Koreli ve arkadaşları Harmanyakan ile Çekmeakıllı geçimlerini otobüs ve kamyonlarda muavinlik yaparak sağlayan arabacı takımından gençlerdi. İş olursa çalışırlar iş olmazsa çarşı Pazar aylak aylak gezerlermiş.
Eskiden Perşembe günleri Buldan pazarına sadece yiyecek ve giyecek satıcıları gelmezdi. Günümüzde artık yaşamayan meslek guruplarının son temsilcileri de gelirdi. Bu değişik zanaatçılara bizim kafadarlar musallat olmayı, onlarla eğlenmeyi pek severlermiş. Aşağı parkın kapılarından birinin ağzında Akkirpik lakaplı üçkağıtçı tezgahını kurmuş. Köylerden gelen meraklılar başına toplanmış. ‘ Bul karayı ! Al parayı ! ‘ diye bağırarak kumar oynatıyormuş. O zamanlar bu tür oyunların, pazarlarda oynatma yasağı diye bir şey yokmuş.
Koreli anasının gözü, iki kırmızı, bir siyah iskambil jokerinden oluşan ve el çabukluğuyla karıştırılarak tezgaha yayılan bu icraatta, siyah jokeri çok iyi izliyor. Her para bastığında ütüyormuş. Kazandıkça oynuyormuş. Akkirpik, bakmış, iş sarpa sarıyor, böyle giderse bırak kazanmayı ziyan etmeye başlamış. Oyuna ara verip, çekmiş kenara Koreliyi
---- Sizinle bir anlaşma yapalım Yoksa başınız belaya girer diye tehdit etmiş.
----- Ne anlaşması yapacağız ?
---- Siz benim ayakçım olacaksınız. Sizin kazandığınızı görenler, siz nereye basıyorsanız oraya basmaya başlayacaklar bir müddet sonra . Siz onları yanlış kağıda yönlendirmeye başlayacaksınız. Akşam iş bittiğinde, sizin hakkınız neyse vereceğim.
Üç kafadar ayakçılık işini kabul etmişler biraz da mecburiyetten. Akşam iş bittiğinde yevmiyelerini almışlar. Kazandıklarını harcamak için pazarın alt tarafında, voleybol sahalarında kurulan çadırlara doğru yönelmişler. İlk önce kasnakçı çadırına gitmişler. Geniş bir tablanın üzerine aralıklarla sıralanmış piyasada pek bulunmayan yabancı sigara paketlerinden kazanmak için beşer kasnak almışlar. Önlerinde gerili olan sırığa abanıp başlamışlar kasnakları sigara paketlerinin üzerine. Pek kolay olmayan bu atışlar sonunda birkaç paket iyi sigara ütmüşler. Müşterisini bulur satarız diye kazandıkları sigaraları zula etmişler.
Yan taraftaki çadırda tüfekle nişan alıp, hedefi vurma; bir çeşit talim yapılıyormuş. Müşteri çekmek için işin başında genç kızlar bulunuyormuş. Parasını peşin verip, kızların doldurduğu tüfeklerle epey bir atış yapmışlar ama hep karavana attıklarından; sıkılıp, oradan da ayrılmışlar.
Çadırın biraz altında, motosiklet cambazları gösterilerine devam ediyormuş. Üstü açık , silindir biçiminde, etrafı kapalı gösteri yerine, yan taraftaki merdivenlerden çıkılıyormuş. Gösteriyi izlemeye seyirci bölümüne çıkmışlar. Tahtadan yapılmış iç duvarlarda helezoni yollar varmış.Motosiklet cambazı, en alttan yukarıya doğru motosikletini sağa sola yatırarak çıkarıyor, bu nefes kesen gösteri seyircilerin yüreğini ağzına getiriyormuş.Büyük bir beğeni ve alkışı hak eden gösteriyi izledikten sonra aşağıya inmişler.Aynı zamanda motosiklet meraklısı olan Harmanyakan arkadaşlarına :
---- Ben de yapacağım bu gösteriyi !
---- Oğlum! Deli olma. Senin yapacağın iş değil bu. Dese de arkadaşları ikna edememişler. Gösteriler bitince motosiklet cambazının yanına gidip, ‘ --- Bir kere de ben deneyeyim be ağabeycim. Ne olursun ‘ diye yalvarıp yakarmış. Sonunda adamı ikna etmiş.
-----Yalnız bir şartım var . Başına bir hal gelirse benim haberim yok derim.
Zeminde bulunan motosiklete binmiş hemen, çalıştırıp, gaza basmış. Moto-siklet hızla duvardaki sarmal yolda tırmanmaya başlamış. Manevra yapmasını bilmediği için, motorla birlikte yoldan çıkıp, havada uçtuğunu görmüş arkadaşları. Aynı hızla yere düştüğünde ; motor bir yana, kendi bir yana fırlamış. Hemen başına koşuşturmuşlar. Harmanyakan kanlar içinde yerde yatmakta. Koreli, motosiklet cambazına
-----Tamam Usta . Olan oldu. Senin bu işten haberin yok. Zararın neyse biz karşılarız. Yeter ki olayı polise intikal ettirme. Biz arkadaşı hastaneye kaldırıyoruz. Hastanede kol ve bacaklarında kırık olduğunu, hayati tehlikesinin olmadığını öğrendilkleri zaman Koreli : ----- Aslanım! İnsanın başına ne gelirse, meraktan gelir. Merakın geçmiştir herhalde, Çünkü hevesini aldın, hem de cabasıyla!
O yıllarda Perşembe pazarına dışarıdan destan satıcıları gelirdi. Acıklı öykülerden oluşan, manzum şeklinde yazılan bu ağıtları satıcı acıklı bir şekilde bağırarak okur, bu şekilde müşterinin ilgisini çekerdi. Bir ellerinde matbu destan kağıtları, bir ellerin- de megafon, çarşıyı ve Pazar yerini dolaşırlardı :
Ağam ata biner, bağrı yukarı
Silah takınırdı, gümüş tokalı
Babamız oldu öte yakalı
Babasız kızımı gelin ediyom.
25 kuruş verip bir destan alırlar. Çekmeakıllı ağıtçıdan özenir, başlar onun gibi bağıra bağıra okumaya. Pazar yerinde gelen geçen onlara bakar ama onlar umursa- madan , pazarın alt yanında kurulu olan ; içinde hayvanların gösterildiği bir çadırın önüne gelirler. Çadırın önündeki direğin tepesinde, boynundan zincirlenmiş bir maymun oturmaktadır. Seyredenlerin attığı fıstıkları yemekle meşguldür. Çadırın önündeki çığırtkan:
----Hadi gençler! Maymun bedava! Vahşi hayvanları ve Deniz Kızı Eftalya’ yı görmek isteseniz 25 kuruşa bilet alıp, çadırda izleyebilirsiniz. Bizim üç kafadar içeri girerler. Kafeslerindeki vahşi hayvanları çekinerek bakarlar. Çadırın dip tarafında cam bir kabın içinde , altı balık, üstü insan bir kız uzanmaktadır. Çekmeakıllı hayran hayran bakar kıza. Aklı kalmıştır deniz kızında. Arkadaşlarına:
---- Gece bu kızı kaçırayım mı ?
------ Deli olma oğlum ! Başımızı belaya mı sokacaksın.
Gece yarısı sessizce çadıra dalar. El lambası ile karanlıkta Deniz Kızı’ nı arar. Gürültü yapınca çadırda yatanlar uyanır:
-----Hayrola hemşehrim! Senin ne işin var gece yarısı ?
------ Deniz Kızı’ nı arıyorum !
------ İşte burada yatıyor kızcağız. Ne yapacaksın ki kızI ?
Bizimki ışığı kıza tutar.Yerde yatan kızın normal biri olduğunu görünce kafası karışır.
---Hani bu Deniz Kızıydı
--- Bizim geceleri normale döner hemşehrim !
Umduğunu bulamayan Çekmeakıllı ortalık karışmadan hızla çadırdan kaçar.
-
Yorumlar
Kalan Karakter: