“ Bedava sirke baldan tatlıdır” atasözü her yerde olduğu gibi bizde de her zaman güncelliğini korur. Oldum olası yemeyi içmeyi pek severiz. Hele bir de beleş olursa hiç dayanamaz önümüzde ne bulursak götürürüz.
O gün yine şansı yaver giden Arabacı Musduva birilerini söğüşlemiş, keyfi yerinde Öteyaka kahvesine gelmiş, bir köşeye kurulmuş. O yıllarda kahvelerde bira içmek ve satmak serbest. Kahveciye ortaya bir kasa bira koymasını söylemiş ve kahvedekilere seslenmiş yüksek sesle “ Bu bira kasasındaki biraların yarısını 15 dakikada kim içerse, kalan yarısını da ben hediye ediyorum. Evine götürüp içsin, yok15 dakikada 12 birayı içemezse, içtiklerinin parasını kendisi verir” Kendine güvenenlere pek cazip gelmiş bu teklif ve başlamışlar denemeye. 6-7 şişeden sonra millet yarışı yarıda bırakıp doğru tuvalete koşuyormuş. O sırada yoldan geçmekte olan İlangözlü Musduva’yı çağırmışlar. “ Sen de katıl bu yarışmaya tam sana göre” diye ikna etmişler. Mevzu içki olunca pek dayanamayan İlangözlüm geçmiş bira kasasının başına. 3-5 derken 11. Şişeyi de açtırmış ama gözler de fal taşı açılmış. Tabii ki meze de olmayınca 11. Şişenin sonunda içtikleri itfaiye hortumu gibi dışarı fışkırmış, bahçedeki havuzun içine “ Helal olsun İlangözlü! İddiayı kaybettin ama içtiklerin parası benden” demiş Arabacı Musduva.
XXXXXXXXX
Perşembe pazarının Yukarı Çarşı’da kurulduğu yıllar. Bakkaliye toptancısı Şerif Demirbağ’ın dükkânının bitişiğindeki Havuzlu Kahve’nin önünde yayınan bir marul üreticisi ürünlerinin çoğunu satamaz Hararın biri olduğu gibi kalmıştır. Kahvede oturan gençlerden gömlek terzisi Gündüz Gürelme’nin aklına bir hinayetlik gelmiştir. O bir çuval marulu ucuz bir fiyata alır. “ Kim bu bir çuval marulu yerse, bir gömlek benden Kumaşı da, dikişi de benden yana helal olsun! der terzi Gündüz. Ama kahvede oturan gençlerden bu iddiaya yanaşmazlar. Ergin Uz öğretmen kahvenin önünden geçmekte olan Bambıl ( Çekirgenin irisi) Amad’ı çağırır. “Usta! Şu bir çuval marulu yiyebilir misin? Ucunda hediyesi de var! “ Bambıl Amad “ Yalnız bir şartım var. Sirke marul yaparsanız, anasını ünnedirin!”
Gençler hemen işe koyulurlar. Hacâşı Memed’in fırınından bir tahan tası, Balsarı’ların bakkal dükkânından bir şişe sirke ve pazardan bir miktar pekmez alırlar. Çuvaldan çıkardıkları marulları kahvenin önündeki havuzda yıkayıp, temizlediklerini Bambıl Amad’ın önüne yığmaya başlarlar. Bambıl yıkanan marul yapraklarını pekmezli sirke tasına batırıp batırıp yemeğe başlar. Marullar yarıya geldiğinde fenalaşan Usta’yı hemen Aşağı Hastane’ye götürür gençler. Abidin Bey’den hastanın midesini yıkamasını isterler. “ Ne oldu bu gence? Ne yedirdiniz buna?” “ Bir çuval marul yedi, doktor bey! Der Ergin Uz. “ Ben bakamam buna! Götürün bunu veteriner baksın! Bu kadar ot yiyen adama ben bir şey yapamam!” der doktor Abidin bey rahmetli.