Almancı diye adlandırdığımız gurbetçilerin yaz aylarında gelip çevrelerine hava attığı 70’li yıllar. Almanya’ya çok göç veren Buldan’a bağlı köylerin birinde karı koca sınıf öğretmenliği yapan Yusuf Bey ve eşi Zeliha hanım bir Almancının evinin ikinci katında kiracıdırlar.
O sene okullar açıldıktan sonra köye gelen ev sahibi Yaşar Çavuş kira almak için okula Yusuf Hocanın yanına gider. “Hoca! Almanya’dan 2 bin mark verip tam otomatik çamaşır makinesi almıştım geçen sene. Şu anda İzmir gümrüğünde, vergisini istediler. Mecburen alıp gelecez. Ama hanım pek istemiyor. İstersen sana vereyim.” Zeliha Hanım hemen hevesli olarak olaya girer Başkası almadan biz alalım. Yusuf! Ne olur.” Yusuf beyin gönlü olur, hanımını kıramaz. Almaya karar verirler. O hafta içinde ev sahibi Yaşar’anın Almanya’dan getirdiği taksiye binip İzmir gümrüğünün yolunu tutarlar. Vergisini yatırıp çamaşır makinesini köye getirirler. Makinenin ücretini de takside bağlarlar. Birkaç gün sonra ev sahibi gider.
Yusuf hoca makineyi tahta sandığından çıkarır. Mutfağa koyar, fişini takar fakat makine çalışmaz. Epey uğraşır, bakar olacak gibi değil, Perşembe günü Buldan’a gittiğinde elektrik ustası Becerik’i bulur. Şikayetini ona anlatır. “ Pazar günü size gelirim, hocam.”
Becerik pazar günü gelir. Makinenin arka kapağını açar. Kabloların fareler tarafından kemirildiğini fark eder. Usta tamire başlar ve makineye cereyan gelir. Ama bu seferde su alma ve tahliye sorunu ortaya çıkar. Gelecek ilk Perşembe sucu Zindancıyı bulur. En kısa zamanda gelip su borularını tamir eder.
Zeliha hoca hanım sevinçle kirli çamaşırları toplar ve makine sorunsuz yıkamaya geçer. Ancak iş kurutmaya gelince makine evi sarsmaya ve yerinden oynamaya başlar.
O gün bu eziyete mecburen katlanırlar. Yusuf Hoca bu olup biteni çevresine anlatır. Her kafadan bir ses çıkar köy kahvesinde. Yapıcı Ali Usta lafa karışır, “ Hocam, ayaklarına beton atalım ve makineyi sabitleyelim.” Başka çaresi kalmayan Yusuf Hoca Ali ustayla birlikte çamaşır makinesinin ayaklarına beton dökerler.
Bir yıl boyunca bu şekilde idare ederler. Ertesi yılın yaz ortalarında ev sahibi köye geldiğinde durumu ona da anlatırlar. “ Ah Hocam! Alt kapağı söküp baksaydınız yanlarda amortisörler vardır. Onları monte ettirseydiniz o zorlukları yaşamazdınız!” “ Yaşar’a! Madem bu kadar basitti de niye zamanında söylemediniz?” “ Sorsaydınız söylerdim hocam!”