördüğü için, seyircilere takdim ederken;
“Toketli” diye tanıtmış. Ustasını yenen pehlivanı da yenmiş. Cazgırın söylediği “toketli” lakabı ailesine isim olmuş. Bir başka rivayette, aile Tokat vilayetinden geldiği için “Tokatlılar” denilmiş. Soyadı Kanunu çıkınca Tokatlıoğlu ve Tokel soyadını almışlar.
Hacıgöçüklü Pehlivan doğduğunda, dedesinin adı olan Hacı Mustafa ismi verilmiş, kısaca Hacıoğlan denilmiş. Anasının memeleri o kadar kocamanmış ki (anasının ağırlığının 200 kg. olduğu rivayet edilir.), oğlunu peştamal ile arkasına sardığında, oğlu açlıktan ağlayınca, oğlunu emzirmek için memesini omzundan arkaya atar, hacıoğlanı emzirirmiş. Anası evleri dar olduğu için, yufka ekmeği yapacağı zaman komşularının evine gidermiş. Günlerden birgün, yufka ekmeği yapmak için komşuları olan Avralıların evine ( şu an Uyan Mehmet Kökdemir’de) gitmiş, anası sac’ta yufka pişirirken 10 yaşına gelen hacıoğlan emmek için anasına sokulmuş. Anası da memesini omzundan arkaya atmış hem hacı oğlanı emzirmiş hem de yufka ekmeğini pişirmiş. Orada bulunan diğer kadınlar hacıoğlanı ayıplayıcı sözler söyleyince, hacığlan anasını bir daha emmemiş. Anası da hacıoğlanı yar’mış.
Türk töresinden bir not düşelim. Ben, anamın köyü Bostanyeri Köyü’nden bir tespitimi aktarayım. Tarlada çift sürmek için öküz olarak yetiştirilecek özellik taşıyan erkek buzağı (tosun), diğer buzağılar göre daha uzun aylar emzirilir. Arpa, buğday, yulaf ile ayrıca beslenir. Koyun ya da keçi sürülerinde koç ve teke olarak yetiştirilecek olan kuzu veya oğlağın anasının sütü sağılmaz, ilave olarak yem ile beslenir. Pehlivan olacak özellik (kulak yapısı, ense yapısı, fiziki görünüş, vs.) taşıyan bebek anasına birkaç sene daha fazla emzirilir.
Hacıoğlanın pehlivan yapısına, pehlivan olma merakı da eklenince güreşlere gider olmuş, meydanlarda soyunmaya başlamış. Güreşlere hazırlanmak için idman yapacak insan bulamadığından Dağderesi veya Tekke yöresindeki ormanlara gider, ağaçlarla idman yaparmış. Ormanda ağaçları yıkar, kökler, göçürürmüş. Bunu gören halk hacıoğlanı “Hacıgöçüklü” lakabını takmış.
Trakya bölgesinden Kırıkpınar güreş meydanlarında da güreş tutmuş bir baş pehlivan Buldan’a geleceğini, Hacıgöçüklü Pehlivan ile güreş tutacağını haber salmış. O zamanlar, şimdiki Müftüsuyu çeşmesinden 75 m ileride Küçükvakıf meydanındaki çayırlıkta güreşler tertiplenirmiş. Toketlilerin bahçesi de Müftüsuyu çeşmesinin önündeki Yayla yolu virajı kenarında içinde yaşlı meşe ağacı bulunan bahçedir. Trakyalı pehlivan ilkbaharda Mayıs ayı ortalarında Buldan’a gelmiş. Bir hana inmiş,handaki kahvehanede Hacıgöçüklü Pehlivanın Küçükvakıftaki bahçesini tarif etmişler. Hacıgöçüklü Pehlivan, çayır deresinde Beyler Konağının yakınındaki bir bahçede öküzlerle-saban ile çift sürüyormuş. Trakyalı pehlivan çiftçinin yanına varmış, Hacıgöçüklü Pehlivanın evini sormuş. Çiftçi de sabanın sapından tutarak havaya kaldırmış evin yönünü tarif etmiş, “şu tepenin ardında” demiş. Bir rivayete göre çiftçi evin yönünü göstermek için sabanı havaya kaldırınca öküzler de saban ile havaya kalkmış. Akşam olmuş. Hacıgöçüklü Pehlivan eve gelmiş, tanışılmış, yemekler yenmiş, sohbetler edilmiş. Trakyalı pehlivan yatmadan önce toprak damın ortasında bir boydan bir boya uzanan kalın ağacın (Düver’in) ucunu, omzuyla kaldırmış, çarığını düverin ucunun altına, duvar başına koymuş. Bu hareket pehlivan için, aynı zamanda bir çeşit idmanmış. Trakyalı pehlivanın bu gösterisi, Hacıgöçüklü pehlivanı etkilemiş. Biraz korkutmuş. Bu tür davranışlar belki bir tür psikolojik mücadele idi. Bu arada Hacıgöçüklü pehlivanın kız kardeşi ağasının durumunu fark etmiş, bir fırsatını bularak, bu pehlivanı yenmenin kolay olduğunu ve meraklanmamasını söylemiş. Hacıgöçüklü pehlivan ile Trakyalı pehlivan bir odaya, Hacıgöçüklünün ailesi yan odaya yatmışlar. Ama, Hacıgöçüklünün kız kardeşi kendi yatağını öyle ayarlamış ki ayaklarını, Trakyalı pehlivanın ayaklarının değdiği duvara dayamış. Sabah olmuş. Trakyalı pehlivan düver’i omuzlayarak kaldırıp çarıklarını almak istemiş, düver’i kaldıramamış. Üçüncü denemesinde çarığını alabilmiş. Kahvaltı yapılmış. Yüz metre ilerideki güreş alanına geçilmiş, güreş başlamış. Hacıgöçüklü pehlivan Trakyalı pehlivanı yenmiş. Trakyalı pehlivan Buldan’dan ayrılırken Hacıgöçüklü pehlivana şöyle demiş “bugün beni, sen değil, kız kardeşin yendi!...” “ kadının fendi, erkeği yendi” atasözü akıllara geliyor.
Hacıgöçüklü pehlivanın güreşleri hakkında fazla bilgi edinilemedi. Bir de gazetemizin aralık -2008 sayısında Rıza pehlivan yazımızdaki güreş bilgisi var.
Hacıgöçüklü pehlivanın Buldan’dan ayrılma nedeni ile ilgili iki rivayet vardır.
Birinci rivayet: hacıgöçüklü pehlivan sabah namazını çarşı camiinde kılmış. Camiden çıkışta camii kapısı önünde sohbet ediyorlarmış. Şimdiki Süleyman inan kahvehanesi, Gömbe’nin dükkanı ve bitişiğindeki dükkanın olduğu yerde 1962 yılına kadar “un pazarı” denilen üstü kiremit örtülü yaklaşık 500 metrekare kapalı alan varmış. Daha önceki yıllarda ilçemize dışarıdan un ve pekmez satmak için gelen insanlarımız satışlarını burada yaparmış. Aynı zamanda han vazifesi da görürmüş. Deve güreşi yapılacağı zaman geceleri en az 15 deve bağlanırmış. Hacıgöçüklü pehlivan ile cemaat sohbet ederlerken Un pazarının kapısı önünde gençler tekme tokat kavgaya başlamışlar.gençler sabaha kadar içmişler, kumar oynamışlar, kendilerince eğlenmişler. Evlerine giderlerken sudan sebepten kavgaya tutuşmuşlar. Hacıgöçüklü pehlivan gençleri yatıştırmak ve barıştırmak amacıyla yanlarına varmış. Epeyce dil dökmüş gençlerden birisi söz dinlemiş, yatışmış. Diğer genç aksilik yapmış. Hakaretler ederek ağır küfürler etmiş. Bir ara Hacıgöçüklü pehlivan hislerine kapılmış, aksilik yapan genci gerisine doğru itmiş. Genç geriye doğru sendelemiş, düşmüş başını yerdeki taşa çarpmış ve ölmüş.
İkinci rivayet: Hacıgöçüklü pehlivanın, devlete vergi borcu varmış. Vergi memuru pehlivandan borcunu isteyemiyormuş. Birgün Hacıgöçüklü pehlivan Bostancıların hanının önünde yolda giderken, yanında Kaymakam ve bazı memurlar bulunan vergi memuru ile karşılaşmış. Vergi memuru, biraz Kaymakama yaranmak (Bak ben başpehlivandan dahi devlete olan borcunu söke söke alıyorum), biraz da yanındakilerden cesaret alarak, ukelaca Hacıgöçüklü pehlivandan vergi borcunu ödemesini istemiş.
Hacıgöçüklü pehlivan, o an için durumunun müsait olmadığını anlatmaya çalışsa da vergi memuru ısrar etmiş. Bir ara hislerini kontrol edemeyen Hacıgöçüklü pehlivan, vergi memuruna tokat ile vurmuş. Yere düşen vergi memuru başını taş döşemeye çarpmış, ölmüş.
Bu iki ölüm olayından hangisi olmuş ise, Hacıgöçüklü pehlivan ölüm olayına çok üzülmüş. Evine gitmiş. Yaşadığı olayı ailesine anlatmış. Ailesini ve Buldan’ı terk etmeye karar vermiş. Ertesi gün sabah namazını kılarak ailesi ile helalleşmiş, Buldan’dan ayrılmış. Halep, Şam, Mekke, Medine taraflarına, Osmanlı devletinin “hicaz “ topraklarına gitmiş.
Hacıgöçüklü pehlivan gittikten sonra evlerine zaptiyeler (jandarma) gelmiş. Pehlivanın nerede olduğunu sormuşlar götüreceklermiş. Zira ölenin ailesi davacı olmuş. Zaptiye komutanı kapıyı çalınca, pehlivanın kız kardeşi kapıyı açmış. Kız kardeşi komutana, pehlivanın evi ve Buldan’ı terk ettiğini söylemiş. Komutan kız kardeşine yalan söylediğini ve evi arayacağını söylemiş. Kız kardeşi yalan söylemediğini, aldığı terbiyenin buna müsade etmediğini ısrar ederek söylese de komutan içeri girmekte kararlıymış. Buna sinirlenen Hacıgöçüklü pehlivanın kız kardeşi, o dönemlerde toprak damların üzerinde gezdirilen “töpelek taşı” denilen silindir şeklinde ve üç karış uzunluğunda, tahmini 100kg ağırlığındaki, kapı kenarında duran taşı iki eliyle tuttuğu gibi başının üzerine kaldırmış. Zaptiye komutanına “yok dedikse yoktur, bizde laf ağızdan çıkar!...” diye bağırmış. Bu kararlılık karşısında komutan çekinmiş üç adım geri gitmiş. Kendi kendine “kız kardeşi bu koca taşı havaya kaldırıyor. Kız kardeşi böyleyse, pehlivanın kendisi, kimbilir nasıldır?” diyerek, çekmiş gitmiş.
Hacıgöçüklü pehlivanın çırağı Rıza pehlivandır.
Hacıgöçüklü pehlivan çıktığı gurbet yolculuğunda çok güreşler yapmış, namı er meydanlarına yayılmış. Hicaz bölgesine kadar giderek oralarda vefat etmiş.cazgırlar, güreş meydanlarında güreşecek pehlivanları seyircilere takdim ederken, Hacıgöçüklü pehlivanı yad etmek için şöyle bağırırmış:
Arpa ektim kılçıklı
Soğan ektim pürçüklü
Nerede, kabeye kıspet asan
Buldanlı Hacıgöçüklü
Kaynakça: Ülfeli Halil Duyucu, Bekir Yalçın, Bahtiyar Kayalıoğlu, Sadettin Efeoğlu, Kerem Salih Özdoğan, Habip Kemikler, Musa Kazım Dalkılıç, Tektek İbrahim Damgacı, Tenekeci Kadir Coşkuner, Süleyman Eralp
Yorumlar
Kalan Karakter: