12 Eylül 80 ihtilalinden sonra halkın arasında siyasetin yarattığı gerginliği yok etmek amacıyla, kardeşliği, dayanışma ve hoşgörüyü artırmak amacıyla yurdun her yerinde sosyal etkinlikler başlatıldı. Bunlardan biri de kaymakamlık kupası adı altında Halk Eğitim Müdürlüklerince düzenlenen futbol turnuvalarıydı.
1982 yılından itibaren 5 yıl boyunca Nisan ve Mayıs aylarında gönüllü ve amatör hakemlerin katkılarıyla gerçekleşirdi. Liseler, köyler, mahalleler ve kurumların oluşturduğu takımlar şampiyon olmak için mücadele verirlerdi.
1982 yılında yapılan turnuvayı Akın Lisesi futbol takımı kazanmıştı. Ertesi yıl yapılan turnuvaya şampiyon takım olarak katılınca, rahmetli Sütçü Mehmet Egespor adıyla eski Buldansporlu futbolculardan oluşan güçlü bir takım kurdu. İlk gurup maçlarında bu iki güçlü takım aynı guruba düşmüştü. Maçın hakemini de ayarlamışlar herhalde, 15 dakikada ikisi ofsayttan 3 gol yedi bizim lisenin takımı. Maç gerginleşmişti bir anda. Takımın kaptanı rahmetli İngilizce öğretmeni Ömer Aydoğan kulübeye yanımıza geldi. “Bu maç böyle giderse öğrencileri tutamam. Ne yapalım?” deyince ben de “Takımı bir araya topla, çekiliyoruz.” dedim. Maç yarıda kaldı ve Akın Lisesi başka bir ceza almadan hükmen mağlup sayıldı.
Yine aynı yıl eleme maçlarının birinde her iki takım kırıcı ve çok sert oynuyor. Oyuncular birbirine giriyor. Maçın tamamlanması zor görünüyor. Maçın orta hakemi Ziraat Bankası çalışanı rahmetli Yılmaz abi maçı idare etmekte zorlanıyor. Uzun bir düdük çalıyor ve oyuncular düdüğü duyunca maç duruyor. Hakem topun olduğu yere koşuyor. Cebinden çıkardığı kırmızı kartı topa gösteriyor. Tüm oyuncular olayı şaşkınlık içinde izlerken Yılmaz abi topu koltuğunun altına alıp sahayı terk eder ve maç yarıda kalır.
Karşıyaka takımı Yenice ile maç yapacaktır..Maç öncesi Yenice takımının idarecileri Sütçünün lokantasında masa kurmuşlardır. İçeriye Karşıyaka takımının kalecisi Karnıyarık Salih abi girer. Selamlaşmadan sonra Yeniceliler rahmetli Salih abiyi masalarına davet ederler Sohbet, muhabbet gırla gider. Herkes masadan çakırkeyif olarak kalkar. Bir saat sonra maçları vardır. O haliyle maça çıkan Salih abi kaleye gelen topları tutmakta zorlanır. Biraz da güneşin etkisiyle top bir köşeye, kendi bir köşeye derken dört gol yemiş, takımı mağlup olur. Takım arkadaşları bu durumun sebebini sonradan öğrenirler ama hiçbir şey olmamış gibi davranırlar.
Sırrı Hoca öğle sıcağında az bir seyirci önünde bir eleme maçı yönetmektedir. Takımların biri okul takımı, diğeri de mahalle. İlk yarının bitimine yakın bir karambol yaşanır. Futbolcular birbirine girer. Sırrı Hoca öğrencilerden birini kırmızı kart gösterip oyundan atar. İlk yarı sona erer. Takımlar soyunma odasına giderken atılan oyuncu orta hakemin yanına gelir. “Hocam! Olayda benim suçum yoktu. Siz yanlış gördünüz. Beni haksız yere attınız” der. Sırrı hoca yan hakemlere danışır. Onlarda futbolcunun suçu olmadığını söylerler. “ O zaman ikinci yarı oyuna gir”
Okul takımı ikinci yarıya da 11 kişiyle çıkar. Rakip takım da atılan oyuncunun girdiğini fark etmez. Maç olaysız sona erer.
Ömer Aydoğan’ı bir kez daha rahmetle anıyoruz..