İKİNCİ BÖLÜM
Sinema ve parkın giriş kapılarında seyyar kuruyemiş satıcıları vardı o zamanlar. Sigaraya yeni alışan, bilhassa ortaokul talebeleri, öğretmenlerinden ve ailelerinden korktukları için yanlarında sigara paketi taşımazlar, bu seyyar satıcılardan tek sigara alıp içerlerdi. Daha çok üçüncü, ikinci, birinci gibi filtresiz ucuz sigaralardı satılanlar. Bayraktar’ın oğlu Şadi de buralardan aldığı sigaralarla tiryakiliğe adım atmıştı. Bayraktar Ali İhsan, oğlunun sigara içtiğini, üst başının kokusundan fark edince, oğlunu sorguya çekmiş. Sigarayı nerden ve nasıl temin ettiğini öğrenmiş. Bir taşla iki kuş vurayım diye aklına gelen hinayetliği uygulamaya geçmiş. Akşam Koruk kahveye geldiğinde:
- “Senin eşe dosta dağıttığın Marlboro sigaraları tek tekçi satarken, ihbar üzerine polisler tarafından el konulmuş. Polisler bu sigaraları nerden buldun diye seyyar satıcıları sıkıştırınca ‘Koruk Almanya’dan getirmiş. O da eşine dostuna dağıtmış. Onlardan biri bu sigaraları içmemiş, bana getirip, sattı’ demiş.”
- “Eee! Ne var bunda ? Çalmadık ya, hediye etik.”
- “Bekçi başı Ali Dayı geldi kahveye, seni karakola çağırdı. İfadeni alacaklarmış.”
Ali İhsan’ın bu sözüne inanan Koruk korkmuş. “ Eyvah! Yandık! El aleme iyilik edelim derken başımız belaya girdi” diye söylene söylene karakola varmış. Komiserin makamına çıkmış. Heyecanlı bir ses tonuyla :
-“ Komiserim, vallahi, billahi ben sigara kaçakçısı falan değilim. Hakkım olan sigaraları gümrükten geçirip geldim. Mahallede konu komşuya dağıttım.”
Olayın ne olduğundan haberi olmayan komiser:
-“ Otur bakalım hemşehrim! Nedir mesele? Güzelce ve sakin bir şekilde anlat.”
Olup biteni sonuna kadar dinleyen komiser:
-“ Korkacak bir şey beyim. Hem senin hakkında şikayet de yok. Ama iyi oldu tek tek sigara satışı yapanlardan haberimiz yoktu. Çocukları zehirlemesinler. Kendilerini uyaralım.”
Koruk, akşam kahveye geldiğinde oturanlara seslenmiş:
-“ Bundan böyle kimseye sigara getirmeyeceğim. Zıkkımın kökünü için!”
Xxxxxxxxxxxxxx
Almancılar yazın geldiklerinde, kısa süre içinde kız isteme, nişan, nikah, düğün hepsini bir ay içinde hallederlermiş.
Koruk ikinci gelişinde, sevdiği kızı tekrar istetmiş. Bu kez kızın ninesi ordu bozanlık etmiş:
- “Ablası duruyorken, küçük kız gelin edilmez.”
-“Ne yapacağız o zaman? Ablasına nasip çıksın diye bekleyecek miyiz?
O sene de bekar kalan Koruk, Almanya’ya döner dönmez ilk işi kendine bacanak aramak olmuş. Yaş olarak kendinden küçük bir damat adayını ikna etmiş, ablasıyla evlenmesi için ve üçüncü yaz Buldan’a geldiğinde çifte düğün yaparak muradına ermiş.
Yorumlar
Kalan Karakter: