Türkiye çapında bir örgütlenme olan Komünizmle Mücadele Dernekleri ilk önce Zonguldak’ta kurulur. 1950 ye kadar faaliyet gösterir. Daha sonra 1953 yılında İstanbul’da çalışmalar yeniden başlatılır. 1956 yılında örgütlenme başlar. Türkiye çapında CIA destekli sol karşıtı kontrgerilla faaliyetlerini etkili bir biçimde sürdüren bu dernek, 1963 yılında Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği adını alarak ulusal çapta bir örgüt haline geldi. 1965’te hızla yayılıp şube sayısı 110 a çıktı. Büyük şehirlerde mitingler düzenledi. Dönemin cumhurbaşkanı Cemal Gürsel bu derneğin fahri başkanı idi. 1965 yılında Türkiye İşçi Partisi’nin Bursa’daki mitinginde yapılan saldırıdan sonra bu görevinden ayrıldı.
Buldan’da yurt çapında esen bu rüzgârdan nasibini aldı ve 1966 yılında Buldan Komünizmle Mücadele Derneği şubesi açıldı. Şubenin faaliyet gösterdiği mekân, uzun yıllar Gençlik Kulübü arastasının girişinde Terzi Salih Uz’un dükkânına bitişik yerdeydi.
Bir kış günü ortaokul birinci sınıf öğrencisi iki arkadaş, Turan mahallesinde oyun oynamak için buluşurlar. Babası hastanede çalışan İsmet Erol evlerine gider ve babasının ruhsatlı tabancasını alır. Tehlikeli bir oyuncak olduğunun farkında bile değillerdir. Arkadaşı Bay Mustafa: “ Sokakta gören olur. Gel dereye inelim. Orada oynarız” der ve Yörükaliller Köprüsü’nün yan patika yolundan dereye inerler. Kendilerine sotalı bir yer bulurlar. Tabancanın orasını burasını kurcalayan iki kafadar, tabancanın dolu olduğundan habersizdir. Tabanca bir anda ateş alır. Bir el silah sesi yankılanır o muhitte. Neye uğradığını şaşıran çocuklar, hemen dereden çıkarlar. Koşarak eve gider ve tabancayı aldığı yere bırakırlar. Hiç bir şey olmamış gibi olay yerinden uzaklaşıp, doğruca Şehir Kütüphanesi’ne giderler ve ödevlerini yapmaya koyulurlar. Dönemin kütüphane müdürü rahmetli Hasan Gündoğdu öğretmendir. Bizzat kendisinden isimlerini yazdırıp ödünç kitap alırlar ve akşam doğru kütüphaneden ayrılırlar.
Tabancanın ateş aldığı sırada; köprüden geçmekte olan dönemin Komünizmle Mücadele Derneği Başkanı silah sesiyle panikler. Ayağı taşa takılıp yere düşer. Düşmenin etkisiyle ellerinde, dizlerinde küçük sıyrıklar oluşur. Panikleyip kaçan iki arkadaşı görmüştür. Yanına yardım etmeye gelenlerden, kaçan çocukların kimlerin oğlu olduğunu öğrenir. Ailelerinin Halk Parti’li olduğu aklına gelince, bu rastlantı olayı başka bir yöne çekmek için, aklına gelen planı uygulamaya koyulur. İlk önce doğruca Aşağı Hastane’ye giderek yaralandığını beyan eder ve birkaç günlük iş yapamaz raporu alır. Mahalleden iki de yalancı şahit bulur ve savcılığa suç duyurusunda bulunur, olayı mahkemeye intikal ettirir.
Aradan birkaç gün geçer. Çocukların evlerine polis gelir. Çocuğunuz hakkında şikayet var diyerek onları alır, emniyette sorgulandıktan sonra nezarete atarlar.
Aileler ve çocuklar bu olup biteni algılamakta zorluk çekerler. Emniyete giderek işin aslını öğrenirler. Dört gün nezarette kalan çocuklar mahkemeye çıkarılırlar. Hâkim sorar “ Daha önce hiç tabanca gördünüz mü?” İsmet “Ben görmedim” der. Mustafa ise “ Ben gördüm. Sinemada kovboy filmlerinde” deyince hâkim sinirlenir. “ Size gerçek olarak soruyorum” deyince ilk kez o gün gördüklerini söylerler. İsmet, babasının ruhsatlı tabancasının yerini bildiğini, merak ettiklerinden, derede kimsenin görmediği bir yerde bakmak istediklerini, kurcalarken yanlışlıkla ateş aldığını ama kurşunun kimseye isabet etmediğini söylerler. Dernek başkanının şahitlerinden biri 13- 14 yaşlarında bir kız çocuğudur. Diğeri 75-80 yaşlarında gözlüklü ihtiyar bir dededir. Hakim onlardan da gördüklerini anlatmasını ister. Kız çocuğu bu iki oğlanı derede gördüğünü, silah sesi duyulduğunda başkanın yerde yattığını söyler. İhtiyar da aşağı yukarı aynı şeyleri tekrarlayınca çocuklar itiraz eder. Dede bu gözlüklerle bizi uzaktan derenin içinde nasıl tanır? Çevrede biz bunları görmedik. Biz o gün kütüphaneye gittik ödev yapmaya. Kütüphane müdürü Hasan amcaya sorun. O da bizim şahidimiz. Duruşma biter, yeni şahitlerin dinlenmesi için mahkeme ileri bir tarihe atılır. Çocukların tutukluluk halleri de devam eder.
Bu olayı çözmek için çareler arayan aileler, olup biteni ilçenin siyasetçilerine aktarırlar ve çözümlenmesi için ne gerekiyorsa yapmaları ricasında bulunurlar. Devreye giren siyasiler savcıdan akıl alırlar. İkinci mahkemede silahı ellerine almadıklarını, ilk ifadelerini karakolda korkudan verdiklerini söylesinler demiş. İkinci duruşmaya kadar hapiste kalacak olan çocuklar, büyüklerin araya girmesiyle tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılırlar. O yaşta hapse girmenin ezikliği bir komünizmle mücadelenin içinde kaybolur gider.