İNSAN, KENT VE MİRAS
Miras; TDK tarafından;
“1. Birine, ölen bir yakınından kalan mal mülk, para veya servet; kalıt, bırakıt, tereke.
2. Kalıtım yoluyla gelen herhangi bir özellik.
3.Bir neslin kendinden sonra gelen nesle bıraktığı şey.” olarak tanımlanmış.
İnsanoğlu yeryüzüne ayak bastığı andan itibaren sürekli kendinden sonra gelen nesile gerek maddi gerek manevi bir miras bırakmış. Üstelik bunun büyük bir kısmını bilinçli olarak gelecek nesillere kalsın diye de yapmamış (kendi çocuklarının maddi yaşamını garanti altına almak için yapılan birikimleri ayrı tutuyorum). Yüzyıllardır insanlığın yeryüzüne bıraktığı değerlere “Evrensel Miras” diyoruz.
Bu yazımın konusunu“Evrensel Miras” olarak belirledim. Nedir “Evrensel Miras?” Kendimce “Artık herkesin mirası olmuş, sahip çıkılması, korunması gereken değerlerin tümüdür.” gibi bir cevap vereceğim.
Bu değerlerden bir tanesi hemen yakınımızda üstelik. UNESCO Kültür Miras Listesi’nde ilk sıralarda, 1988 yılında hem doğal hem de kültürel miras olarak yerini alan “Pamukkale”. Ülkemizde ise 21 adet Kültürel ve Doğal Miras Alanı UNESCO Kültür Miras Listesi’nde yer almaktadır. 30 adet de Somut Olmayan Mirasımız UNESCO listesine girmeyi başarmıştır. Bunları tek tek burada saymak istemiyorum. Merak edenleriniz UNESCO’nun resmi internet sitesinden rahatlıkla bulup okuyabilir.
“Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi” UNESCO tarafından 2003 yılında kabul edilmiştir. Sözleşme, toplulukların, grupların ve bazı durumlarda bireylerin kültürel miraslarının bir parçası olarak gördükleri kültürel uygulamaları, ifadeleri, bilgi ve becerileri tanıtmayı, korumayı ve aktarmayı amaçlamaktadır.
Her ne kadar UNESCO Listesinde bulunmasa da -ki listeye kabul edilme kriterleri gerçekten çok katı- (Alanya Kalesi’ni bu listeye aldırabilmek için yıllardır çaba veren bir ekipte bulunduğum için biliyorum) Buldan özelinde Kültürel ve Doğal Miraslarımızı ele alacak olursak; şu an Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından tescillenen sivil mimarlık örneği evlerimiz ve sokaklarımız, Doğal Sit Alanı olarak tescillenen “Süleymanlı Yayla Gölü”, I. Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak tescillenen ve kazıları devam eden Tripolis Antik Kenti, maalesef artık üretimi yapılmayan ipek böcekçiliği, üzüm bağlarımız…Listeyi daha da genişletebiliriz.
Peki bu kentte yaşayanlar olarak bu evrensel değerlerin ne kadar farkındayız? “Bu maddi kriz döneminde o tarihi evleri hangi maddi kaynakla onarıp, sahip çıkabiliriz ki?” dediğinizi duyar gibiyim. Maalesef ülkemizin neredeyse her kentinde aynı sorunları yaşıyoruz. Belediyelerimizin de mali durumları malum. Kentin yaşamsal acil ihtiyaçlarını zor karşılarken vatandaşın tarihi yapılarını ayağa kaldırmak, eski sokaklarını iyileştirmek, doğal ve tarihi alanları yaşatmak amacıyla projeler ve uygulamalar yapmak, ipek böcekçiliği, el tezgahı dokuması gibi el sanatlarımızı kaybolmadan önce geliştirmek için girişimlerde bulunmak gerçekten çok zor. Bu anlamda biraz mürekkep yalamış, zamanında Buldan’da doğmuş büyümüş ve memleketinin ekmeğini yemiş bizler gücümüzün yettiğince katkıda bulunmalıyız diye düşünüyorum, çorbada benim de tuzum bulunsun misali.
Buldan’da atalarımızdan kalan evrensel mirası korumak amacıyla biraz hareketlenmek, farkındalık yaratmak gerektiği kanısındayım. Daha önce de söylediğim gibi herkes kendi yetenekleri ve gücü kadar, diğer sivil toplum kuruluşlarından da destekler alarak neden bu farkındalığı yaratmayalım?
Örneğin; kendi alanımla ilgili olarak söyleyecek olursam; üniversitelerin mimarlık ve şehir planlama bölümü öğrencileriyle yaz okulları düzenleyip, hem onların eğitimlerine katkı sağlayıp hem de Buldan için projeler üretilebilir. Bu tür organizasyonları zamanında Büyük Ustam Cengiz Bektaş ile birlikte Denizli’de yapıp güzel fikirler üretmiştik.
Sonuç olarak; atalarımızdan kalan evrensel mirasımızı gelecek nesillere aktarmak istiyorsak hepimizin elini taşın altına koyması gerek.
Sevgiyle kalın…