- Ülen ne pinti adamsın, yisene sağlığında parayı, dedi yanı başında oturan Guzuların Ümmet’e, Aşgellerin Hilmi. Guzuların Ümmet, uzun yıllar Almanya’da kalmış, ev, dükkân ve gayrimenkul edinmiş, bankalarda da hatırı sayılır bir serveti vardı. Ama Aşgellerin Hilmi’nin de sürekli söylediği gibi çok cimriydi.
- Bunun etini yiyen gudurur Hilmi abi, boşuna çeneni yorma, sineğin yağını hesap eder bu adam, diye söylendi Çürüklerin Turgut.
- Akıdeşle ben o paraları gazancem deye gıçımdan ter akıddım. Almanyıla’da golay değil bu işle. Biz Almanya’ya gittiyimiz bille bunla nasıl insan, neye benzeyyo deye Almanla bakmaya geldile bize. Neede pis iş va orlaada çalışdık. Eh çok şükür eş ilen dost ilen yicek gada vaa. Vaa paramız deye saçalım mı hey akıdeş oota yere parayı, diye çıkıştı Guzuların Ümmet.
- Bunun nenesi de böyleydi, dedi Çürüklerin Turgut. Nenesi ırahmetliğe çekmiş bu. Benim çocukluğumda anam bizi, bunun nenesinin oraya gezmeye alır giderdi, diye başladı anlatmaya.
- Anam beg seevedi hacı neneyi. O da varlıklıydı o hoyun. Bağları vaadı, guru üzümü, pekmez kötüsü, inciri, ayvası doluydu. Emme hiç hayır hasanat bilmezdi. Neyse biz varıydık hacı nenenin oraya. Ellerini öpüveriydik. Hacı nenem ıkıldaya ıkıldaya doğrulur gibe yapaa, misafirliğe gelen gadınlara - Çay mı işcesiniz, gave mi bişiriverem deye soraadı. Anacım da – Aaan hacı nene biz bişeycik içmicez, seni görmeye geldik, zahmet etme – deyesiye gada hacı nenem olduğu yere oturur – eh madem siz bilirsiniz- der bi daha da sormazdı. Bunun nenesini bilirim ben hey akıdeş. Aynı nenesine çekmiş bu.