- Accık daha otur ben de gitcem eve, dedi Azgınların Mehmet, yanında oturan Curnallerin Hilmi’ye. Curnallerin Hilmi doğrulmuştu kalkmak için oturduğu sandalyeden.
- Üle akıdeş garı hinci zır zır ede duru, hasdaneye al git benim belim kıçım dudmeyyo deyip duru. Onu alıg gitcem Aşaa Hasdaneye, diye cevapladı ama tekrar yerleşti sandalyesine.
- Benim garı da sabaa gada öğsürdü durdu Hilmi abe. Geziyo, geziyo ağşama gada, eve girdi miydi can veemeye başleyyo. Yaşlandı bunla gari değişcek emme bu yaşdan sonra bizim yüzümüze kim baka. Ne edelim bakcez, çekcez galan. İyi kötü aşımızı önümüze koyyo, pusatlarımızı yıkeyyo.
- Çayımızı içelim akıdeş ondan sonra gidelim yoveş yoveş. Sen de al git garıyı doktora. Geçen gün bazaada benim esger akıdeşi vaa köylü. Ona deg geldim, selam sabah nassın iyimin derken bi gadın va yanında sırtına bi çuval yüklenmiş kalkcek gibe değil. Hööle bi bakdım suratına çökmüş zovallıcık. Neyse gadıncık yanıbaşımızda durup duruydu. Çıkışdı buna, sen yörüygo ben gelcem aakandan, dedi. Gadıncık yörüdü gitti. Ben de- Ülen beygir gibe adamsın utanmeyomun anana herşey daşıtmaya- dedim. “Anacım bene hiç gıyımaz, bene hiç yük daşıtmaz” dedi. Ondan kellim bi köylü daha geldi yanımıza, -Senin hanım nereye gitti, hinci burdaydı deyesiye gada benim esger akıdeşi bi boozaadı, bi gızaadı emme hemen goşdurdu gitti yanımızdan. Ülen meğerse kadın anası değil garısıymış. Gadıncığı hambal gibe gullanırken kendi bey gibe galmış gadıncık goca garılara dönmüş. Utancından benim garı deyememiş anam demiş bene. Ondan garılara iyi bakalım neme lazım akıdeş.