Moramıdın Kahvesinde o gün pek kimseler yoktu. Korona’dan korkan yaşlılar kahveye pek gelmez olmuşlardı.
- Üle bu millet de bek korkakmış ha, ölcez deye ödü kopuyo herkesin, huna bak çaaşıda bazaada kimsecikler yok, diye seslendi Kahveci Halilibram, sobanın yanı başındaki masada oturanlara.
- Enkirden bize üç çay alge bakam. Bak, Etem aben mayışı çekmiş gelmiş. Alıve hemen ıscağınnan parasını.
- Al ge ağam, çok şükür paramız va, bunun gibe anamız cebimizi aakaya dikiveemedi. Ben senin gibe pinti coğur değilim oğlum, diye cevapladı Gıymıkların Kemal’i.
-Usta şaka maka bu hastalık ciddi yalım. Baksana deve güleşi bilen yapılmıcekmiş. Bu sene giden debbadım. Eh nasip değilmiş, emme Hakkı sağ olsaydı kahrolurdu üzüntüsünden gari.
- Üle Hakkı zaten gidimezdi ki deve güleşine anasının yüzünden, dedi Gıymıkların Kemal.
- Anasının ne günahı va ki hey akıdeş diye sorunca başladı Gıymıkların Kemal anlatmaya.
- Hakkı bizim gomşuydu. Uykuya yattığı bille öldür Allah kalkmazdı. Çekeedi tepesinden yooganı. Yanında davul çal uyanmazdı. Emme annesi üsdünden yooganı kaldırdı mıydı öyle kalkardı. Her sene deve güreşi olceği zaman, bi hota on beş gün ağşam ezanlarına gada develerin aakasından önünden goşduruydu. Hangi deve nereye bağlancek hepsini bilirdi. Devenin adını, devenin sahiplerini, nerden geldiğini, sağdan mı güleşcek, soldan mı güleşcek hepiciğini ezbere bilirdi.
Emme güleş günü anası yooganı üsdünden masus almaz, Hakkı’da uyanmaz, ağşama gada yatadı. Ağşam oltu bi govga kopaadı gari anasına bağırı bağırı veriydi Hakkı. “Ne kaldırmadın bene, senin yüzünden gaçırdım güleşlere, cehennem ol git bu evden, senin gibe ana eğsik olsun, bi da ana bile demecem sene” deye veri söveedi anasına. Gadıncıkda “Sözüm söz, bu hoyun unuduvemişim, seneye eekenden seni uyandırcem Hakkı, deye avutmaya çalışırdı gari.