AD’LAR
Aşa, (Ayşe), Amat(Ahmet), Alı(Ali), Burhan, Beyhan, Birol, Fama(Fatma, Fadime), Fadi(Fatoş), Emne(Emine), Esme(İsmihan), Güsün(Gülsün), Gadir(Kadir), Hatça(Hatice), Hanımaşa(Hanım Ayşe), Halla(Halil), Etem(Ethem), Ferüze(Ferize), Üsen, Üsin(Hüseyin), İksan(İhsan), İmren(Ümran), İbram(İbrahim), İsmel(İsmail), Kemil(Kamil), Mamıt(Mahmut), Mıstan(Mustan), Memet(Mehmet), Merem(Meryem), Mıstıva(Mustafa), Marem(Muharrem), Mediye(Mediha), Mücügan(Müjgân), Meliye(Meliha), Nori(Nuri), Oran(Orhan), Omar(Ömer), Sıddı, Sıddıyke(Sıdıka), Saliye, Saliş(Saliha), Zehre, Zera(Zehra), Sülman(Süleyman), Suvet(Suat), Sali(Salih), Ümmü(Balümmü), Iraz(Raziye), Gocaana(Nene), Gelinana, Gelinbılla(Yenge)
I- DEYİMLER
Satıcının fare, alıcının aslan olması, Sağ elin sol ele muhtaç olması, Altın leğene koymak, Aman diyenin gözüne koruk sıkmak, Anlayana kul, anlamayana aba olmak, Abdestsiz sofiye namaz dayanmamak, Ardıcın közü(Ateşi), yalancının sözü olmak, Baba değil Trabzon babası olmak, Hey heyi tutmak, Bön bön bakmak, Baba bilgisiyle adam olmak, Kuru kalabalık yapmak, Keçe kulağa anlatmak, Martaval yemek, Bahtı kara çıkmak, Balığın kavağa çıkması, Allah’ın yörüğü, Senin yaptığını Sarımahmutlular yapmaz, Man kafa.
J- ATASÖZLERİ
Ateş olmayan yerden duman tütmez, Alıcısı aslansa satıcısı sıçan olur, Allah’ın sevmediğini kul da sevmez, Altı kaval üstü şişhane olandan hayır gelmez, Aman Allah (CC)diyenin gözüne koruk sıkılmaz, Amelsiz âlim yemişsiz ağaç gibidir, Anlamaktan habersiz ey yabanın tüyleği- keklik diye kovalarsın leyleği, Anlayana kul anlamayana aba olma, Araba devrilince yol gösteren çok olur, Ayranım ekşidir diyen olmaz, Azgın il (el9 ile uğraşılmaz, Baba bilgisiyle adam olunmaz, Baba olmayan kişi- martavaldır yemek işi, Baktın deli dön geri, Balı da senin belası da senin, Balık baştan kokar, Balık kılçığıdır ne yenilir ne içilir, Bir evde iki kız biri çuvaldız biri biz, Bir elin nesi var iki elin sesi var, Çalma kapıyı çalarlar kapını, Çok yaşayan değil çok gezen bilir, Çilenti yiyen arıdan – gün dönümünden sonra çıkan darıdan- kocasından evvel yatağa giren karıdan- hayır gelmez, Hakikati ısırsan mayhoş olduğunu anlarsın, Fakirlik tembelliğin mükâfatıdır, Elinin hamuru ile gocanın işine garışılmaz, Eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağar, Ek tohumun yarım çekme yiyecek yarım, Halep orda ise arşın burada, Herkesin tenceresi kapalı kaynar, Deve kendi çanını duymaz, Gelini ata bindirmişler ya nasip demiş, Geçti Bor’un pazarı sür eşeğini Niğde’ye, Gökten harannı yağmış yerde kapağını bulmuş, Işıldayan demir pas tutmaz, İlanın başı küçükken ezilir, Ağaç yaşken eğilir(veya doğrulur), Küfür eden ağıza lokma kapatır, Körden avcı topaldan cambaz olmaz, Köpek gider üzüme döner gelir izine, Köpeğin ağzını kemik tıkar, Karpuz yata yata büyür, Lafla peynir gemisi yürümez, Nereye gitsen okka 400 dirhem, Şeytanla kabak ekenin kabak başına patlar, Ölmüş eşek kurttan korkmaz, Su küçüğün söz(yol, sus) büyüğündür, Sabrın sonu selamettir, Sabreden derviş muradına ermiş, Sora sora Mekke bulunurmuş, Tarhana aşı tarlaya bulgur aşı öğleye kadardır, Tapusuz tarla nikâhsız karı gibidir, Taşıma su ile değirmen dönmez, Ummadığın taş baş yarar, Üzüm üzüme baka baka kararır, Zurnada peşrev olmaz, ne çıkarsa bahtına.
6-HALK GİYİM KUŞAMI
Kadın – Erkek – Çocuk – Bebek Giyimi
Mahalli kıyafetler ve yaşlara göre elbiseler- çocuk doğmadan bebek çeyizi hazırlanır. Yeni evli çiftin ilk çocuklarının 4-5 yaşına kadar giyeceği her çeşit elbiseyi kızın annesi hazırlar. Bebek doğunca bir hafta bunlar kızın annesinin evinde serilir. Komşular bu bebek çeyizini bakmaya gelirler. Bir hafta sonra bu elbiseler bir bohça içinde birkaç kadın tarafından bebeğin doğduğu getirilir. Bu bohçada yalnız bebek elbisesi değil, çocuğun babası ve annesine iç çamaşırı ve gömlek konur. Her kızın ilk çocuğuna kızın annesi bebek çeyizini muhakkak hazırlar. Küçük çocuğun giydiği elbiseler 1-2 yaşına kadar cinsiyetine göre giydirilmez. Yalnız çocuk yeni doğduğu zaman başına bir takka giydirilip alnına hafifçe bir tülbent sıkılır. Bunlar çocuğun başının yuvarlak olması için yapılır. Kundak bezine belek adı verilir. El ve ayaklarının düzgün olması için kundak sıkı bağlanır. Yürümeye başlayan çocuk için artık elbise ayrılır. Kız çocuklarına fistan giydirilir. Erkek çocukları ise gömlek ve pantolon gibi beli lastikli don giyerler.
Yetişkin ve orta yaşlılar için elbiseler – Buldan halkı dokumacılıkla geçindiği ve her çeşit kumaşın bulunduğu bir yer olduğu için giyilen elbiseler ekseriya yerli kumaştan yapılır. Erkeklerin giydiği pantolonun modeline Elifiye denirdi. Pantolon yerine zeybeklerin giydiği şalvar giyilir. Şalvar dizlerin üzerinde geniş bağlı çuha dondur. Geniş ağız olduğundan Torba Don da denirmiş. Yan taraflarında siyah renkli işlenmiş motifler bulunurdu. Dizlerin üzerine kadar uzanan yün bir çorap giyilirdi. İçine Gönek denilen uzun kollu bir iç gömleği giyilir. Onun üzerine Alca (Alaca) kirlik (Gömlek) giyilir. Bu gömlek kısa olur. Ayağa ise ya çarık, ya körüklü çizme giyilir. Şalvarla gömlek arasına geniş (Enli) ve uzun yün kuşak dolanır, üzeri kayışla sıkıca bağlanır. Sonra kirlik üzerine cepken giyilirmiş. Bu cepkenler Buldan’da yapılırmış. Bazı erkekler Sako denilen ceket giyerlermiş.
Kadın Kıyafetleri – İç çamaşırı olarak Tikolta denilen yumuşak bir bezden gömlek giyilir, üç etek giyilir, kenarları oygulu ve simle işlemeli olan bu üç etek altıparmak denilen boyuna çizgili kumaştan yapılırdı. Bol bir şalvar giyilir, bele şal bağlanır, kadife üzerine sim işlemeli cepken giyilir, buna İlbade denirdi. Başlarına fes giyerler, fesin tam alnının ortasına gelen kısmına büyükçe kenarlarına küçük altınlar dizilir, bunlara pul denirmiş. Fes renkli bir krep altınların üzerinden sıkılır, üstünden çene altına yine oyalı yazma ile bağlanırdı. Cumhuriyetten sonra bu giysilerin yerine normal giysinin üzerine belden aşağısının örtülmesi için topuğa kadar uzanan peştamal bağlarlar. Belden üst kısmın örtülmesi için üstlük ya da yarım denilen kareli örtü örterler, bu örtü kalçaya kadar iner. Ev içinde normal fistan ve beyaz üslük ya da yazma giyilir. Halk giyim kuşamı her çağda değişiklik gösterir.
Kaynakça – Meryem İğdeli(yaşı 60 Yeşildere Mahallesi), Raziye Çetiner(yaşı 60 Afet evleri), Kaymak Hanife (Yaş 80 Gölbaşı Mahallesi),
Bebek Giyimi- Bebeğe göönek ve fistan giydirilir. Bunun üstüne iğesi batmasın diye kuşak bağlanır. Üstüne pazen kumaştan dikilmiş içi astarlı ceket giydirilir. Sonra küçük bir yorgan içine bezler konur, bebek içine yatırılır, yorganla kundak yapılır, üzerinden örme ip ile bağlanır. Bebeğin başına önce bir telek(bere) giydirilir. Bu basmadan dikilir. Başına tülbentten bir dastar, alnından bir çember ve nazar değmesin diye gök boncuk takılır. Çocuk alt aylıkken büyükse kundak yapılmaz.
Erkek Çocuk- Erkek çocukları için üzeri gömlek, altına bilhassa kadifeden pantolon yapılırdı. Üstüne dikilen gömlek zifir, alça gibi kumaşlardan yakasız yani hâkim yaka şeklinde dikilirdi. Ayaklarına beyaz yün çorap giyilir, ayakkabı olarak camız derisinden yapılma kaba fakat sağlam ayakkabı giyilirdi.
Kız Çocuk – Uzun paçalı bir don, üstüne balınlı bir fistan giyilirdi. Elbiselerin kabarması için iplikten siyah çoraplar ve üstü bağcıklı ayakkabılar giyilirdi.
Delikanlı – Delikanlılar büyük adamlar gibi top don giyerlerdi. Üstüne yakasız gömlek başına fes giyerlerdi.
Genç Kız- Genç kızlarda şalvar, oyalı gömlek üstüne kirlik, ceket yerine İlbade giyerlerdi. Şalvar ve kirlikler Al Şali, mor Şali, kaşık sapı isimleri verilen kumaşlardan takımlar dikilirdi. Başlarına ince örük örüp, hasırlı ince üslük örterlerdi.
Kadın – Kadınlar, şalvar, kol uçları yakaları oyalı gömlek, üstüne kirlik giyerlerdi. Kirlikler cepken gibi önden üç düğmeli olurdu. Üzerine İlbade giyilirdi. Bazıları yeşil ve al kadifeden ceket giyerdi. Kol uçlarına ve yakalarına teril(Dantel) çekerlerdi. Başlara ince örük örülürdü. Yeni gelinlerde, kırk örüğe kırk mecid altın takılırdı. Renkli kreplerle fesler süslenir, fesin alnına 6-7 kadar elmas takarlardı. Ayaklara çorap potin giyerlerdi.
D- ÖZEL GÜNLERDE GİYİLEN ELBİSELER VE SÜSLEME ŞEKİLLERİ
Özel günlerden olan düğünlerde gelin olacak kıza gelinlik olarak Atlas, Uskufa, Fistan, kadife ve kedibastı ceketler giydirilirdi. İç fistan olarak humayin giydirilirdi. Başına oyalı krepler, kakmalı ve pullu üslükler, ayağına tabanlı potin giyilirdi. Gelinin başını süslemek için önce kırk örük örülür, her bir örüğün ucuna mecit altın takılır, sonra kasnak giydirilirdi. Kasnak üzerine Al, Alın üzerine pullu bürümcükler örterlerdi. Alnına altın turası, turanın üstüne elmaslar sokulurdu. Başın kenarlarına kaşıklar sokarlardı. Bazı kaşıklar beş tane olrudu.
Güvey(Damat) gömlek yerine, altıparmak kumaştan kirlik giyerdi. İçine oyalı gönek, şayaktan pantolon, yelek, ceket, başlarına fes, hacı sarığı, kaplama sarık giyerlerdi. Bellerine kuru yarımdan kuşak kuşanırlardı.
Bebek meesinlemesinde ise bebek meesinlenir, meesin su içinde bir gece bekletilir, meesin suyundan çıktıktan sonra al bir fistan giydirilirdi. Al giydirme sebebi güzel olsun diye. Böyle özel günlerde akrabalar, komşular, atlaslardan ipekli cancanalardan yünlü basmalardan dikilen fistanları, şalvarları, ilbadıları giyerlerdi. O zamanın genel bir âdeti halinde olan elbiseyi konu komşudan isteyip giyerlerdi. Genç kızlar, gelinlerin güzel elbiselerini giyerlerdi.
Kaynakça- Raziye Açıklar(Yaş 55 Gölbaşı Mahallesi), Münevver Başün(Yaş 65 Gölbaşı Mahallesi)