Önceleri adı Demokratik Kitle Örgütleri idi. Belki 12 Eylül kafası
örgüt sözcüğü üzerinden olumsuz bir imaj yarattığı için belki de
demokratiklik özelliği fazla öne çıktığı için zamanla bu ad
kullanılmaz oldu. Onun yerine batı dillerinde NGO denilen ( No
Govurnement Organisation) hükümet dışı organizasyonlar daha doğrusu
devlet kurumları dışında kalan kurumlar anlamına “Sivil Toplum
Kuruluşları” dilimize gelip yerleşti.
Batı toplumları örgütlü toplumlardır. İskandinav ülkelerinde bir kişi
ortalama sekiz sivil toplum kuruluşuna üyedir. Bizdeki durum ise fırın
hesabıyla ölçmeye kalksak batı toplumlarına yetişmek için epeyce fırın
ekmek yememizi gerektirecek ölçüdedir.
Hakkını yemeyelim. Özal’ın yaptıkları her ne kadar onca olumsuzluk
taşısa da sivil toplum örgütlenmesinin önünü açması bakımından
Sezar’ın hakkını Sezar’a verdirir. Özal öncesi bir dernek kurmak
istesen bin dereden su getirtirler ve hatta bin dere yetmez başka
dereler de aratırlardı. Özal bu durumu değiştirdi. Dernekler masası
eskiden Emniyet Müdürlüğü içinde bir birimken ve polisler tarafından
yönetilirken sivil memurlar tarafından yönetilen ayrı bir şube olarak
çalışmaya başladı ve büyük kolaylıklar getirildi. Gerçi son yıllarda
eskiye dönüş eğilimleri görülüyor ama şimdilik çok fazla sorun yok.
Buldan’da ilk sivil toplum örneğini 1930 lu yıllarda Dokumacı
kooperatifleri olarak görürüz. O yıllarda toplumda kooperatif şeklinde
örgütlenme geleneği yok. Bir kere en başta insan unsuru buna uygun
değil. Yetişmiş insan kalitesi bakımından çok çok yetersiz bir ortamda
Devlet desteği, devlet organizasyonu ile Buldan’da dokuma
kooperatifleri kurulmuştur.
Anadolu aydınlanması, yetersiz koşullarda, yetersiz olanaklarla
zorunlu olarak yukarıdan aşağıya bir yol izlemiştir. On yılda toplumu
yüz yıl ileriye götürecek devrimler, yapılanmalar başarılmaya
çalışılmıştır.
Bunlardan biri de Buldan’da kooperatifçiliğin devlet eliyle
kurulmasıdır. Elbette yaşaması için devlet sübvansiyon sağlamış,
kooperatif eliyle ucuz iplik vermiştir. Rivayet edilir ki
kooperatiften iki tezgâhlık iplik alanlar aldığı ipliği sadece
piyasa fiyatlarıyla satarak hiç çalışmadan para kazanmışlardır.
Bu konu bir dergi yazısının boyutunu çok çok aşacak boyuttadır.
Buradan birkaç doktora konusu çıkabilir. Asıl doktora konusu olmamakla
birlikte Sayın Halis Ödel doktora çalışmasında bu konuya da yer
vermiş, Buldan’da kooperatifçilik konusunu değerlendirmiştir. Ancak
konu çok boyutludur ve sosyolojik bir çalışmayı gerektirmektedir.
Benim asıl yazmak istediğim ise Buldan’da sivil toplum yapılanması ve
kendi kendini idare edecek bir Yaşlı Bakım Merkezi kurulabilir mi idi.
Neden kurulamadı, bu konudaki girişimler neden olumsuz sonuçlandı,
kişisel hırslar, bir şey yapmak mı bir şey olmak mı (bu konuda daha
önce bir yazı yazmıştım), böyle bir kurum nasıl kurulur, devlet
desteği olmadan nasıl ayakta kalır. Bu konularda kafa yormaktı. Ne var
ki giriş bölümü çok uzadı. Asıl konuya varamadım. Gelecek ay inşallah.
Dostlukla kalın.