Dini eğitim veren medreselerin çok olması ile ünlüdür. Bugünkü Üniversite olarak adlandırılan ve pek çok yerleşim yerine göre sayı ve eğitim kalitesine göre bir hayli yüksek olan Buldan’da, o günkü şartlarda camilerde hafızlık ve imamlık yapacak din görevlileri yetiştiriliyordu.
Hafızlık, fıkıh, Arapça, Kuran-ı Kerim tefsiri ve ahlak gibi dini konuların yanı sıra diğer bilim dallarının eğitimini de bugünkü anlamıyla profesör olan müderrisler ders veriyordu.
Bugünkü yaşlı insanlardan edinebildiğimiz bilgilere göre Buldan’da sekiz tane medrese vardı. Görüştüğümüz Terzi İrfan Uz, Hacı Ethem Keyik ve emekli din görevlisi Salih Keyik’ ve Profesör O. Zeki Avralıoğlu’nun yazdığı Buldan ve Yöresinin Tarihçesi kitabından edindiğimiz bilgilere göre medreselerimiz ve yerleri şunlardı. Abbas Camii yanında Güllü Medresesi, Yeşildere Mahallesinde Avralılar Medresesi, Yeni Mahalle de Hattatzade Medresesi, Çarşı Camii yanında Çarşı Medresesi, Aşağı Hastane (Arif Cerit Devlet Hastanesi) nin bulunduğu yerde Yeni Cami Medresesi, Yukarı Parkta Araplı Medresesi, Karşıyaka’da Tınaztepe Medresesi, Şükür Camii yanında Çakmakcı Medresesi.
Medreseler hakkında bilgiler veren emekli din görevlisi Salih Keyik, İstanbul’da görüştüğü merhum hayırsever işadamı Rüştü Akın’dan aldığı bilgilere göre medrese sayısının 10 olduğunu ifade etti. Ayrıca görüştüğümüz Salih Keyik, Ethem Keyik ve İrfan Uz’dan aldığımız bilgilere göre Buldan manevi hayatının yüksek olmasında, medrese ve bu medreselerde eğitim gören talebe sayısının yüksek olması en önemli etken. Âlimler yatağı olarak da adlandırılan Buldan’daki medreseler de eğitim gören talebeler daha sonra gönüllü imamlık ve müezzinlik yapmışlar, yaptıkları hizmetin karşılığında ise maddi menfaat gözetmemişlerdir.
Medreselerde eğitim veren zamanın müderrisleri olarak, Hacı Bekir Camii İmamı Molla Amat Hafız (Salih Keyik’in Arapça dersini veren hocadır.), Ahmet Erdebil(Hocanın Mehmet’in babası), Mehmet Erdebil, Abdullah Erdebil, Araplı Mehmet Hoca(Küçük Bursa mevkiinde), Çarşı müderrisi Beyşehirli Halil Efendi. Bu medreselerde eğitim gören talebelerden bazıları, Rasih Efendi,, Müftü Mehmet Efendi, Balhoca Hafız, Hafız İbrahim.
Bu arada Osmanlı İmparatorluğu döneminde kurularak eğitime çok büyük katkılarda bulunmuş medreselerin Cumhuriyet’ten sonra kapanmasıyla birlikte buralarda eğitim gören talebeler İzmir’e gönderilerek bir aylık bir eğitime tabi tutularak yeni yazı öğretilmiştir. Cumhuriyet döneminin ilk isimlerinden bazıları da Sururi Muallim, Vefa Uz, Şükrü Muallim, Şevket Muallim, Hafız İbrahim Muallim, Ömer Muallim.
Cumhuriyet döneminin ilkokulu olarak da Çarşı Camii Kütüphanesi arkasında şimdiki Yusuf Gökçe İlköğretim Okulunun olduğu Acem Mahmut evine dayalı, ahşap bir merdivenli bina olup bu binada gündüzleri 3. sınıfa kadar ilkokul eğitimi, geceleri ise okul çağını geçmişlere ve cahil kalanlara eğitim verilmekteydi.
Ethem Keyik’in bu binada unutamadığı bir de hatırası var. Vefa Bey, bir gün öğrencisi Rüştü Akın’ın kulağını çeker. Rüştü Akın’da öğretmeninin yaptığını akşam annesine anlatır. Annesi de kocası Nuri Akın’a durumu bildirir. Ertesi sabah Nuri Akın Vefa Bey’in karşısına çıkar ve “ Vefa Bey siz dün Rüştü’nün kulağını çekmişsiniz, neden tutup da kulağını koparmadınız” demiş. Bunu duyan Rüştü Akın kendisine çeki düzen vermiş.
Medrese tahsili konusunda görüştüğümüz Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü öğrencisi Ali Rıza Tıklar’da büyüklerinden duyduğu bir hatırayı şöyle anlatıyor. “ Amasra’dan İstanbul’a medrese öğrenimi almaya gelen bir gence medresede yer kalmadığını söyleyerek – Sen medrese eğitimi almak istiyorsan Buldan’a gitmelisin. Buldan’da alacağın eğitim, İstanbul’la eşdeğerdedir- derler ve bu talebe tahsil hayatı için Buldan’a gelir”.
Yorumlar
Kalan Karakter: