-Osman BULDAN; Değerli okurlar, bu yazımın konuğu Prof. Dr. Sami MENGÜTAY. Sayın Mengütay kendinizi okurlarımıza tanıtır mısınız?
-Prof. Dr. Sami MENGÜTAY; Öncelikle bu söyleşiye davet için teşekkür ederim.1952 yılında İstanbul Üsküdar’da doğdum. Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesinde eğitim gördüm. Doktoramı Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde 1988 yılında tamamladım.1965-1974 yılları arasında Fenerbahçe Spor Kulübü’nde kürek, İstanbul Jimnastik Kulübünde jimnastik yarışmalarına katılarak her iki spor branşında da Bölge ve Türkiye Şampiyonlarında pek çok birincilikler kazandım. 1973-1975 ve 1979 yıllarında İngiltere’nin Londra şehrinde mesleki eğitimle birlikte jimnastik ve trambolin çalışmalarına katıldım.Türkiye jimnastik Federasyonu bünyesinde Yönetim Kurulu Üyeliği, Uluslararası Hakemlik, Teknik, Eğitim ve Hakem Komiteleri Başkanlıkları görevlerini 2005 yılında Türkiye Kano Federasyonu Başkanı oluncaya kadar sürdürdüm. İstanbul Spor Akademisinde 1977'de başlayan akademik yaşantım ile birlikte jimnastik antrenörlüğü görevlerini 1995 yılına kadar fahri olarak sürdürdüm. 1992 yılında doçent olduktan sonra 1999 yılında profesör olarak İstanbul’daki üniversiteler içerisinde ilk Spor Bilimleri Profesörü unvanını aldım ve yine aynı yıl yaptığı akademik çalışmaları ile Marmara Üniversitesi Rektörlüğü’nce Üstün Başarı Ödülüne layık görüldüm.
2006/2007 yıllarında Y.Ö.K. Spor Bilimleri Komisyon üyeliği, 2003-2008 yılları arasında Marmara Üniversitesi Spor Yüksek Okul Müdürlüğü, 2009 yılında Acıbadem Üniversitesi Spor Bilimleri Bölüm Başkanlığı, 2010 -2018 yılları arasında da Haliç Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsünde Beden Eğitimi ve Spor Anabilim Dalı Başkanlığı görevlerinde bulundum.
Türkiye Üniversite Sporları Federasyonu Kurucu Üyesi, Fenerbahçe Spor Kulübü Yüksek Divan Üyesi, T.M.O.K. üyesi ve Eğitim Komisyon Başkanı (2004-2012) görevlerinden sonra Türkiye’de ilk defa olimpik kano sporunun başlatılmasını sağladım. 2004 yılı sonunda yapılan Türkiye Kano ve Rafting Federasyonu başkanlığı seçimlerini kazanarak, bu görevimi 2016 yılına kadar sürdürdüm. Federasyon Başkanlığım döneminde Kano Türk Milli Takımı uluslararası alanda ilk defa Türkiye’ye şampiyonluklar kazandırdım. Halen Fenerbahçe Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi olarak görev yapmaktayım.
-Osman BULDAN; Peki Sayın Mengütay size göre, pandemi Türk ve Dünya Sporunu nasıl etkiledi?
-Prof. Dr. Sami MENGÜTAY; Tabii pandemi tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de etkili olmuştur. Çağdaş ve modern dünyada insanların günlük yaşantıları içinde özgürce rahat yapılan spor aktiviteleri bu süreç içinde kesintiye uğramış, olumsuz olarak etkilenmiştir. Ünlü Fizyolog Astrand “İnsan vücudu hareket için yaratılmış ve düzeni ona göre kurulmuştur” der ve bir çok hastalığın sebeplerinin başında hareketsiz yaşamın olduğunu belirtmektedir. Dolayısıyla sporun bugün insan sağlığının geliştirilmesinde, korunmasında ve devamında çok önemli bir yeri vardır. Henüz pandemi maalesef bitmedi ve ikinci dalga daha da şiddetli bir şekilde tüm dünyada ve ülkemizde devam ediyor. Ancak bulaş riski devam etse de spor yapmak için daha bilinçli olmaya başladık. Özellikle açık havada gerekli önlemleri alarak, insanların rekreasyonel anlamda spor yapmalarında fazla bir sakınca olmadığını düşünüyorum. Ayrıca 65 yaş üstü için getirilen sokağa çıkma yasağının bu yaş gurubunda hareketsizlikten dolayı daha fazla fizyolojik ve psikolojik sağlık sorunlarına neden olabileceğini günümüzde artık 66-79 yaş aralığının orta yaş sınıfında değerlendirildiğini de belirtmek isterim.
Profesyonel sporlar için bu durum daha da önem arz ediyor. Özellikle futbol takımlarında Covid-19’a yakalanan sporcular için yaşları genç ve bağışıklık sistemlerinin güçlü olması onlar için büyük bir risk oluşturmasa da bulaş riskinin yüksek olmasından dolayı bu takımlarda da ciddi önlemlerin alınması gerekiyor. Covid-19 her yaş ve kesimden insanları etkilemekle birlikte sporcular sağlıklı yaşam tarzını disiplinli bir şekilde sürdürdüklerinden ve yaşlarının genel nüfusa göre az olmalarından dolayı ciddi hastalık ve ölüm riski açısından daha düşük riske sahip olmalarına rağmen ölüm riski yüksek kişilerin korunmasında ve pandeminin yavaşlatılmasında sportif faaliyetlerde de bulaş riskinin azaltılarak yok edilmesi için önlemlerin alınması zaruridir, Pandemi sürecinde liglerin seyircisiz oynanması ve ertelenmesi bu bağlamda çok önemlidir. Çünkü bundan önce seyircili oynanan maçlar biyolojik bir bomba olarak pandeminin yayılmasında oldukça etkin olmuştur. Buna örnek olarak, 19 Şubat’ta İtalya’nın Atalanta ve İspanya’nın Valencia takımları arasında oynanan ve 45.792 seyircinin izlediği şampiyonlar ligi karşılaşması gösterilmektedir. Bu oynanan maçtan sonra gerek İtalya’da gerekse İspanya’da pandemi hızla artmıştır. Her ne kadar sporcular çok riskli görülmeseler de pandeminin olumsuz sonuçlarından etkilenecektir. Antrenman ve müsabaka programları aksayacaktır. Dolayısıyla bu da performanslarını olumsuz yönde etkileyecektir. Spor camiasının ve seyircilerin korunduğu güvenli organizasyonların gerçekleştirilmesi ve her alanda sportif katılımlarda gereken önlemlerin alınması şarttır. Sporun ve sporcuların günümüzde sosyal toplumda oluşturdukları etkiler göz önüne alındığında halk sağlığı uzmanları, spor teşkilatındaki birimler ve spor federasyonları, spor kulüpleri, spor bilimcilerin iş birliğinde bulunmaları ve Covid-19 süreci le ilgili ciddi çalışmaların yapılması gerekmektedir.
-Osman BULDAN; Türk kanosunda gelişme var mı? Akarsu ve göl zenginliğini yeterince kullanabiliyor muyuz sizce?
-Prof. Dr. Sami MENGÜTAY; Kano sporu, doğanın en güzel olduğu göl, gölet, akarsu ve denizlerde yapılan, uygulaması kişiye büyük bir zevk ve heyecan ile birlikte olağanüstü özgürlük duygusu veren spor dallarının başında gelmektedir. Türkiye’de kano sporunun faaliyete geçmesi oldukça yenidir. Ülkemizde 70'li ve 80'li yıllarda daha çok yabancı turistlerin rekreasyonel amaçlar çerçevesinde raftingle birlikte yaptığı kano faaliyetlerinin bir spor dalı olarak faaliyete geçmesi tarafımdan gerçekleştirilmiştir.
Marmara Üniversitesinin Almanya Köln Spor Akademisi ile olan işbirliği çerçevesinde 1991 yılında Köln Spor Akademisi’nde ilk kano eğitimlerini aldıktan sonra, ülkeye döndüğümde kano sporunun üniversite içinde seçmeli uygulamalı ders olarak müfredat programına ve su sporları kamp eğitim programına konulmasını sağladım. Almanya Köln Spor Akademisi’nden hibe olarak üniversiteye getirttiğim kanolarla bu spor dalının eğitimlerini başlattım. Olimpik bir spor dalı olarak olimpiyatlarda en çok madalya veren kano sporunun olimpiyatlara talip olan ülkemizde bulunmamasının büyük bir eksiklik olduğunu düşündüğümden çeşitli kurumlara hazırladığım raporlarla bu federasyonun kurulması için 2002 yılına kadar gayret ve çabalarımı sürdürdüm. Ülkenin doğa şartlarının kano sporunun yapılabilmesine uygun olduğuna, genç nüfus potansiyelinin bu spor dalına olan yatkınlığına ve spor turizmi bakımından da büyük bir potansiyel olduğuna ilişkin hazırladığı raporları Spor Bakanlığına, Turizm Bakanlığına ve Gençlik Spor Genel Müdürlüğüne göndermemden sonra Kano sporu resmi olarak Türkiye Kürek Federasyonuna bağlandı. Ancak yeni adı Türkiye Kürek, Kano ve Rafting Federasyonu olan bu spor federasyonunda 1995 yılına kadar kano dalında bir etkinlik yapılamadan kano varlığını sadece ismen sürdürmüş oldu.
1996 yılında Kürek, Kano ve Rafting Federasyonu içinde kanodan sorumlu as başkan olarak atanmamdan sonra kano dalında ilk etkinlikler başlatıldı.
1996 yılı Kasım ayında Fransa’nın Paris Şehrinde yapılan ICF (Uluslararası Kano Federasyonu) olağan kongresine Türkiye’den ilk temsilci olarak katıldım ve Türkiye’nin kano dalında ICF bünyesine oybirliği ile kabulünü sağladım. Bu tarihten itibaren Türkiye'de kano sporu Türkiye Kürek Kano Rafting Federasyonu bünyesinde kano branşının çeşitli disiplinleri olan a)Kano Sprint Durgunsu Yarışları (Olimpik Dal) b)Akarsu Slalom Yarışları (Olimpik Dal) c)Akarsu İniş Yarışları d)Maraton Yarışları e)Kano Polo f)Deniz Kanosu g)Dragon Tekne yarışlarında faaliyetlerini Uluslar arası Kano Federasyonuna (ICF) bağlı olarak sürdüren bir spor dalı olmuştur. Farklı bir olimpik spor federasyon olan kürek federasyonu içinde gene olimpik bir olimpik spor olan kanonun istenilen gelişiminin sağlanmasındaki zorluklarını gördüğümden Kano branşının müstakil bir olimpik federasyon olması için gayret sarf ettim ve 2002 yılında Kano branşı Kürek Kano ve Rafting Federasyonundan ayrılarak Türkiye Kano ve Rafting Federasyonu adı altında müstakil yeni bir spor federasyonu olarak kurulabilmiş ve başkanlığına Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü tarafından Perviz Aran atanmıştır.
2006 yılında yapılan Kano Federasyonu Genel Kurulunda kano sporu rafting sporundan ayrılarak Türkiye Kano Federasyonu adı altında sadece kano branşında faaliyetlerini Uluslar arası Kano Federasyonuna (ICF) bağlı olarak sürdüren bir spor federasyonu olmuştur. Ancak bu çerçevede sınırlı olan bütçe imkanları ve diğer kaynakların olimpik bir dal olan kano sporuna aktarılması mümkün kılınabilmiştir.
-Osman BULDAN; Türk ailelerinde spora ilgi ne durumda?
-Prof. Dr. Sami MENGÜTAY; Gerek toplumlar arası gerekse bireyler arası iyi ilişkilerin kurulmasında, çocuk ve gençlerin iyi alışkanlıklar elde ederek erdemli bireyler olarak yetişmelerinde ve sağlıklı bir toplum oluşturmada çocukluk çağında başlayan sportif etkinliklerin büyük bir önemi vardır. Bu bakımdan ailelerin çocuklarını spora yönlendirmeleri çok önemlidir. Ancak ülkemizde sporun önemi yeni yeni anlaşılmaya başlanmakla birlikte, bu konuda sağlıklı politikaların ortaya konulamayışı, eğitimde spora yeterli zamanın verilmemesi ve dolayısıyla ülkemizdeki spor kültürünün de gelişmemesine neden olmakta aileler bu konuda tam olarak bilinçlenememektedirler. Bizlerin öncelikle sporu seven ebeveynler, yöneticiler, politikacılar, sanayiciler ve okul yöneticilerini yetiştirmemiz gerekiyor. Bu da çocukluk çağında spor yapmış, sporun faydalarını yaşamış kişilerle olabilmektedir. Bu bakımdan çocukluk çağı spor etkinliklerine devlet politikası olarak gerekli ağırlığın verilmesi çok önemlidir. Popülist olmayan akıllı politikalarla sporun ailelere sevdirilmesi durumunda aileler çocuklarını spora yönlendirme konusunda daha istekli olacaklardır.
-Osman BULDAN; Evet Buldan Yayla gölünde gün gelir kano ve kürek sporları da yapılır hale gelir. Esasen Buldan açısından da tanıtıma katkı sağlayacak bu tür etkinliklere de ihtiyaç bulunmaktadır. Olursa bir gün güzelde olur. Bir söyleşinin daha sonuna geldik. Bir başka söyleşide buluşmak üzere, sağlıcakla kalın.
-Prof. Dr. Sami MENGÜTAY; Ben de teşekkür ederim. Bir kano ve kürek etkinliğinin Buldan'a da nasip olması dileğiyle, Buldanlılara saygılarımı sunarım.
"İnsanı Allah hareket edebilsin diye yarattı" Hareketsizlik=Hastalık demektir. Müthiş bir röportaj olmuş. Geniş yelpazede bilgilendirme yapılmış. Böyle Hocaların sayısı artsın. Kalemine ve yüreğine sağlık.
Sayın Başkanım kalemine sağlık. Tamamen içine kapandığımız bu pandemi günlerinde o güzel söyleşinizle hem Prof. Dr. Sami Mengütay hocamızı tanıdık hem de bu zor günlerde spor etkinliklerinden uzak kalınmaması gerektiğini , aynı şekilde alternatif turizm alanlarından biri olan kano sporunun başta Buldan olmak üzere ülkemiz için yaygınlaştırmamız gerektiğini anladık. Bir kez daha bu akıcı köşe yazısı İçin kutluyor, bu vesileyle sevgi ve selamlarımı iletiyorum. Doç. Dr. Özcan Erdoğan
Başta, Buldanlı Sayın Osman Buldan'a, bizi aydınlatan Sayın Mengütay hocamıza, bu güzel röportajı yayımlayan Buldan'da Yaşam Gazetesine ve değerli Bulantılara şükranlarımı sunuyor, sağlıklar diliyorum. İçten selam ve saygılarımla
Türkiye kano ve kürek sporuna faydalı bir söyleşi olmuş. Başka spor dallarınında bilinmeyen yönlerini göstermek adına söyleşilerinizin devamını diliyorum...
Osman bey eline diline saglik gayet hoş bir söyleşi.. Gunay