Sevgili Buldan’lılar bu söyleşimizin konuğu Halil MUTLU. Hepinizin tanıdığı dünyaca ünlü bir halter sporcusu.Kendisi ülkemize halter sporunda bir çok uluslar arası üstün sportif başarı gösterek madalyalar kazandırdı. 3 kez Olimpiyat Şampiyonu, 5 kez Dünya Şampiyonu, 10 kez Avrupa Şampiyonu olmuş, 52 kg, 54 kg ve 56 kg'da 20'den fazla dünya rekoru kırma başarısı göstermiş ender sporcularımızdan biri. Gelin şimdi kendisinden spor hayatını dinleyelim.
-Halil MUTLU;Öncelikle herkese merhaba. Ben Halil MUTLU. 14 Temmuz 1973 tarihinde Bulgaristan, Kırcaali doğumluyum. Dört çocuğu olan ve geçimini tütüncülük ile sağlayan bir aileye mensubum.
-Osman BULDAN; Halter sporuyla tanışma nasıl oldu?
-Halil MUTLU; Yaşadığım köyde komşumuz İbrahim abi vardı.Halter sporuyla uğraşıyordu. Halter sporuyla tanışmama bu kişi vesile oldu. Benim kasabada okuyacağımı, bu spora başlayacağımı anlatmaya başladı.Bir şekilde ailemde ikna edildi.Bende kendimi kasabada okuyacak olmam ve hafta sonları köye gelerek, kasabada okuyor olmam nedeniyle diğer çocuklara karşı havalı olacağımı düşünmeye başladım ve bu şekilde kandırıldım.Halterin ne olduğunu anlamadan bu yola çıktım.Halteri salona gittiğimde ilk defa gördüm ve benim halter ile bir başarı hikayemde böyle başlamış oldu.
-Osman BULDAN; Cep herkülü lakaplı Naim SÜLEYMANOĞLU ile tanışmanız nasıl oldu?
-Halil MUTLU; Kasabada okumaya başlamıştım.Bir gün dünya şampiyonu olmuş Naim SÜLEYMANOĞLU’nun geleceğini ve karşılama yapılacağı söylenildi. Çok iyi bir karşılama yapılmıştı. Hatta içimden bana da bir gün böyle bir karşılama yapılır mı diye düşünmedim değil. Naim abi sonra benim çalıştığım salona geldi.Taşınmam öyle oldu.Sonra milli sporcu olduğu için Sofya’ya gitti.Bazen aralıklarla geldiğinde görüşebiliyordum.Onu tanıdıkça bu spora olan ilgim ve azmim artmaya başladı.Benim idolüm olmuştu diyebilirim.
-Osman BULDAN; Peki Türkiye’ye geliş hikayen nasıl oldu? Nasıl karşılandın? Başarılar nasıl gelmeye başladı?
-Halil MUTLU; Naim abinin katıldığı önemli bir yarışma sonrası Bulgaristan’a dönmediğini öğrendik. Esasen Türkiye’ye gittiğini öğrenince de içten içe sevinmiştim.Sonra o dönemin yöneticilerince bilindik uygulamalar başladı.Sanat ve sporla uğraşan Türk kökenli öğrencilere baskılar ve uzaklaştırmalar başladı. Abim askerde olduğu için ailem benimle Türkiye’ye gelmeyi göze alamadı.Sonra tekrar sınırlar açıldı, benim yanımda bir aileyi götürebileceğim duyulunca çok gelmek isteyende oldu ama İbrahim hocayla beraber 1989’ta daha 16 yaşında iken Türkiye’ye geldim.Edirne’de beni Enver hocam karşılamıştı. İbrahim hoca Adapazarı’na doğru yola çıkarken, bende Enver hocamla Ankara’ya doğru yola çıktım.Bir kaç gün Enver Hocada kaldıktan sonra, 19 Mayıs tesislerinde kampa girerek, bu spora devam ettim.Kampta beni gören bazı hocalar, garipsediler.Bunun gibi bir sürü çocuk var halbuki burda.Ne gerek vardı diyenler oldu.İlk bakışta bu normal bir yaklaşım idi. Haksızda değillerdi.Kendi yaş gruplarımda yarışmalara başlayarak, birincilikleri almaya ve rekorlar kırmaya başladım.İlk uluslar arası madalya, Adapazarı’nda 1990 yılı Eylül ayında yapılan 5-6 ülkenin katıldığı Cumhuriyet Kupası yarışmasıyla geldi.Sonra Akdeniz, Avrupa derken dünyaya açılmaya başladım.
-Osman BULDAN; Bu spor geçmişinde sende unutamadığın bir yarışma anısı neydi?
-Halil MUTLU; Unutamadığım çok anım var ama birisini hala hatırlarım.1995 yılında katıldığım bir yarışmada, son hakkımı kullanmadan birinci olduğum söylenince son hakkımı dünya rekoru denemesi yaparak şov yapayım düşüncesi uyandı. Onda da şampiyonluğun verdiği rehavetle başarılı olamadım.Yarışma sonrası hemen TRT canlı yayınına bağlandım.Rahmetli Hüseyin Başaran, “Halil, yarışmayı 1 altın, 2 gümüşle tamamladın” dedi.Bende yanlışınız var,2 altın bir gümüş dedim. Sonra bir başka hoca yanıma geldi. Hocalarımdan birinin yanlışlıkla birinci olduğumu söylediğini söyleyince, kalakaldım ve birinci olduğum söylendiği için gereksiz yere son hakkımı rekor denemesiyle harcamış oldum ve bende hatıra kaldı.
-Osman BULDAN; Naimle çekilen satranç oynayan fotoğrafın hikayesi neydi? Naime “Cep herkülü” deniyor.Seninde bir lakabın var mıydı?
-Halil MUTLU; Bir gün antrenman yaptığımız yere yabancı gazeteciler geldi.Bizde molada idik.Antrenman yaptığımız yerde duran bir satranç tahtası da vardı.Genelde taşları dizerek vakit geçirir, arada bazen oynardık. Gazetecilerden birisi poz almak istedi, Naim abi de hadi al dedi.Bir kaç foto almış. Kendiliğinden oluşan daha önce planlanmayan ama bir o kadar doğal bir foto karşımıza çıkmış oldu.Naim abi satrançta iyiydi,severdi oynamayı.Benim içinde unutulmaz bir fotoğraf karesi olmuş oldu. Ben yetenekten çok çalışmalarımla kendimi gösterdiğim için, bana da “DİNAMO” derlerdi.
-Osman BULDAN; Peki okuyucular açısından güzel bir söyleşi olduğuna eminim. Bir insan adını ilk kez duyduğu bir spor dalında bir anda çalışmasının da yardımıyla dünya yıldızı, kalıcı ve unutulmaz başarılar ve anılarla dolu bir spor geçmişine sahip oldu. Naim Süleymanoğlu’na da Allah’tan rahmet diliyorum. Bir başka söyleşi de buluşmak üzere,sağlıcakla kalın.
-Halil MUTLU; Bende teşekkür ederim. Buldan’lılara halter başta olmak üzere sporun her alanında başarılar dilerim.
Dinamo lakaplı şampiyon halterci Halil Mutluyu tanıma imkanı buldum.Güzel ve samimi bir söyleşi
Çok beğendim
Tebrik ederim. Halil Mutlu gibi bir dünya ve olimpiyat şampiyonu ile röportaj yapmak da dünya şampiyonu olmak kadar büyük başarı. Bu yüzden başta Osman Buldan'ı, Buldan'nın Sesi'ni ve tüm Buldanlıları yürekten kutluyorum. Harik bir söyleşi. Saygılarımla. Nihat AYTÜRK