İkinci Dünya Savaşının sonlarına doğru, bir kurban bayramı daha yaklaşmaktadır. Alanyazı Meydanının tek kıraathanesi olan Hacasan’ın kahvesinde mahallenin eşrafları oturmaktadır.
Hacı Osman Efendi ile Çil Memed kahvelerini yudumlarken sohbet yakınlaşmakta olan kurban satın alma işine gelir. “Senin tanıdıkların vardır, Hasan!” diye kahveciye seslenir Hacı Osman Efendi. “ Hacı abi, Arıklar köyünde benim asker arkadaşı Medet Dayı vardır. İçme deresinde, Gumralı dağında güder sürülerini. Kekik yer hayvanları, etleri de pek lezzetli olur. Koyun, keçi ne isterseniz vardır onda.”
İki komşu ertesi gün yaya olarak yola koyulurlar. Yolda denk geldiklerine sora sora dağda Medet dayının yanına ulaşırlar. “ Selamün aleyküm. Kahveci Hacasan’ın selamı var. Bizi o gönderdi. Kurbanlık bakmaya geldik. Nasip olursa, iki hayvan alacağız.” Der Çil Memed amca. “Hele bir soluklanın.Kolay ederiz.gözünüzün kestiğini, seçip beğenin.” Sürülerin arasına dalıp birer kurbanlık koç beğenirler ve pazarlığını da yaparlar. “ Arife günü getirisin hayvanları, Medet Dayı. Benim ev Tatarlar mahallesi meydanında. Kime sorsan gösterirler. Beni bulduğunda Memed’a nın evini tarif ediverin ben sana.” Der Hacı Osman Efendi.
İşlerini bitirip Buldan’a dönmeye hazırlanırlarken Çil Memed amca “Hacı abi, eve varana gada ikindi ezanı okunur. Öğle namazı kazaya gelmesin. Şurada gölge bir yer bulup namazımızı kılalım” Yakındaki bir pınarda abdest alırlar. Kıblenin ne taraf olduğunu kestiremezler. “ Medet Dayı! Kıble ne tarafa düşüyor? “ Sürünün olduğu tarafı görüyon mu? Yönünüzü sürüye dönün. Kıble o taraf olur.”
İki komşu sürünün olduğu yöne doğru dönüp, öğle namazını kılarlar. Namaz bittiğinde sürü başka yöne gitmiş, o tarafta oyluyormuş. Hacı Osman Efendi’nin içine bir kuşku düşmüş.” Medet Dayı! Kıblenin namaza durduğumuz yön olduğundan emin misin?” “Hacı abi! Ben her zaman namazımı bu şekilde kılarım. Sürü ne taraftaysa ben o yöne döner, namazımı o şekilde yerine getiririm. Böylece gözümü sürüden ayırmamış olurum.”
Arife günü sattığı kurbanlıkları evlere teslim etmek üzere Buldan’a inmiş. O zamanlar nakliye aracı hak getire! Satılan hayvanlar sürü halinde mahalle aralarında evlere teslim edilirmiş. Sıra Hacı Osman Efendi’ye gelmiş. Sora sora evini bulmuş. ”Hacı, kurbanlıklar geldi.” Hacı Osman Efendi paranın geri kalanını, çoban salık parsını da verip kendi hayvanını teslim alır. “Hacı, senin yanında gelen Çil Memed’in evi nerede? Onun hayvanını da teslim edip, döneyim”
Kıbleyi yanlış tarif ettiği için gıcık olduğu çobana bir oyun edeyim de aklına başına gelsin” diye içinden geçirir. “Medet Dayı! Bizim bu sokaktan ileri doğru devam et. Yörük Aliler yokuşundan aşağı in. Öteyaka mahallesine var. Oralarda Balsarılar sokağı vardır. Kime sorsan Çil Memed’in evini gösterirler.” Kurbanlık arkasında tarif edilen yere gider. Çoban o sokakta öyle birinin oturmadığını öğrenir ve Hacı Osman Efendi’nin evine geri gelir. Kapıyı çalar. “ Hacı abi! Söylediğin yerde o dayı oturmuyormuş.” “ Yahu, kusura gamla Medet Dayı! Ben de sen gibi yönleri karıştırmışım. Çil Memed’in evi bizim iki ev üstümüzde!”