BİR DERS YILI DAHA BAŞLARKEN
Daha dün gibi Haziran’da çocuklar karne sevincini yaşamışlardı.Bir baktık büyük tatil hızla bitti.Son sınıflarda sınav maratonu ile yaşanan farklı heyecanlar sona erdi.Sonuçlardan sonra ise yapılan tercihlerle hedefi olanlar hak ettikleri okullara yerleştiler ve yeni ders yılı yeniden başlıyor.
Yayınlanma :
13.09.2011 11:13
Güncelleme :
13.09.2011 11:13


Eğitimle ilgili bazı gerçekler de var hiç değişmeyen.Yıllardır okumayan bir toplum olduğumuz ayrı bir gerçek.Çocuklarımıza tatillerde dinlenmeleri yanında kitap okumalarını öğütlense de bunun pek mümkün olduğunu sanmıyorum.Özellikle yurdumuzda her üç çocuktan birinin çalıştığı gerçeği biliniyor.Kırsal kesimlerde toplam işgücünün yüzde elliye yakınını çocukların oluşturduğu da biliniyor. En önemlisi yıllardır "eğitim çocuğu sevmekle başlar" denilir ama yıllardır çocuklarımıza o sevgiyi ve ilgiyi yeterince gösteremiyoruz.Eve,arabaya,eşyaya,paraya verdiğimiz değeri bir türlü çocuklarımıza veremiyoruz.Onların eğitimleri için ufak fedakarlıklardan kaçınmaya devam ediyoruz.Yeni ders yılına başlarken davranış bozukluğu sergileyen çocukları görmek,çözüm yolu bulunmaması beni üzüyor.Yeni ders yılı başlarken bir kez daha söylemek gerekir ki öğrenciler her zaman ilgi ve sevgi ile büyür nihayet başarıya ulaşır.
***
Söz çocukluktan ve öğrencilik yıllarından açılınca “Nerede o eski eski çocukluk günleri?...” diye dostlar arasında zaman zaman sohbetler edilir.Öğrencilik günlerinin özlemiyle bazen geçmiş günlere doğru uzanarak yeniden o güzel günleri hatırlayarak mutlu oluruz.Her zaman söylerim, o öğrencilik yıllarının,o çocukça duyguların,dostlukların ve arkadaşlıkların günümüzün öğrencilerinde ve çocuklarında da yaşatılması gerekiyor.Bir gerçek daha var ki çocukluğumuzun o güzel sayfaları kadar o vefalı dostluklarını, o samimi candan arkadaşlıklarını, candan gülüşlerini,candan sohbetlerini,o güzel oyunlarını şimdiki çocuklarda göremedik...Çocuklarımız televizyonların ya da bilgisayarların önünde, evlerine kapanmış ve ekranlarda belki de büyüklerinden bulamadıkları sevgiyi ilgiyi arıyorlar...Bir çok aile ortamında sohbet,dertleşme hatta paylaşım kalmadı.Çocuklar hayata dair gerçeklerden hala habersiz, basit telaşlar içinde silikleşip gidiyorlar.Büyüklerin çoğu da çocuklarından ve sorunlarından hala habersizler.Buna rağmen bazılarının çocuklarından çok şeyler bekledikleri belli…Yapılan aile sohbetlerinin konuları genelde çocuklarla ilgili lüzumsuz ve abartılı övünmeler,bazen de gereksiz dertlenmeler.Diğer taraftan çocukların yanında yararsız dedikodular iyi örnek teşkil etmiyor.Onların yanında gösterişli düğünler,krediler,futbol,siyaset,magazin,lüks otomobiller,evler ve yazlıklar,eşyalar ya da övünülen geçici zenginlikler ile makamlar konuşuluyor...Daha neler neler…
Haliyle çocukluk ve öğrencilik duyguları ile heyecanları da günümüzün farklı bakış ve yorumlarıyla birlikte değişti.Övünen ailelerin çocukları övünmek ya da övülmek istiyorlar.Sürekli iltifat ve ilgi istiyorlar.Arkadaşlarından ve öğretmenlerinden daha çok iltifat bekliyorlar.Çoğu çocuklar hayat gerçeklerinden kopuk yetişiyorlar. *** Özlemle aranan o çocukluk ve öğrencilik günlerinin birbirinden güzel oyunları zaten günümüzde unutuldu. Hele yaşlıların anlattığı o güzel masallar, o masal kahramanları,bilmeceler artık bilinmiyor.O masallarla birlikte çocuklarımızın hayal dünyaları da yok oldu. Günümüz çocukları her yönden doygun gözükseler de aslında doyumsuzlar.Fakat çocukluklarının tadını doya doya çıkaramadıkları gibi yaşayamıyorlar.
Her zaman söyleriz;okula başlama günleri ayrı bir heyecan yaşanırdı.Alınan defter ve kitaplara sarılarak yatardık.Onları babamızla birlikte gazeteyle yada renkli kağıtlarla kaplamak ayrı bir zevkti.Sarı defterlere masıra geçirilmiş kalemlerle yazmaktan mutlu olurduk.Bizim çocukluk yıllarımızın Buldan sokaklarında,okul bahçelerinde öylesine güzel oyunlar oynanırdı ki özellikle her mevsimin oyunu başka olurdu.Hala unutamadığımız o güzel oyunlardan yakan top,çelik-çomak,beş taş,kral,birdir bir,uzun eşek,tak tak,dondu,cicili tavuk,kazık,telden araba,evcilik,mazı,çıldır kemik,saklambaç,körebe,ip atlama,topaç,çember çevirme,dama,sek sek,ebem damı ve daha saymakla bitmeyen onlarca oyun hala dünün çocukları olarak bizlerin anılarındadır.
Günümüzde okulların açıldığı şu günlerde çocuklarımızdan kaç tanesi bu oyunlardan,tekerlemelerden,sayışmalardan haberdar?Buldan'da doğup büyüyen bir çoğumuzun okul anılarında hala bu güzellikler yaşamaktadır.Kırık kiremitlerle betona çizilen ve oynanan çeşitli damalarla yarışmak ayrı bir heyecan verirdi... Bezden kendi ellerimizle yaptığımız topla oynanan maçların ve üç korner bir penaltının heyecanı bambaşkaydı. Sinemaya ayda yılda bir olsun gidebilmek ayrı bir mutluluktu.Merak eder daha çok okurduk.Bahçe duvarlarının üzerinde oturup yorgunluk atarken hep gelecek için hayaller kurardık...
***
Ah çocukluk ve öğrencilik yılları diyerek teselli bulduğumuz çok olmuştur…Ne güzeldi o öğrencilik yılları derken bazen günümüz çocuklarına bakıyorum hüzünle.Balkonlara,spor salonlarına,internet kafelere,apartmanlara mahkum ettiğimiz çocuklar...Bilgisayar oyunlarına,internete ve televizyonlara bağımlı kıldığımız çocuklar ve gençler...Okuma sevgisini,büyüğe saygıyı ve küçüğe sevgiyi bir türlü öğretemediğimiz çocuklar ve gençler...”Oha!...” diye hitap etmeyi,argo sözcükleri söylemeyi marifet sayan çocuklar ve gençler.Okullarda başarılarının günden güne düşmesine üzüldüğümüz çocuklar ve gençler...Bayram sevinçlerini birlikte yaşayamadığımız çocuklar...Evlerde ve okullarda her şeyi öğrettiğimiz fakat bir türlü eğitemediğimiz çocuklar...Onlara olan sevgimizin dozunu bir türlü ayarlayamadığımız çocuklar...Bir türlü hayatın içinden güzel örnekler veremediğimiz çocuklar...Kısacası sorumluluk veremeden yetiştirdiğimiz ve kolaycılığa alıştırdığımız çocuklar.Bütün bunların vebali kimin diye düşünen kafa yoran zaten yok.Zaten özeleştiriye alışkın değiliz.Empati yapmaya gerek görmeyiz. Ama bilinen şu gerçek var ki okula gitse de gitmese de,ilköğretimden üniversiteye kadar onların hepsi canımız sevdiğimiz çocuklarımız.Çünkü onlar bizim çocuklarımız.Onlar bizim geleceğimiz…
Çocukların eğitim öğretimi özellikle ihmal edilemeyecek en önemli konulardan bir tanesi.Toplumların gelişmişliğinin eğitimdeki seviye ve kaliteyle ölçüldüğü de biliniyor.Eğitim öğretimde seviyenin ve kalitenin yükselmesi yanında daha özverili çalışmalar gerekiyor.Anne ve babalar kadar öğretmenlerin de sorumlulukları çok büyük aslında.Onları çok sevdiğimizi zannediyoruz ama gündelik telaşlarla ne yeterince sevebiliyoruz ne de hak ettikleri şekilde eğitebiliyoruz...
***
Dünya şartları değişiyor,Türkiye değişiyor,Buldan değişiyor fakat değişmeyen bazı eğitim gerçekleri de var.Eğitim öğretim gerçekleri bilimsel çalışmalar gerektiren ve bizleri aşan bir konu.Eğitim gerçeklerinden bir tanesi de çocuklarımızı gereği gibi sevemeyişimiz ve eğitemeyişimiz.Onlara milli ve kültürel değerlerimizi, geçmişin güzel değerlerini veremiyoruz. Türkçemizi veremiyoruz. Kısacası onları kültürel yozlaşmanın içine terk ettik.Kavramlar sanki karmakarışık oldu.Eğer onları sevgi dolu bir ortamda eğitebilseydik,paylaşmayı öğretebilseydik sokaklarda kavgaya ve patlamaya hazır insanlar olmayacaktı.Küfür ve hakaretli sözler yok olacaktı.Eğer onları hakkıyla eğitebilseydik "Çöp dökmeyiniz."“Yerleri kirletmeyiniz”"Park yapmayınız.""Çimlere basmayınız.""Çiçekleri koparmayınız.""Dikkat köpek var." "gürültü etmeyiniz." "Sigara içmeyiniz."gibi gereksiz onlarca uyarı levhasına da gerek kalmayacaktı. Eğer onları eğitebilseydik,Yaylayı kirleten, yol kenarlarına teneke ve plastik kutular atan,derelere molozlar atan,piknik alanlarına gelişi güzel çöp döken,yollara izmarit atan,arabadan yola tüküren, çevreyi ve havayı kirleten,gürültü yapan insanlar zaten olmayacaktı. Eğer onları eğitebilseydik öfkeli bakışların ve argo sözcüklerin yerini sevgi ve saygı dolu sözcükler;kavga ve küfürün yerini hoşgörü alacaktı... Aranan o dostluklar ve özlenen güzellikler işte o zaman canlanacaktı.
Eğitimin bir gerçeği daha var ki sevgi ve ilgi gören çocuklar sağlıklı,mutlu ve başarılı insanlar olurlar. Buldan için ve bu ülke için çözülmesi gereken en acil sorunlardan bir tanesi bence eğitim ve öğretimle ilgili sorunlar…Okul binalarını en modern şekilde donatmak bazen yetmiyor.Her şey eğitimde düğümleniyor.Aslında okullar başlıyor ama her yeni başlangıç öğrenciler için büyük bir fırsatı getiriyor...Takdir-teşekkür belgeleri istemeden önce onlardan güzel davranışlar,büyüğe saygı, küçüğe sevgi,başarı beklemeliyiz.Gerçekte, onların bizden bekledikleri sıcacık bir aile ortamı, tatlı bir gülümseme,sıcak bir elin dokunması,sevilme ve ilgi,güzel bir söz,anlaşılmak ve hoşgörü,sorumluluk sahibi olunması,aile eğitimi ve iyi bir okul eğitimi...
***
Gelin, geleceğimizin yöneticileri ve eğiticileri olacak çocuklarımıza bunları çok görmeyelim.Okullar başlarken okul müdürleri okul yöneticiliğinden önce eğitim yöneticiliği yapsalar çok şey değişir.İdealist idareciler, eğitim yöneticiliğini farklı bir makam olarak değerlendirip mağrur olmazlar.Asli görevlerini yaparlar.Önemli olan topyekün başarı için yönetimdeki rehberliktir.Eğitim yöneticiliği sadece bilgisayar başında yazışmalar ve mevzuatı yerine getirmek demek değildir.Eğitim yöneticisi olan kişi öğrencilere çeki düzen verirken Milli Eğitimin Amaçları doğrultusunda öğretmenleri ve programı aktif hale getirmesini bilen en yetkili insandır.Ders yılı başlarken bunlar da zihnimden hızlıca geçiverdi...
Öğretmenlerimize gelince;öğretmen devlet memuru anlayışıyla değil öğretmence bir anlayışla çalışmasını bilen insandır.İdealleri ve hedefleri olan örnek insandır.Fakat en önemlisi öğretmen bu mesleği yürekten seven insandır.Özellikle daha çok okuyan ve araştıran insandır.Öğretmen kendini sürekli yenilerken ve geliştirirken eğitimci sıfatlarını unutmayan insandır.Öğretmen çok yönlü ve sosyal bir insan olmasını bilendir.Pozitif iletişim ve rehberlikte uzman bir sanatkardır.Benim bir eğitimci olarak görüşüm öğretmen, herkesten farklı insan demektir.Sadece ders yılı boyunca değil meslek hayatı boyunca hatta sonrası öğretmenlerin görev ve sorumluları asla bitmeyecektir.Bunları öğretmence ve samimi duygularla paylaşmaktayım.Öğretmen, önce doğruları öğrenip sonra öğrencilerine vermesini bilen insandır.O halde:
Yeni ders yılında öğrencilere doğruları öğretelim,.
Hedefe varmak için daha çok çalışmak gerektiğini öğretelim.
Planlı ,programlı,düzeni çalışmayı öğretelim.
Sabahları “günaydın” demeyi, insanlara gülümsemeyi öğretelim.
“Merhaba” demenin,selam vermenin borç vermek olmadığını öğretelim.
“Lütfen “ “Teşekkür ederim” gibi sözlerin ayıplı ve yasaklı birer kelime olmadığını öğretelim.
“Özür dilerim” “rica ederim” sözünün bir eksiklik değil bir yücelik olduğunu öğretelim.
Okullarımızda“Sevgi tohumları ekelim,sevgi çınarları yetişsin.” ve “Sevelim sevilelim,Dünya kimseye kalmaz.”gerçeğinde insanları sevmeyi öğretelim.
Yunus’un hoşgörüsünü,Mevlana’nın insan sevgisini,alimlerin ilim aşkını,Atalarımızın çalışkanlığını öğretelim.İnsanca ve dürüst yaşamayı öğretelim.
Bu cennet vatanın ve güzel değerlerimizin kıymetini öğretelim.
Onlara güzellikleri öğretelim,bilgi verelim ve en önemlisi öğrenmeyi öğretelim.
Asıl olan öğretmekle kalmayalım eğitelim,eğitelim,eğitelim!
Yeni ders yılı başlarken eğitim öğretimle ilgili söylenecek o kadar çok şey var aslında fakat bu sayfalar yetmez…Hiç sopa yememiş, ağaçtan düşmemiş, topu yandaki bahçeye kaçmamış,komşunun camını kırmamış,dizlerinde ellerinde hiç yaralar olmamış,yaz tatilinde kitap okumamış ama bilgisayardaki tüm oyunları bilen çocuklarımızın okulları yeniden açılıyor...Yeni bir ders yılı daha başlıyor.Yeni bir ders yılında yine ziller çalacak,okul bahçeleri yine cıvıl cıvıl olacak.Bazı çocuklar ise okula yeni başlamanın sevinç ve heyecanı içinde koşacaklar…Liseliler daha ciddi hedefler için daha çok çalışacaklar.İnsan yaşamının en unutulmayan yılları olan öğrencilik yılları acılarıyla sevinçleriyle devam ederken geride kalan okul yılları da anılarda yaşamaya devam edecek.Yeni ders yılı tüm eğitim camiasına, tüm öğrencilerimize,anne ve babalara kutlu ve başarılı bir yıl olsun.



Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: