- Üle ne insanlar var yahu, dedi Eksinlerin Hilmi. “İşleri güçleri milletlen dalga geçmek” diye anlatıyordu Moramıdın Kahvede.
Masada Bicililerin Kemal, Guzuların Cevat can kulağıyla dinliyorlardı Eksinlerin Hilmi’yi.
- Gine ne oldu Hilmi, annat da dinliyelim, dedi Bicililerin Kemal, gözleri uykulu uykulu. Uykuyu çok sever, oturduğu sandalyeden bile düşer giderdi. Uykusu açılsın diye Kahveci Halilibram’a çay söyledi.
- Sen bedava annatmıcen yalım, en iyisi mi ben çayı peşin söyleyem de için ırat etsin dedi Eksinlerin Hilmi’ye. Çaylar geldi, bir yudum alan Eksinlerin Hilmi başladı anlatmaya.
- Bizim Makıfın üst yanında babadan galma bağımız va. Irmızan Bayramından sonra göçdük. Alt yanımızda köylü bi akıdeş va bizim gonşu. İyi bi akıdeş. İnek besleyo bunla. İneğin adını Asiye buzağının adını Cemile gomuşla. Maşallah garısının bi sesi va, dokuz mahalleye duyuruyo. Asiye, Cemile deye veriyo çığırıyo. Bek de seviyo hayvancıkları. Onda Makıfa demlenmeye gelen gençle sesi duyuncaya gada işgilleniyo. Gidip bağın içine bakıyola. Asiye inek, Cemile de buzağı. Bi gün böle üç gün böle garını susceği yok. Gençle şarabı çekip tam gazele asılcekken garı cırtlak sesinnen Asiye, Cemile deye Makıf alanını çingirdediyo. Adamcık da damın içine garanlık oluyo deye gırmızı, mavi, yeşil lambala dakmış. Gece olduğu bille yakıyo. İnek damı değil pavyon gibe görünüyo garşıdan.