Ali Efe Haydar bağlarında bekçilik yaptığı sıralarda Buldan Gençlik Spor Kulübünün maçları da başlamış. Kafileyle deplasmana gitmeyi çok seven Ali Efe, aynı zamanda kulübe şans getiriyormuş deplasmanlarda
Pazar sabahı erkenden Haydar bağlarından çıkıp gelmiş Gençlik Kulübü lokaline. Saat daha sekiz. Mendilcilerin Selim, Eşekçilerin Bilal ve Seyreklerin Mehmet prafa oynuyorlarmış. “ Ne ulen bu kadar aceleniz? Üryanızda mı gördünüz iskambili ?” “ Yok be Efe Dayı. Bu ikisi dün beni Şekercilerin gavesinde makasa alıp akşama gadâ yendiler. Gece sabaha gadâ uyuyamadım gahrımdan. Sabahın yedisinde kapılarına dayandım. Uyku sersemi yeneyim şunları deye buraya aldım geldim!” demiş Mendilcilerin Selim. “ Hada Allah size akıl fikir versin bizim ôlan” deyip masanın bir ucuna oturmuş. “ Hem oynan, hem de beni dinleyin! Dün bağda tiyek tuttum, böyünkü maçı kazancek bizim takım.” “ Ne demek oluyo tiyek tutmak?” diye sormuş Mendilci Selim. “ İstanbul’da ona maçlarda totem yapmak derler” diye araya girince eşekçi Bilal; “ İstanbul’da bir sene kaldı ya akideş!” demiş Seyrek Mehmet. O sırada lokale Taş Adam Cevat gelmiş. “ Cevat! Beni maça götürürseniz bu maçı kazandırcem ben size” “ Nerden biliyon Efe, bu maçı kazancemize?” “ Bizim ôlan, dün tiyek tuttum bağda!” “ O zaman hazırlan Efe! Yalnız forma çuvallarını sen taşırsın. Stad girişinde seni sorduklarında takımın menajeri deriz. Unutma sen bizim menajersin!”
Takımı Denizli’ye götürecek otobüs yukarı parkın önüne gelince, forma ve krampon dolu çuvalları sırtladığı gibi Efe Dayı herkesten önce yerine oturmuş. Stada geldiklerinde hemen çuvalları sırtına alıp idarecilerle birlikte giriş kapısına yönelmiş. Stad kapısındaki görevli, sırtındaki çuvallarla içeri girmeye çalışan Efe Dayı’yı bugüne kadar hiç denk gelmediği için sormuş “ Sen necisin, dayı?” Efe dayı Cevat’tan görevinin ne olduğunu öğrendiğinden cevabı hemen yapıştırmış “ Çekillen geriye! Ben bu takımın macarıyım!” Efe dayı ilerlemiş,daha sonra giriş kapısına gelen Cevat’a sormuş görevli;: “ Bu roman ağasını nereden buldunuz Cevat?” “ İdare et abi! O bizim takımın uğuru. O gelmezse biz bu maçı alamayız.” Az ilerde Cevat’ı bekleyen Efe, konuşmaları tam anlayamamış. Merakla Cevat’a sormuş “ Cevat, o sinameki herif ne diyordu sene? “ Nerden buldunuz bu beyefendiyi? Çok asil bir adama benziyor dedi” deyince Efe keyifle soyunma odasına yönelmiş. Futbolcular soyunup, formalarını giymeye başlamışlar. Bu sırada Efe yüksek sesle “ Gençler! Beni dinlen! Dün bağda tiyek tuttum böyünkü maçı kazancesiniz! Beni mahcup etmeyin, aslanlarım benim!” Görevlilerle birlikte kapalı tribüne çıkmış, beş on dakika sonra maç başlamış . Rakip Karagücü, o yıllarda Denizli amatör Liginin en kuvvetli takımı. Üç büyüklerin futbolcularından askere gelenler bu takımda oynuyorlar. İlk yarı 4-0 aleyhimize bitmiş. Ali Efe yanındakilere: “ Görcesiniz bak! İkinci yarı dört de biz sallıcez. Maç berabere bitcek!” “ Hani kazancedik Efe? Yolda gelirken öyle söylüyordun!” “ Ben tiyek tutaken rakibin bu kadar kuvvetli olduğunu görememişim!
İkinci yarı başlamış. Karagücü fırtına gibi, golleri arka arkaya sıralamaya devam etmiş. Maçın son dakikaları yaklaşmış, tabelada skor 8-2 yazıyormuş. Bizim topçuların toprak sahada yorgunluktan ve moralsizlikten top oynayacak vaziyetleri kalmamış. Maç bir an bitse de gitsek havasındalar. Bu arada kapalı tribünün önüne taç atmaya rahmetli Uğur Demirbağ gelince; Ali Efe var gücüyle bağırmış: Uğur! Moralinizi bozmayın! Biz bu maçı alırız! Haydi aslanlarım! Allah utandırmasın!”
Maç dönüşü otobüste Cevat Ali Efe’nin yanına oturmuş. “ Hani Efe tiyek tutmuştun? Biz bu maçı kazancedik? “ Sorma gari Cevat! Dün âşam garanlığında tiyeği ters tutmuşum! Maçın sonucu da bundan ötürü ters çıktı: Kısmet böyleymiş!”
Aramızdan zamansız ayrılan Bilal Ekli’nin dördüncü ölüm yılı anısına….