Moramıdın kahvesi o gün çok neşeliydi. Masalar dolmuş, oyun oynayanların sesleri kahveyi çınlatıyordu. En uzak masada Şılakların Üsen ile Gatırcıların Hilmi muhabbete dalmışlardı. İkisi asker arkadaşıydılar. Dereden tepeden konuşurlarken Çolak Ali girdi geldi yanlarına. Accık topallıyordu.
- Ne üle Ali, ne topallebdurun len, diye sordu Gatırcıların Hilmi, Çolak Ali’ ye.
Çolak Ali çekti bir sandalye altına. Selam verdi oturdu. Gaveci Halilİbram geldi hemen masaya.
- Buyur Ali Efem, ne bişiriverem sene, diye sordu.
Çolak Ali, Halil İbram’ın yüzüne sertçe bakarak “ Bene sade süvari yapıve, yanına da dadlı su gadge. Hade bakam adam gavesi olsun, dedi.
Kahvesi gelince höpürdeterek aldı bir yudum Çolak Ali. Etrafına baktı, biraz önce soruyu soran Gatırcıların Hilmi’ ye dönerek “Hilmi abe, sen bizim o yanda Garellerin Fatma yenge va, bilirmin? Oncaz çıkdı geldi geçen gün. Bizim gonşudur Fatma yenge, varyetlidir ha. Çok ekmeğini yidik suyunu işdik.”
- Üle oğlum ben sene neden topallebban dedim, sen kakıvedin Garellerin Fatma nenene. Ya gahbecik ya, adam gibe anladıvesene, ne oldu ayağına.
- Boğazıma dıkıyon lafı abe sende, du biyon annadıvecem, dedi Çolak Ali, kahve fincanını çalkaladı ve dikti kafasına, başladı anlatmaya.
- Garellerin Fatma yenge çıkdı geldi geçen gün bizim oraya. Ali oğlumuz ben accık her şey hazırladım. Sıyırma, nobiye, gırye tomet aldım bazaadan. Benim gız bu hoyun gelemedi İstanbul’dan. Ben senin masrafını çekem, sen bunları veede gelive İstanbul’a.
“ Fatma yenge ben otobüse bile binimem, madem öyle ben teyyareylen varam gelem” dedim. Ehh dedi buncaz, varyetli garı dedik ya. Zaten sıyırma bile hemen gızıveri ıscakta. Neyse Nene Kemal’in taksisinlen giddik gari Denizli’ye. Teyyareye gada götürüvedi gitti. Teyyareye binmiden benim elimden aldıla çıkını. Teyyarenin merdivenlerine çıkarken zabit pusatlı bi akıdeş goşdu geldi yanıma. “ Maşallah efeme, bu bıyıkları nerde büyüttün efem” dedi. Benim bıyıkları elledi epey. “ Efem dedi, ben de bek heves ediyom bıyık goyvemeye emme, izin vermeyyola, dedi. Yasakmış teyyare şöferlerinin bıyık goyvemesi. Neyse bindik teyyareye, şöfer “Efem, canın nereye isderse oraya otur, canın ne isderse gızlara söyle, hemen getirile, ben teyyareyi sağ salim İstanbul’a götürem” dedi. Ordaki gızlara da “Efem benim akıdeşdir, arkasına bi topan yasdık, altına da bi çaput mindee yazıverin, ırat ettirin efemi” dedi. Ben vaadım oturdum pençire kenarına bi yere. Gızla etrafımda fır dönüyola galan. Epey bi harıltı gürültü oldu, kaktı teyyare. Gızın biri geldi “Efem, gaven nasıl olsun” deye sordu. Ben “Bi sade gave yapberin emme, köpüğü bol olsun” dedim.
Geldi benim gave içdik. Ayaklarımı uzadam dedim bakdım goltukların arası dar. Babıçlarımı çıkardım, pençirenin musdufacığını çevirdim, açdım pençireyi. Uzaddım ayağımı dışarıya, kaykıldım, dirsek keyfi yapam dedim. Üle sağa sola bakarken içim geçiveemiş. Teyyare İstanbul’a enmiş, herkes çıkıp duru dışarı. Ben hööle toplanan dediydim kakamıyom. Ayaklarım kıpırdımeyo bile. Üle ne olupbakim bene dedim bi bakdıydım, benim ayakla buz dudmuş. Gökyüzünde benim ayakla buz dudmuş hey akıdeş. Nişliyen neelere giden hey goca Allah’ım, ordan bizim teyyarenin şöferi koşdu geldi yanıma. “Üle Efem sen ne oluveedin, naha senin işlerin, hiç insan ayaklarını dışarıya mı çıkarı üle, bari babıcını keyseydin ayağına, ozman bi şeycik olmazdı” dedi. Neyse gari hemen ordan ıscak su buldula geldile, biri goşduruvedi, ufak tüplen pürmüz buldu geldi. Çözdüle ayağımın buzunu, keydim babıcı ayağıma, endim teyyareden bakdım bizim Fatma yengenin gızı bekleyip duruymuş, beni garşılıcen deye. Teslim ettim çıkınını, evine aldı gitti galan. Yidirdi içirdi, epey ebeegledi gızcaz. Emme benim ayakla accık acıyıp duru, bakıvedile de yaşın süree dedile. Ondan topallebdurun.
Yorumlar
Kalan Karakter: