“Sanki dadlı sular şar şar akıbbe gibe, lak lak neden boş deye bene eziyet ediyon. Dadlı su akıbba da biz mi doldurmadık. İki hotaadır dadlı sular akmebba” diye cevap veriyordu Kahveci Halil İbram, Ekdilerin Yusuf’a.
Moramıdın Kahvesinde su testisinin boş olduğunu gören Ekdilerin Yusuf, kahveci Halil İbrama’a her zamanki gibi takılmış, sonunda çileden çıkarmayı başarmış, azarı da yemişti.
Acemlerin Hilmi, kahveye girer girmez şamatayı duyunca, o da başladı Kahveci Halil İbram’ı kızdırmaya.
- Ah, ah nerde o eski kahveciler. Adamlar çayın gahvenin yanında buz gibe Yonatca suyu getirirlerdi. Laklaklar dolu olurdu. Ağzına da dovşancıl goyarlar, mis gibe kokardı. Hincikiler gaveci mi yahu. Üşengeç bunlar üşengeç.
- Üle oğlum, bunla aylakçı galmışla, seni gızdıran deye uğraşıyola. Boşve bunlara, susayan deyus alsın paraylan bi şişe su. İsdediği gada işsin. Neynicen bak sen işine.
- Üle abe bıktım bunların yalak boğazından. Ağıb dönüp su isdiyorlar. Menderes’i çevirivesem gurutcekle töbe olsun. Sizin garnınızda çamaşır mı yıkebbala ne bilem, diye cevap verdi Gaveci Halil İbram.
- Accık elleyverelim dedik sende iş çıkarıyon, Kamil abi, naha senin işlerin, diye cevap verdi Acemlerin Hilmi.
- Öyle deme akıdeş, zor işdir gavecilik, diye başladı konuşmaya Beylerin Kamil.
Geçen senelerde Yuka Parkta oturuyoduk akıdeşlelen. Adamın biri gaveciyi usandırmış. Ağıp dönüp su isdermiş. Bi baadak, iki baadak derken gaveci on dört baadak su getiriveemiş buna. Üle adam bi baadak daha su gatıverip gelcemin deyesiye gada bi bakdık. Adam parkın havuzana govayı daldırdı. Bi gova su doldurdu. Eline de bi naşırfa aldı. Bağıra bağıra “Buyur abey, bi gova su, alıve eline naşırfayı, istediğin gada doldur doldur iç” deyesiye gada ortalık yıkıldı gülmekten.