Buldan pazarının yukarı çarşıda kurulduğu 1960 öncesi yıllar. Her Perşembe dışarıdan seyyar ağıt satıcıları gelirdi. Keretmez Hacı ağıtçıların yanık sesleriyle okuduğu hikâyelerden etkilenir, her gelenden bir ağıt satın alır, onları biriktirirmiş. 1960 ihtilalinden sonra Pazar aşağıya, şimdiki yerine taşınır.
Ağıtçılarda artık gelmez olmuşlar. Yukarı çarşıda pazartesi günleri Gadefçi Etem amcanın fırınının önünde karpuz sergisi açar. Sergiyi gören Etem amca dışarı çıkar. “ Hacı, Senin ağıtçılara ne oldu? Aşağı pazara geliyorlar mı?” “ Onlar artık gelmez oldular. Mahrum galdık ağıtlardan Etem’a. Ama benim bir fikrim var. Biriktirdiğim ağıtları yeniden bastırıp satmayı düşünüyom. Bene onları satıverecek birini buluve.”
“ Çalgıcı Süreyya’nın sokaklarda nane şekeri satan oğlu Sabahattin var. Megafonuyla ortalığı inletir. Tam bu işin adamıdır.” Diye akıl verir rahmetli Etem amca. Kertmez Hacı Yarangümeli sokakta oturan çalgıcı Süreyya’nın evine gider. Kapıyı açan Süreyya ‘ ya durumu anlatır. “ kaç para verecen oğlana?” “ Satışa göre günlük bir yevmiye. Haftaya Perşembe gelsin. İşe başlasın.”
Ertesi gün evden aldığı ağıt örneklerini bir matbaaya götürür. Matbaacı “ Her birinden en az bin tane basarım” deyince “ O zaman şimdilik ikisinden biner adet bas.” Matbaacı iki gün sonra gelip almasını söyler. İki gün sonra tekrar Denizli’ye gider ve siparişlerini alır.
İlk iki Perşembe ağıtların ancak yarısını zorla satar Sebahattin. “ Hacı abi, satmakta zorlanmaya başladık. Yarısı elimizde kaldı Sattıklarımdan payıma düşeni ver.” Olmaz! Geri kalanları da yakın kazaların pazarlarına git, bitirmeden gelme.”
Sabahattn çaresiz Eşme, Sarıgöl, Alaşehir, Sarayköy, Nazilli pazarlarını dolaşır. Yol parası, yemek parası derken sattığı ağıtlardan kazandığı para bu masraflara zor yetmiş. Her ikisi de bu işten 5 kuruş dahi kazanç sağlayamaz