Biraz geç kaldı. Zemheride yağması beklenirken Hamsin’e kaldı. Eskiler kışı ikiye ayırırlar. Zemheri ve Hamsin. Zemheri Aralık yirmide başlar. Kırk gün sürer. Kışın en soğuk olduğu günlerdir. Yani karakış. Sonra Hamsin gelir. Şubatın birinde başlar elli gün sürer. Hamse zaten Arapçada elli demektir. Zemheriye göre daha az soğuk olması beklenir. Ancak her zaman öyle olmaz. Eskiler derler ki: “Hamsin Zemheri’den kemsin.” Hamsin de demiş ki: “Büyük paşamdan (yani Zemheriden ) korkmasam tanaşını (tarhana aşını) ocakta dondururum.” Yani Zemheriye, Zemherinin soğuğuna saygısı var. Her ne kadar soğuk yapsa da yine de Zemheriye yetişemeyeceğini belirtiyor.
Zemheride hayvanlar iki ön ayağını da altına alır öyle yatarlar. Köylü yurttaş ahıra gidip bakmış. Hayvanı ön ayağının birini altından alıp ileriye doğru atmış. Zemheri’nin çıktığını oradan anlamış. O zamanlarda takvim filan mı var. Olsa da okuma yazma mı var. Tabiat olaylarını, hayvanların davranışlarını gözlemleyerek yaşam tecrübesi elde ediyorlar.
Nerede o eski kışlar bahsine gelirsek; bizim çocukluğumuzda yaman kış olurdu. Buz sucukları saçaklardan sarkar, ilginç görüntüler oluştururdu. Tabii ki evler de şimdiki gibi korunaklı değildi. Sobanın kullanılması bir yenilik getirmişti. Bizden önceki yıllarda soba yok. Her evde ocak var. Ocağın önüne oturursun ön tarafın ısınırken arka tarafın buz tutar. Ne günlerdi. Şimdi her şey daha iyi. Daha kolay. Ama insanlar mutsuz. Demek ki uygarlık ya da gelişmişlik düzeyi mutlulukla doğru orantılı olarak gitmiyor. Bu, başka bir yazı konusu. Bir gün onu da yazarız.
Bir de kışın güzel ilçemizdeki hava kirliliği sorunu var. Bunun bir çözümü olmalı. Ehil ellerde yanmayan kaloriferler, kullanılan kömürün kalitesi, doğal gazın hala ilçemize gelmemiş olması gibi sorunlar çözüm bekliyor.
Biz ise kışın bitmesini baharın gelmesini bekliyoruz. Geç kalmasa bari.
Dostlukla kalın.