ÇİFTE BAYRAM
Birkaç ay öncesi Ramazan Bayramıyla bayram günlerinin sevincini yaşamıştık.
Yayınlanma :
20.10.2012 18:40
Güncelleme :
20.10.2012 18:40


Bayramlarda hep güzel şeyler düşünülür. Güzel ve anlamlı konuşmalar yapılır. Hatta “böyle güzel günlerde küsler barışsaydı ne güzel olurdu” diye düşündüğümüz çok olmuştur. Bayramlarda büyükler hatırlanır,ziyaretler yapılır,büyüklerin ellerinden öpülür.Uzaklarda oturanlar bayramın verdiği güzel duygularla yollara düşer,eş dost ziyareti ile güzel gelenekleri sürdürürler.Kimileri dünya telaşı içinde büyükleri arayıp sormak yerine kısa bir telefon veya mesajla bayramı kutladıklarını sanırlar.Kimileri bayramlarda eş dost,akraba yerine daha çok tatili düşünürler.
Belki bazıları bu güzel günlere rağmen basit gerekçelerle din kardeşine selam vermekten kaçarlar ya da verilen selamı bir şekilde görmezden gelirler. Bayramlarda inadına kin ve küslükleri sürdürenler de vardır.Belki bazıları selamlaşmadaki ve bayramlaşmadaki o inceliği,o yüceliği hala anlayamamışlardır…Kim ne derse desin bayramlar bizi biz yapan,bizi birbirimize yaklaştıran ve kaynaştıran güzel değerlerimizdendir.Bana göre bayramlar selamlaşma günleri olduğu kadar kaynaşma ve kucaklaşma günleri olmalıdır.Milli ve manevi değerlerimizin hatırlandığı,gelecek kuşaklara aktarıldığı,dostlukların sağlamlaştığı günler olmalıdır.
Eş-dost,arkadaşlar,akrabalar,eski dostlar,komşular bu güzel günlerde bir araya gelebilmeli.Dargınlıklar unutulmalı,küslükler bitirilmeli,gönül dostlukları pekiştirilmelidir…Elbette her birimizin Buldan’la ilgili farklı özlemlerimiz,farklı bakışlarımız olacaktır.Bunlardan bir tanesi de geçmiş bayramlardır.Elbette sosyal ve kültürel ilişkiler kadar ticari ve ekonomik hayat daha iyi olsun diye beklentilerimiz ve telaşlarımız sürecektir.Buna rağmen bayramlar bizi biz yapan güzel değerlerden bir tanesi olarak yaşatılmalıdır.Önemli olan o güzellikleri doya doya yaşamak ve yaşatmaktır…
Bu güzel duygular içinde eski bayramların özlemiyle nice huzurlu bayramlar ve nice mutlu bayramlar diliyorum…Aynı sevinç ve bayram coşkusuyla tüm öğrencilerimin ve dostların hem Kurban Bayramını hem de en büyük milli bayramımız 29 Ekim Cumhuriyet Bayramını kutluyorum…
ÇOCUKLUK YILLARI
Bizim kuşak ve daha yaşlılar bayramları, çocukluk ve okul yıllarını hiçbir zaman unutamazlar. Şöyle, geriye dönüp bakılınca özellikle o günler gözlerimizde bu gün gibi özlemle canlanıverir…Eski dostlar bir araya gelince hep o günleri anmadan edemeyiz.Yapılan bayram ziyaretlerini,aldığımız bayram harçlıklarını hiçbir zaman unutamayız.O günlerdeki yaşlıları,alınan bayramlık yeni elbiseleri, öğretmenlerimizi,okul günlerini,çocukluktaki arkadaşlıkları ve o yılların anılarını unutamayız.Buldan’ımızın yaşanmış güzel bayramları,başarı dolu okulları,okul anıları,dar sokaklarıyla o güzel mahalleleri ve cana yakın insanları, sokakların neşe dolu çocukları hiçbir zaman unutulmaz…
Hele okula ilk gittiğimiz günleri hiç unutamayız. Babam beni bir Perşembe günü sokakta oynarken alıp elimden tutarak kayıt için götürdüğünde çok ağlamıştım. 4+4+4 ya da 5+5+5 gibi sistemler yoktu ama ilkokul da tüm imkansızlıklara rağmen 4X4 lük eğitim öğretim vardı.Beş yıl boyunca Dörteylül İlkokulu’nda bana emeği geçen Ahmet Kahraman iyi bir öğretmen olduğu kadar öğretmenliği bana sevdiren örnek insan olmuştu...Bu sebeple onu örnek almış hep öğretmen olmak istemiştim.Okul çıkışları tam okulun karşısındaki kütüphane ilk uğrak yerimizdi.Çünkü o yaşlarda bizlere okuma sevgisi verilmişti. Orada sessizce ödevler yapılır,kitap ve ansiklopediler karıştırılır ve daha sonra sokak oyunları başlardı.Eve gelince çoğu zaman bir tarafta el tezgahı ve çıkrık,bir tarafta mahallenin ihtiyarları sohbetle birlikte kahvelerini içerler,bir kenarda da biz derslerimize çalışırdık...O kadar imkansızlığa rağmen hepimiz başarılıydık.Radyo evde bir lükstü.Her yıl bayramlarda olduğu gibi okulların açıldığı aylarda da o güzel anılarla birlikte saygıdeğer öğretmenlerimi ve arkadaşlarımı anmadan edemiyorum…
***
O günlerde Buldan’ın dar sokaklarında tezgah sesleriyle çocuk sesleri birbirine karışırdı… Bırakın aynı mahalleyi değişik okulların ve mahallelerin çocukları her zaman birbirleriyle kaynaşırlardı. Ya okul yolunda ya da mahalle oyunlarında buluşurlardı. Dışarıdan gelen parolalı bir ıslıkla hemen evden çıkar, beraber okul yoluna ya da oyuna koşarlardı. Her mevsimin sokak oyunları farklıydı.Oyun sırasında kavgalar olsa da kimse kin tutmaz,olanlar hemen unutulur, her gün yeni hayaller kurulurdu…Herkesteki paylaşma, küçükleri sevme,büyükleri sayma, arkadaşlarını kollama güzel bir duyguydu. O kaynaşma duygusu okulda olduğu kadar sokakta da devam ederdi...
O günün çocukları okula özel araçlarla değil, köşe başlarında buluşarak hep birlikte yaya giderlerdi. Kışın lastik çizme yazın da naylon tokalı renkli ayakkabılar onlar için markalı ayakkabılardan değerliydi. Bayramlarda alınan yeni ayakkabıları ilk gün yanımızda yatırırdık.O günün çocukları bilgisayar,cep telefonu, dershane,özel öğretmen, hazırlık kursları gibi şeyleri hiç bilmediler...Bazen bitmek üzere olan kalemlerine masır takarak , bazen de kalemtıraş yerine babalarından kalan eski jiletleri kullanarak idare ettiler.Kitaplarını bazen gazeteyle kapladılar…Nerede şimdiki gibi gösterişli renk renk çantalar?…Nerede cicili bicili kırtasiye çeşitleri? Çoğu yetmişli mendille kitaplarını taşıdı.Özel yaptırılan tahta çantalar çocuklar için bir lükstü... Yanık Osmanın simidini, Macuncu Habib’in renk renk macunlarını unutamadılar. İmkanları varsa ayda yılda bir defa ya sinemaya giderler ya da bulurlarsa “Teksas Tommiks” okurlardı....
Kiremit parçacıklarıyla betona çizerek dama oynamak ya da beş taş oynamak ne güzeldi.Her yaş grubunun oynanan oyunlara göre sayışmaları vardı.Okul sıralarında hatıra defterleri doldurup o günleri ölümsüzleştirirlerdi.Bilmezlerdi renk renk şekerlemeleri ve cipsleri. Yağmurlu günlerde “ister ister” oynayarak evlerden mendille toplanan değişik çerezleri paylaşıp yemenin tadı hala damaklarındadır. Macuncunun demir çubuk ile çubuklara doladığı rengarenk macunları yalamak onları mutlu ederdi... Oyunlarla bazen eve gitmeyi unuturlar, hava kararınca büyüklerden dayak yemeyi göze alırlardı. Yemekten sonra bir ıslıkla tekrar evden usulca çıkarak o dar zamanda çıldır kemik oynamayı ya da saklambaç oynamayı başarırlardı…
Güz günlerinde boş kaldıkça torbalarla mazı toplamayı,kazık ya da çelik-çomak oynamayı severlerdi.İç içe konan bezlerden yapılan toplarla sokak aralarında maç yapmayı, cicili tavuk oynamayı,taştan kale direklerini,üç korner bir penaltıyı iyi bilirlerdi…Sonraki yıllarda üzerine apartmanlar yapılan bahçeler ve oyun sahalarını kayboldu.
Çimenlikleri ve bahçelerde oynanan oyunları hep özlemle anıldı.Şimdiki çocukların bilmedikleri aktarları,macuncuyu,cambazları,kalaycıyı,halatçıyı,semerciyi,nalbantı hiç bir zaman unutamadılar...Yakan topun yakışını,yerli imalat gazozla oynanan “çıktı mı çıkmadı mı” yarışlarını,mantarlı gazoz kapaklarıyla oynanan oyunları, kral oynamayı hiç bir zaman unutamadılar…Komşu mahallenin çocukları ile yapılan mahalle maçlarını ve sonunda çıkan kavgaları, her kavganın çıkardığı farklı kahramanları,o mahalle maçlarının heyecanını, ip atlamayı,sapanla kuş avlamayı,çıtlık toplamayı, topaç çevirmeyi, çelik çomağı, komşuların kırılan camlarının babamız tarafından yaptırılmasını unutmak mümkün müydü?...Yazlık sinemada izlenen filmlerin zevk ve heyecanını,yarıda kaçak sinemaya girebilmenin sevincini nasıl unutabilirler?...İşte her bayramda ve her okul açılışında olduğu gibi “Fehmi-Mehmet-Şükrüye Erensoy Dörteylül Ortaokulu”nun açılış törenini izlerken bütün bu anılar gözümde yeni baştan canlandı…Bayram günleri ve okul yıllarını hatırlarken Buldan’a sayısız hizmet veren hayırsever insanların unutulmaması ve bir vefa borcu olarak her zaman saygıyla anılması gerekiyor.
Ecdat yadigarı bu güzel memlekete ,kültürel ve doğal zenginliklerine ve dokuma sanatına sahip çıkmak kadar o asil insanların bizlere emanet ettiği güzel değerlere,sanat ve kültür değerlerine;tarihi mirasa,ahlaki ve insani değerlere;bayramlara ve en önemlisi çocuklarımızla birlikte eğitim öğretime sahip çıkmak zorundayız.Tüm günleriniz bayram sevinci içinde geçsin.



Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: