Ardı arkası verilmeden selalar veriliyordu günlerdir camilerden. Her gün iki üç ölen oluyordu. Ölenlerin çoğu da gençlerdendi. Zemheri çıkmış, hamsin girmiş ama soğuklarda bitmek bilmiyordu.Kahveye gelen de azdı ama her zamanki gelenler yine dolduruyordu Moramıdın kahveyi. O günde üç dört masada uyuklayan yaşlı müşteriler vardı. Çarşı Camisinden verilen selayla irkildiler hepsi birden.
“Üle gitti biri de” dedi Bağrıaçıkların Hılmi. “Hocula çatlıcek gari sela vemekten. Nele bu anca gabire varıp geliyoz. Çok gençle de gitti bu hoyun. Yatalak matalak ne va ne yok alıggitte Azrail. Nedeyse gabirden gelmicez. Acansız yer mer galmadı gabirin içlerinde de çocuk mezarına gömüpbala ölenlere” dedi.
Kafa sallayarak onayladı Garcı Yılmaz “Öle oldu hey akıdeş, gençle gitti hep, dayanılcek gibe değil acılarına, çoluk çocuk, gızan kıpan döküldüle galdıla akılarından” deye söylendi acıklı acıklı.
Sela bitmiş, ölenin kim olduğunu, tanıyamayanlar tanımaya çalışıp birbirlerine soruyorlardı. Kimisi komşusunun oğlu olduğunu, kimisi de daha dün çarşıda gördüğünü söylüyordu. O anda Şeytan Mehmet girdi geldi kahveye. Her zamanki gibi usul usul yürüdü geldi oturdu masaya. Çayını söyledi Halilibram’a.”Ehh” dedi “Gitti dilbarım bi genç daha. Epey benlen bir bazalara vardı geldi. Enigöl’e, Sarayköy’e, esnaflık yapmaya gitti. Goşturdu siğirtti emme, epey bi mal gaptırasıya gada bazalara bırakdı. Çok toket yidi batakcıladan. Görürdüm arada sırada düşüncümeli bi hali vadı. Üle oğlum üsdünden vur her şey hallolur gide derdim. Üle aga husam tasam bek çok benim derdi zovallıcık. Sıkıntı, sinir derken hop bi bakmışsın seydi makasdan gitmiş. Zor bu gençlerin işi zor akıdeş”dedi.
Çayı gelmişti Şeytan Mehmet’in bir yudum aldı çayından. Yanındakinlerlen hal hatır sorduktan sonra devam ettirdi muhabbetini. “Eski insanlada bi saygı sevgi vadı. Esnaflıkta senet sepet bile yoktu. Batakçılıkta bile bi itibar vadı. Bi batakcı vardır, birde gara batakcı. Batakcı, sene borcum va emme, param yok der. Emme gara batakcı benim sene borcum yok, ben sene filan zaman ödedim, senin aklın ermeyo der çıka tepenin başına, inkar ede geçe. Batakcıdan zor zahmet borcunu alırsın emme, gara batakcıdan sittin sene alcağını alamazsın. Paran battığınnan, malın gittiğinnen, sen yandığınnan galırsın. Alcağının üsdüne buz gibe Yonatca suyu içersin. Gahrından çatlasın emme gara batakçının umurunda bile olmaz. Ben size bi olay anladıveren de dinlen bakalım.
Bi gün dışadan iki tüccar gelmiş Buldan’a. İkisi de tam gara batakçı. Gözleri dönüyo bunların, illa bir esnaf bulcekle, vurcekle tırpana. Neyse uzun etmeyelim. Ondört Mayısda bi dükkene vamışla, selam kelam derken, dükkenciye –Akıdeş biz filan yerde böyük tüccarız, Buldan’a mal almaya geldik. Emme paramız yok. Biz çok itibarlı tüccarlarız. Bize mal verimin deye sormuşlar. Onda bizim dükkencinin basireti bağlanmış. Eh verem demiş buncaz, başcazına gelceklere bilmiden zovallım. Hunu endir, hunu çıka derken epey bişey yığmışla orta yere. Çıka bakam hesabı demişle dükkenciye.Dükkenci almış eline kehatlan galemi yazmış cizmiş gari. Beşyüz pangınot demiş dükkenci. Hemen gara gatakcının biri –Ağa beşyüz çok sen ne yaptın endir accık bakam demiş. Öbür gara batakçıda akıdeşinin gulağına eğilip- Üle akıdeş sen neynicen, biz sanki paramı vercez. Bazalık edip durma eh de geç dermiş. O da sus dermiş buna tamam para vermicez emme dükkencide az zarar etsin canım, bu adamcık yarın öbür gün beş yüz pangınot gaptırdım deceğine, dört yüz pangınot gaptırdım der kendiciğine teselli ede demiş. Ya işte böyle gara batakcıının insafı da bu gada olur”.
Yorumlar
Kalan Karakter: