Moramıdın Kahvesi o gün tenhaydı. Ötüyaka fırınından alıp geldiği simidi kemirmeye çalışıyordu, olmayan dişleriyle Şibillerin Durmuş.
- Dişsizlik bek zormuş akıdeş, nahasın bi simidi yiyimedim. -Gel hota dakıveren- dedi Aşşa Hasdanenin tokduru emme hincilik iki gevileyip biyon yuduyon gari.
- Senin işin bek zor hey akıdeş. Sen bi simidi yiyimebban. Elmayı ayvayı ısırımazsın gaç aman deyenlerin, dedi Telcilerin Hilmi.
Gülerek cevap verdi Şibillerin Durmuş.
- Akıdeş garının elinde galdık galan. Oncaz elmayı rendileyiveriyo da öyleliklen yiyon. Geçen gün Makıfdan Sarı Orhan getiriveedi geldi bi sepet. Epey muhabbet ettik. Gülmekten garınlarıma ağrıla girdi. Dişimin ağrısını bile unuduveedim.
- Ne anladıvedi Sarı Orhan, diye sordu Mollülerin Hebip, Şibillerin Durmuş’a.
Şibillerin Durmuş anlatacaktı ama önce şartını söyledi.
- Öyle guru guru olmaz. Bak simit yicen deye ölük gitterin. Hurdan bire çay ısmarlan da hem bandıram hem de anladıveren muhabbete.
Hemen çayı söyledi Telcilerin Hilmi, Kahveci Halil İbram’a. Çaylar geldi. Başladı anlatmaya Şibillerin Durmuş.
- Üle akıdeş geçen gün çıkdı geldi Sarı Orhan, elinde bi sepet elma. Kapıyı gırcek gibe çaldı. Goşdum vaadım. Üle akıdeş sen neelerdesin, ben sene bek görceem geldi deye saamaşdı . Ge bakam, dedim içeri girdik. Elma satmış hem de İran’a göndermiş. Bene bak en elmanın en ufağı hu oğlanın kafası gada vaadı debba. Benim torun vaadı evde. Oğlan beş yaşında. Bi oğlanın kafasına bakdım bi Sarı Orhan’ın yüzüne bakdım. Tom tom attıbba senin ki. Üle akıdeş İran nerden çıkdı dediydim. Akıdeş dedi, ta orlaadan benim elmanın namını duymuşla, Makıf’a çıkmışla gelmişle. Neyse gari yükledik üç tıra, parasını da tıkgıdak saydıla hemen. Neyniyem tıng para keyfini ara demişle. Geçen hafta örüzgeden epey elma düşdü yere. O fırtına olmeyveseydi on on beş tır daha çıkadı ya, dedi. Neyse nasip o gadaamış. Hatta çıkan fırtınada Makıf meydanında gonşusu Kolomboylan muhabbet edip balaamış. Gaba örüzge bi guvvetli esmiş, Kolomboyu almış gitmiş ta Çayırderesine fıydırıveemiş. Goşmuşla vamışla Çayırderesine, bi bakmışla Kolombo derenin dibinde bili bilmez yatıp duru. Hemen üsdünü başını silkilemişle alık gelmişle Makıf’a. Bi hota çaaşıya bazara enimemiş Kolombo.