Moramıdın Kahvesi o gün sakindi. Kahvenin müşterileri her mahallede yapılan aşure hayırlarına gitmiş, Kahveci Halilibram üç beş müşteriyle bekliyordu kahvehanede. Bugün neşesi pek yerinde değildi.
-Hem şekerim va deyon hem de nerde aşure hayırı va goşdurup gidiyon, diye çıkıştı Gaveci Halilibram, arka arkasına su isteyen Alımanları Fehmi’ye.
Alımanların Fehmi boğazıyla meşhurdu. Nerede pilav, aşure hayırı var, nerede yemek var hemen oraya konardı. Dayak buldun mu kaç, yemek buldun mu yanaş hayat felsefesiydi. Şeker hastasıydı üstelik.
-Nişliyen hey akıdeş, dayanamıyon, sabaalan Belediye operlosundan Abbas’da aşure hayırı va, buyrun gelin dedile. Duydukdan kelli beni bağlasala durmam gari. Goşdurdum gittim. O da beg dadlı geldi galan. İçine bekmez, incir, inar, badem, fındık, fısdık ne va ne yok hepsini gatmışla gari” diye cevapladı Alımanların Fehmi.
Yan masada oturan ev komşusu Abıkların Üsen gür sesiyle seslendi Alımanların Fehmi’ye.
-Üle Fehmi, torununu da kendine benzettin. O da seninkinden pis boğaz. İyice kilo aldı. Accık çekişin oğlana. Bak demedi deme, yarın seninkinden oncaz da şeke bulur galan.
- Doğru deyon akıdeş emme bizi bek dinlemeyo. Bek akıllı bek şer. Nenesi geçenleede bıkdı şerliğinden gazanın altına bile basdırdı emme durdan çüşden anlımeyo. Geçenleede okulda nişlemiş ya. Bak anladı veren de dinle” dedi ve başladı anlatmaya.
Dörteylül okuluna diş tokdurları gelmiş gızanların dişlerine bakmaya. Onda benim torunun sınıfına da gelmişle. Hergün iki yon dişlerinizi fırçılan demiş tokdurla. – Fırçılamazsanız ne olur dişleriniz, çürür dökülür” demiş.
“Sonracıma dişleriniz dökülürse ne olur” diye sormuş sınıfa. Ordan bi çocuk kalkmış, “Ekmek yiyimeyiz” diye cevap vermiş. Benim torun hemen kalkmış ayağa “ Biz de ekmeğin içini yiyiveririz” diye seslenmiş. Hinayet dürzü illa ekmek yicek ya.