G- MASALLAR
1- İKİ NENE
Bi vamış bi yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde 60 ve 80 yaşında iki dene nene varmış. Bigün padişahın oğlu oradan geçerken nenenin sütü bozulmuş onu döküyormuş. Padişahın oğlu sormuş. “Nene o döktüğün ne?” Nene cevap vermiş “Oğlum benim bi gızım va, elini yıkadı da suyunu döküyom”. Padişahın oğlu buna hayret etmiş. Sonra nenenin gızını isdemiş. Gızıda altmışlık neneymiş. Nene gızını vemiş. Düğün olmuş düğün olduğu akşam altmışlık nenenin yüzünü padişahın oğlu açamış, nene açmazmış. Damat bi açmış ki altmış yaşında bir neneymiş. Neneyi pencereden atmış. Orda bi ağaç vamış, ağaca asılmış galmış. Ordan buzmana gada(Bu zamana kadar) hiç gülmedik bi peri kızı geçiyormuş, peri kızının boğazında bir hastalık vamış. Peri kızının babası “Kızımı kim güldürürse, bonazındaki hastalık geçerse ona ne isdese yapcem” demiş. Peri gızı ordan geçerken altmışlık neneyi görmüş. Görünce gülmekten kendinden geçmiş. Boğazındaki hastalık iyileşmiş. Babası altmışlık neneye “Ne istiyorsun” diye sormuş. Nene de “12 yaşındaki bir delikanlı gız yap” demiş. o da yapıvermiş. Öteki 80 lik nene 60 lık neneye sormuş “Sen nasıl 15 lik oldun” . 60 lık nenede “Kasaplarda derimi yüzdürdüm, öle oldum” demiş. Bunu duyan 80 lik nene de derisini kasaplara yüzdürmüş, ölmüş. Masal da bitmiş.
2- ÇOBAN DAĞI EFSANESİ
Bi köyde sakin bir hayat yaşayan, günlerini dağlarda geçiren, gayet doğru dürüst bir çoban vardı. Bu çobanın memleketi İç Anadolu’ydu. 100-150 gada goyun sürüsüyle günlerini gün ederdi. Goyunları çok seve sadık bir garısından da iyi bakardı. Bir gün bi goca garı, bu çobanı arayıp bulur. Bi goyunu olduğunu, buna iyi bakımıceni ağlaya sızlaya anlatır. Çoban da gabul ede, bu goyunu yanına alır, dağa çıka. Goyunu gözü gibi baka. Bi gün sürülerini güderken bir de ne görsün, ninenin goyunu apa topa dereye uçuyo. Hemen goyunu bacağından yakalar. Goyunun bacağı gırılır. Gelip neneye durumu anlatır. Nene de laf anlama, doğru gadıya gide. Gadı da haklı bulur. Çobanın adı da Deli Çoban olduğu için çobana inanmazlar, şahidini göster derle. Çonban da neneyle gadıyı yanına alır, doğru dağa. Başla dua etmeye. “Ey ulu dağ, sen benim tek şahidimsin, sen doğru söyle. Olayı yalnız sen gördün, şunnara cevap ve” der. Dağda birden ikiye ayrılır. Gürültü koparır. Her taraf inildemeye başlar. Gadı ile nene deli çobanın doğru söylediğine ganaat getirir. Ve çobanın arkasını sıvazla. İşte o dağa onun için Çoban Dağ denir. Görevi doğru çobanlara şahitlik yapmakda oldğu için ne zaman bu benzeri olay olsun, aynı özellikleri gösteriydi.
Not- Çoban – Sazaklı Kel Ali(Hacı Süleyman’ın babası. Çoban Dağı – Bostanyeri Garlık Çukuru
9- HALK ŞİİRİ
AĞITLAR
1- Bir kuzu taş dibinde meliyor, meliyorda feryadı da taşı deliyor. Komşular da bulamamış geliyor, yitirdim yavruyu sel kenarında – Dağlara saldım seyikler gibi, melerim yavrum sana geyikler gibi, ne dereler koydum, ne taş dibi, yitirdim yavruyu sel kenarında- Yavrumun acısına nasıl dayanayım, yavrum seni nerelerde bulayım, müjdesine beş yüz altın vereyim, yitirdim yavruyu sel kenarında. 2- Ah benim yavrum dünya yüzü görmeden, göçtü bu diyarlardan, öksüz bıraktı bizleri, içimiz kan ağladı her an. 3- Gök mavi deniz mavi, yavrumda gözler mavi, diyar diyar dolaşsam, bulamam ben yavrumu. 4- Güneşim parlamıcek gari, gözlerim de görmicek, dertlerime deva bulunur mu dersiniz a dostlar. 5- Anaya babaya hasret bıraktı, bizleri öksüz bıraktı, şimdi o yemyeşil dünyada, ne yapıyorsun acaba, ah evladım koçum yavrum. 6- Şu karşıdaki dağın dumanı, benim başımın tacı, öldü yavrum öldü, hani bunun yası- Senin yerine ben öleydim, büyüseydin göreydim, benim biricik yavrum kara topraklara gömülseydim.7- Daha yeni doğduydun nur topu, benim yavrumu mezara koydular, koydu Allah’ım koydu, beni zindana koydu, yeni meler kuzuydu, sarardı soldu, benim biricik yavrum mezara koyuldu, ak günlerim karardı, yavrumun gözleri kapandı, daha görmeden dünyayı, aldılar yavrumu koydular mezara, büyüyeydin adam olaydın, anana bakaydın, ananı yalnız bıraktın, beni de mezara koyaydın, daha yeni doğduydun, konuşmasını bilmiyordun, gözlerime baka baka can çekişiyordun, benim biricik yavrum, yavrum kara topraklar hasret mi koydu benim yavrum, benden aldılar seni.8- Aman seni nasıl koyam toprağa, çürüteyim mi tazecik yaprağa, kıyamıyorum ben seni kıyamam, aldırdım ak yavrumu elimden, aldırdım ak guzumu elimden, vah vah vah ah yavrum ah. 9- Geleyliden çam yıkıldı, dalı budağı yere döküldü, bir ucu bana dokundu, ah benim yavrucuğum ah yavrum vah yavrum nasıl kaybettim seni yavrum ah benim yavrum. 10- Gurbetin yolları diken, ayrılık belleri büken, şimdi ayrıldı yavrum benden, ah yavrum vah yavrum.11- Ovaya pirinç diktim, hecin devesinnen çektim, çektiysem temelli mi çektim, ah benim yavrum ayrıldın benden, ah yavrum vah yavrum. 12- Dağların başına ateş düştü, bir ucu beni yaktı, yavrumu benden ayırdı, ah benim yavrucuğum13- Evimin kilidiydin, benim yoldaşımdın, şimdi kaldım yalnız, ah benim yavrum, vah benim yavrum.14- Evimizin direğiydin, kapımın kilidiydin, yanı başım yoldaşıydın, dayanacak dallarım kırık, ah babam.15- Geleyli dağlarına ateş tutuştu, ah benim anacığım, benim yüreğime acı düştü, ah benim yavrucuğum.16- Kabir kuşu aç olur, alnında ottan taç olur, kabire vardığın zaman sual vermesi bek zor olur, ah benim gadaşım.17- Kökeni köpe kuzulu, yavrularını kime koyup gittin, ah benim anacığım, vah vah.18- Dağların başına duman pürüdü, Mehmet Amca al ata bindi yürüdü, bütün herksele O nu adından adadı, ah Mehmet Amcam.19- Altından altım kumlar batar, üstünden çimen biter, ilan çiyan mekân tutar, unutulup gidesin yavrum, benim biricik yavrum, sencezi kaybettim. 20- Kara yerler kanmaz yerler, insanları yadan yerler, seninle dolumuvecek(Dolacak mı), kara yerler ah yavrum.21- Kara yerler kalın olur, kazdıkça derin olur, onun içine girenler yalan olur, yalan dünya değil misin yavrum22- Anamı kıydı pare, oldu yüreğim pare pare, anam deli divane olmuş, evden eve geze geze.23- Her hovaslığım çıkaramadan gittin, yavrum, hovaslığımı karnımda bıraktın yavrum.24- Ah benim Hüseyin’im, aldırıraverdim Hüseyin’im, hilal kaşlı Hüseyin’im, bayramlar geliyor Hüseyin’im, Allah sene bene bağışlasaydı Hüseyin’im, seninle eğlenseydik biz Hüseyin’im, senin bayram hediyeni hazırladıydım Hüseyin’im, ben sene sünnet ettirseydim Hüseyin’im.
25- Garadır gaşları boyları düzgün, ileşime indi,üç gara guzgun, tatlı canından bu gadar mı bezdin, a benim yavrum.26- Uzun guyulara urgan ulaşmaz, selamlar yollasam varıp ulaşmaz, guru selamlarla gönüm alışmaz nerede bulam a benim yavrum. 27- (Askerde ölen genç için ağıt) Çıkıverdim gök cevizin dalına, seyrettim şu gurbetin yoluna, kanadım gollarım gırıktır benim, benim ciğerlerim deliktir, gurbetin yolları dopdolu mersin, ellimen mersini dalında ersin, yimem aşlarına zehirler olsun, ellerin köyü Yunanlıların olsun, suyun gıyısında yassı yapraklar, sındı(Makas) değmedik hümayün toplar, askerde galan caber yiğitler, a benim kardeşim midi? Kara toprağın arası, kara destanın karası, bütün yiğitlerin ağası, gitti benim oğlumun ağası, deniz kıyısında çakıl taşlar, arasında oynar kara taşlar, oğlum gitti geri gelmez, alnına gara yazı yazmışlar.28- Derin kuyulara urgan ulaşmaz, selamlar yollasam varıp ulaşmaz, guru selamlarla gönüm alışmaz, nerde balam a benim yavrum, Geleyli dağında bir çam yıkıldı, dalları budakları yere döküldü, öksüz kaldım boynum büküldü, a benim yavrum, evlerinin önü aka pınarla, her gün akşam gadın yavrum seni anarlar, ağızlarınımı verip salındığım yavrum garlı dağlar gibi dayandığım yavrum, yürüdüğü yolla tozmaz yavrum, söylediği sözle goymaz, Irazsız gası güze ısıranasız yüzü güze, endizesiz boyu güze, benim yavrum.29- Ah benim yavrum, kara topraklara girdin, seni nasıl dayanam ah yavrum bende gelem arkandan, ah yavrum nur yüzlü çocuğum benim, nasıl dayanam ben okullara göndercektim, büyük adamla edecektim yavrum, seni arkadaşlarınla oynarken, göremiyeciğim yavrum, ah benim yavrum, ah benim altıntopu nur yüzlü çocuğum, seni neler oluverdi, kem gözlere öi rasgeldin, ah benim ayvrum, seni iyi bakamadım mı yavrum, fakirlikten büyütemedim yavrum, aldırıvedim yavrum ellerim boş çıktı ah benim yavrum, seni askerlere göndercektim, al güveyle edecektim, ah benim yavrum, ben sensiz ne yapayım, sensiz benim halim harap, ah benim yavrum. 30- Bir kuzu taş dibinde meliyor, fırgatı dağ taş deliyor, komşular bulumamış geliyor, yitirdim yavrumu çay kenarında, asker değil mektubunu yazayım, ölüsü yok ki mezarını kazayım, dağlar sizin dört bucağını gezeyim, yitirdim yavruyu çay kenarında. 31- Gitme dedim bu yollara gittin, uyma dedim yalanlara dinlemedin, benim biricik yavrum, kumardır kumar insanın cebini soyar, tüten borular söner, ne zengin dinler ne fakir tüten bacalar söner, gitme yavrum seni götürdüler, bu yollarda yuvanı söndürürler, uyma şeytana öldürürler dedim, dinlemedin yavrum dinlemedin, ana bana yâd olma, uymuşum ben şeytana, düştüm ben bu yollara. 32- Daha yeni doğdu nur topu, benim yavrumu mezara koydular, koydular Allah’ım koydular beni zindanlara koydular, yeni meler kuzuydu sarardı soldu, benim biricik yavrum mezarlara koyuldu, ak günlerim karardı, yavrumun gözleri kapandı mezarlara koyuldu, büyüyüp adam olaydın, anacına babana bakaydın, ananı yalnız bırakmasaydın, aldı gara topraklar elimden seni yavrum. 33- Ak kayet üstünde kara yazıla, çayır çimen üstünde goyun guzula, anan seni candan üzüle, ah benim yavrum, ak koyunla guzulamış, memeleri sızılamış, anan seni özülemiş, ah benim yavrum, kara yerle derin olur, içine girenle yalan olur, bacası yok duman tütcek, penceresi yok açıp bakcek, kapısı yok çıkıp kaçcek, ah benim yavrum. 34 – KARA MEMET. Memedim üç yıl oldu ayrılalı, bir haber gelmedi gurbet yolunu tutalı, kara yasın mı gelecekti, bunca yoluna bakalı, Kara Memedim anana yas mı tutturacaktın, senden başka kimi var ananaın, söyle Memedim söyle ananı yalnız mı bırakacaktın, evimin adamı Kara Memedim, gözümün yaşı Memedim, başımın tacı Memedim, sana gurbete gitme dedim Memedim, Memedimin kaşları sırmalı, ince uzun boylu, selvi boylu, bu kara topraklar sana hasret mi kaldı, Memedim Memedim, sen ölmeseydin de ben ölseydim, genç yaşında gitti Memedim. 35 – Sabaha garşı uyandırdın beşikten, anne diye ağladın beşikten, uçup gittin bulutların ağdına, Allah seni benden aldı küçükten, gündüz gece yanımdan ayrılmazdın, ben olmadığım zaman hep ağlardın, bi şeyle gödün mü bu ne diye soradın, Allah aldı seni benden küçükken, mekteplilere bakıp güleedin, bi gün bende gitcemin diye soradın, sene gızdığım zaman masum masum ağladın, Allah aldı seni küçükken, nerelerde hasta oldun o gada gışda, doktora götürdüm soğuk ayazda, kör olası kakmeyo yataktan ediyo naz da, Allah aldı seni benden küçükken, kara toprakların altına nasıl gircen, ananı burda mı göyüp gitcen, ben sensiz bu fani dünyada ne etcen, Allah aldı seni benden küçükken. 36-(Bir kadının babası için) Nasıl vurdular sene kahpe düşmanna, gece ormanda nasıl kıstırdıla, o nurlu yüzüne nasıl tetikledile, ah benim selvi boylu babam, o kavak gibi boylu babam, senin onnara düşmanlığın mı vardı, nasıl merhaba dedin o kinni cavura, nerden girdiydin o kuytu ormana, ah benim selvi boylu babam, o kavak gibi boyunnan nasıl devrildin, gannarın içinde nasıl kıvrandın, düşmana nasıl inandın da yattın, ah benim nur yüzlü babam, seni vruranna cezasını çekçek, kim bilir kaç yıl mapızda yadcek, onna da cehennemde gününü göcek, ah benim nur yüzlü babam. 37- Osman’ımın mendili samanda sarısı, Osman’ımı vurdular gece yarısı, Osman’ımın sevdiği çerkez karısı, Osman’ım Osman’ım zeybek Osman’ım, Osman’ımın zeybek olduğuna bende pişmanım. 38 – Gabirime derin gazın bol olsun, sular dökün edirafına göl olsun, benim yârim uzak yakın sağ olsun, sağ olsun yârimin selamı gelsin, erem bürem(Eğri büğrü) şu Haydarın yolları, gırıldı mı al garanfil dalları, alma babacığım yâd ellerin günahını, beni vuran Bozbeylerin İbiramı, Payam harımında horozlar öter, Süleyman’ın cenazesi çaylarda yatar, gadın anası gece gündüz yollara bakar, şu Haydar’ın şu Kepselin arası, kanlı gönek ötübomuş Süleyman’ın anası. 39- Devrant Deresi – (Derbent Deresi), Hikaye – Musa adında birisi develer ile yük taşırmış. Yine birgün yüklediği yüklerle Derbent deresinden geçerken soğuk karlı bir havada donarak ölür. Onun arkasından söylenmiş bir ağıttır. Derbent deresinden bizde geçelim, sılaya varmadan yollar aşalım, devenin karından biz va mı geçelim, değiverin anama anam ağlasın, tülü develeri duta bağlasın, Derbent deresinde bir sürü koyun, elbiselerimi havuzda soyun, devenin karıyla olur mu doyum, Derbent deresinde üç yiğit buydu, Musa’mın gözünü kartalar oydu, Musa’mı sorarsan bir evin oğlu, Derbent deresine duman bürüdü, elli deve ile Musa’m yürüdü, tufan geldi karlar yağdı, Musa’mın ölüsü orda çürüdü, Derbent dereleri dar geldi bize, bu gençlikte ölüm zor geldi bize, feleğin garazı bu muydu bize.
Kaynakça- İbrahim Başbuğ(Yaş 60 Helvacılar), Mustafa Başün (Yaş 52 Gölbaşı Mah)