Yağmurlu bir gün. Yıllardan 1949 Mart ayı sonları. Günlerden Cuma. Bostanyeri mahallesinden(Köyünde), cami olmadığı için köydeki Cuma namazını kılacak yetişkin erkekler şehir merkezindeki camilere gitmek için abdest alarak, temiz elbiseler ile hazırlanır, eşeklerine binerek saat 9 dan sonra yola çıkarlarmış. Aslen Güney ilçesi Aydaz köyünden olan Cesir lakaplı Aydazlı Mustafa, at eşek, sığır, koyun, keçi çalarak ve bunları satarak geçinirmiş. Çok zayıf olduğundan kendisi hakkında “Yufka ekmeği üzerinden kırmadan yürür, geçer” yakıştırması yapılırmış. Hırsızlığı akraba ve yakın çevresinden yapmazmış. Cesir, Cuma günü sabahı seher vaktinde (Tahmini saat 0.5 suları) ilçemiz Vakıf bölgesi üst tarafta, Geleyli tepe kuzeyi tarafında bulunan Karapınar yöresindeki Karaca Ömer (Ömer Karacaoğlu ) na ait hayvanları çalmak için gelmiş. Hayvanların gürültüsüne uyanan Karaca Ömer “Orada kim var?” diye seslenince, Cesir binerek geldiği atın ipini tutarak Haydar bağalarına doğru kaçmaya başlamış. Ortalık zifiri karanlıkmış. Karaca Ömer onu Yörüksuyu çeşmesinin üst taraftaki Özyurtlar ailesine ait üzüm bağının bulunduğu yere kadar kovalamış. Gözden kaybetmiş. Karaca Ömer, tepeden Gazandere bölgesine bağırarak hepsini uyandırmış. Yine yaşadığı olayı anlatmış. Buldan’ın zamanın namlı avcılarından, Bostanyeri köyünün en iyi atıcılarından ikisi Gazanderesinde imiş. Küçük Ali ve Hardal Ali. Diğer ikisi Bostanyeri köy merkezinde Memiş Süleyman(1903-1986) ve Memiş Mustafa imiş. Küçük Ali ile Memiş Süleyman solak avcılarmış. Cesir elindeki atını çekerek Gazanderesi Kurudere istikametinde saklana saklana inmeye başlamış. Güneş doğunca karşıya geçerek İçme deresinden Hamid denilen bölgeden Bostanyeri köyü merkezine giden köy yoluna çıkmaya başlamış. Yokuşun yarısındaki Akanlar bağı tabanındaki Akanlar çeşmesinde atından inerek sulamaya başlamış. Bostanyeri halkından Karaca Hüseyin(1901-1979) Cuma namazı vaktine kadar bazı işlerini halletmek için evden biraz erken çıkmış. Güneş bir mızrak kadar ancak yükselmiş. Karaca Hüseyin şehire doğru iniş aşağı inerken Akanlar çeşmeye yaklaştığında Cesir’i bir atı ipinden tutmuş, çeşmede suluyor görmüş. Cesir, Karaca Hüseyin’i görünce tanınmamak için başını yana çevirmiş. Atına binmiş, Karaca Hüseyin’in yanından geçerek yola yukarı köye doğru gitmeye başlamış. Cesir’in amacı dağı aşarak bölgesinde atı satmakmış. Karaca Hüseyinde köye doğru geri dönmüş. Belki köyden hayvan çalar düşüncesiyle 200 metre kadar yukarı çıkarak köyün alt atarafında evi bulunan Pepe Dayı lakplı İbrahim Ervar’a “Cesir geliyor, köylüye haber ver” diye bağırmış. Pepe Dayı da Gölyeri denilen mevkideki evinden köye doğru bağırarak haber vermiş. Bunu duyan köylüler, tüfek, tahra, bıçak, saplık ellerine ne geçtiyse Gölyerinden yola çıkarak yukarı sıralanmış. Derelerden geçerek tepeye yaklaşan at sırtında ilerlemekte olan Cesir bir ara kafasını kaldırıp yukarılara baktığında eli tüfekli, tahralı insanları görünce hıyallayıp(Şüphelenip) yolunu değiştirmiş. Maden suyu Dolay çeşme istikametinde gitmeye başlamış. Bostanyeri sırtlarındaki insanlar bağırarak ve ıslık çalarak Gazanderesindeki insanlara “Cesir geliyor” diye uyarmış. Gazandere insanları da tüfekle, tahtrayla, bıçakla Dolay çeşme-Özyurtlu bahçesi Kapuz-Kokarlık- Lambaca deresi boyunca beklemeye başlamış. Maden suyu istikametinde gitmekte olan Cesir, tepelerde eli silahlı insanları görünce Lambaca deresi bounca inmeye başlamış. Halktan durumu izleyen Küçük Ali ile Hardal Ali tüfekleriyle aşağılara inerek Lambaca deresi ile İçme deresi birleştiği yerin arasındaki tepede Cesir’i beklemeye başlamış. Cesir tepenin aynındaki Omar Mehmet’e ait bahçeye geldiğinde, Hardal Ali, Cesir’in önüne geçerek atının yularını tutmuş. Cesir bir şey dememiş ama çok pratik biri olduğu için atın sırtından süratle inmiş. Gömleğinin içinde sakladığı saldırmasını(İki yüzü keskin büyük bıçak) tam Hardal Ali’nin sırtından saplayacağı sırada Küçük Ali “Bizim oğlan dikkat, arkandan saldırıyor” diye bağırırken Cesir’e taş fırlatmış. Hardal Ali yana çekilince sırtına taş isabet eden Cesir, sendeleyerek on adım kadar uzaklaşmış. İkinci hamle yapmasına fırsat vermeden Hardal Ali tüfeğini ateşlemiş, boğazından vurulan Cesir olduğu yerde ölmüş. Olay Jandarma ve savcıya bildirilmiş. Köyün insanları Cuma namazına gidememiş. Şiddetli yağmur yağmaya başlamış. Bu yağmurda cip ile olay yerine gelen savcı ve beraberindekiler Abey İbrahim bağ evinden hem yağmurun dinmesini beklemiş, hem de olayın raporunu hazırlamış. Cesir’i vuran Hardal Ali’nin en az ceza ile kurtulması için ölüm olayı aynen anlatılmamış. Aynen anlatılsa ön taraftan nişan alarak vurduğu için en az 20-30 yıl arası cezası varmış. Raporda Hardal tüfeği kazayla ateş alıyor, arkasından kovalayan Cesir’e isabet ediyor diye yazılmış. Hardal Ali tutuklandıktan sonra aynı yerde iki defa keşif yapılmış. Mahkeme hâkimi suç dosyası kabarık olan Cesir’den kurtulduğu için mahkeme sırasında Hardal Ali’ye yardım etmek istemiş. Sorgulama sırasında Hardal Ali’ye “Cesir senin tüfekle vurulmadı değil mi? . Ayrıca söz kaş işareti yaparak “Benim tüfekle vurulmadı” demesini beklemiş. Ama dürüstlüğü tuatn Hardal Ali “Vallahi benim tüfekle vuruldu” diyerek diretmiş. “Kimin tüfeğiyle vuruldu bilmiyorum” dese miş hiç ceza almayacakmış. Mahkeme sonucunda hâkim ve savcının gayretleri ile nefsi müdafaa gibi hafifletici nedenlerden faydalanarak iki yıl verilmiş. Cesir’in cenazesi ailesi tarafından alınmayınca öldüğü yere 50 metre uzaklıkta bir tepe üzerine cenaze namazı dahi kılınmadan çamurlu bir vaziyette gömülmüş. Tahmini on sene önce kabrin olduğu yere ev yapılmış.
Kaynakça- Durmuş Çiçek(1938-2019), Halil İbrahim Erkaraca(1938-2016)