Gerçek doktorların az bulunduğu, bu nedenle sahte doktorların muayenehane açıp iş yaptıkları yıllar. Bayraktar Ali İhsan Denizli’ye bir mahalle komşusuyla mal pazarına hoşgör satmaya giderler. Komşusu müşteri beklerken o, çarşı pazar dolaşayım diye gezintiye çıkar. Hastane caddesinde gezerken bir levha dikkatini çeker. “ Tabip Hurşit Olduran, altında daha küçük harflerle de “Her türlü rahatsızlığa çare bulunur. Olmazsa para almaz” Bu yazıyı okuyan Bayraktar’ın aklına bir hinayetlik gelir ve hemen muayenehaneye çıkar. Onu önce hemşire kılığında bir bayan karşılar. Kaydını yapar ve sırası gelince çağıracaklarını söyler. Bir müddet sonra sıra kendisine gelir ve doktorun odasına dalar. Doktor aslında sahtedir ama Bayraktar’ın bundan haberi yoktur. Doktor hemen sorar: “Beyefendi! Neyin var? Şikâyetini söyle .” Şikâyetini önceden planlayan bizimki başlar döktürmeye. “ Şu sıralar ağzımın hiç tadı yok! Yediğim içtiğim hiçbir şeyin tadını alamıyorum.” Hemşireye seslenir sahte doktor: “Kızım! 13 numaralı kavanozu getir bana!” Hemşire kutuyla içeri girer, kutunun kapağını açar ve içinden çıkardığı maddeyi tatmasını söyler Bayraktara. Bir kaşık tadar ve yüzünü ekşitir. “Yahu bu sanki küçükbaş hayvan pisliğine benziyor gibi geldi bana!” “Bildiniz! Yalnız keçinin mi yoksa koyunun mu?” “Koyunun kine benziyor, doktor bey!” “ Gördün mü beyefendi! Bak işte ağzının tadı geldi! Çıkarken hemşireye 20 banknot bırak!”
Bu olayı içine sindiremeyen Bayraktar, aradan üç dört ay geçtikten sonra yolu bir kez daha Denizli’ye düşer. “Aradan uzun süre geçti. Beni unutmuştur” diye düşünür ve tekrar sahte doktorun muayenehanesine dalar. İçeri girer girmez hemşire onu tanımıştır ama tanımazlıktan gelir. İlk gelişiymiş gibi işlem yapar, kaydını deftere yazar ve sırası geldiğinde onu doktorun odasına alır.Doktor vakit kaybetmeden hemen sorusunu sorar;; “ Beyefendi, neyiniz var? Anlatın.” “ Hafızam zayıfladı. Bunamaya başladım herhalde. Her b.ir şeyleri hemen unutuyorum, Bir çare bul bana doktor!” “ Meraklanmayın, çaresine bakacağız. Hemşire! Derhal bana 13 numaralı kavanozu getir” der demez bizimki hemen atılır “ Kızımız o kutuyu getirme. Geçen gelişimde o kutudaki pisliği bana tattırdınız” “ Bak beyefendi! Hafızanız hemencecik yerine geldi. Üç ay önceki gelişinizdeki olayı hatırladınız. Tedavi etkisini gösterdi. Çıkarken 20 banknot bırakmayı unutma!”
Yine ava giderken avlanan Bayraktar “ Ben bir gün sizden öcümü alırım nasıl olsa” diye sinirli bir şekilde Buldan’a döner.
Aradan altı ay kadar bir süre geçer. Yolu tekrar Denizli’ye düştüğünde, işi biter bitmez soluğu Hurşit doktorun muayenehanesinde alır. Hemşire onu yine tanımazlıktan gelir. “ Herhalde beni unutmuşlar. Öyle görünüyor” diye düşünür. Sırası geldiğinde içeri alırlar. Sahte doktor “Anlatın beyefendi! Neyiniz var?” “ Nasıl anlatacağımı bilemiyorum! Hemşire var odada. Utanırım söylemeye” “Söyle sen. O bir tıp insanı! Utanmadan, sıkılmadan anlat derdini.” “ Cinsel istikrarsızlık var ben de! Çaresi, tedavisi vardır, inşallah!” Sahte doktor hemen “Hemşire! 13 numaralı kavanozu getirin” der demez Bayraktar başlar küfretmeye “ Senin 13 numaralı kavanozuna da, sana da, hemşirene de başlarım ha!” “ Gördünüz mü beyefendi! Tedavi hemen etkisini göstermeye başladı. Sen daha evine varmadan, burada birilerini halledecen! Çıkarken 20 banknot bırakmayı unutma!” deyince doktor; iyice sinirlenen Bayraktar “ Nah alırsın sen 20 banknotu! “diye bağıra bağıra muayenehaneyi terk etmiş.