Lâkaplarıyla ünlü, has Buldanlı bir ailenin oğlu üniversiteye girmenin sınavsız olduğu yıllarda, liseyi bitirince çok sevdiği avukatlık mesleği için İstanbul üniversitesi Hukuk Fakültesine yazılmış bundan yarım asır önce. “ Oğlumuz hâkim çıkıp, bize bakacak” diye onunla gurur duyan ailesi, oğlanın bir dediğini iki etmiyor, okutmak için her türlü fedakârlığı yapıyormuş. Öğrenimin son yılında delikanlı aynı okuldan bir kız arkadaş edinmiş. Zamanla arkadaşlıkları aşka dönüşmüş. Gençler aralarında söz kesince, iş resmiyete dönüşsün diye ailesini kız istetmeye zorlamış. Kızın ailesi Manisa’da oturuyormuş. Babası bürokrat, annesi kız meslek lisesi öğretmeni; sosyetik yaşamları olan bir aileymiş. Onlar da kızlarının hatırını kırmayıp müstakbel dünürlerini tanımak ve tanışmak amacıyla, Buldan’a gelmek istediklerini bildirmişler. Haberi alan Buldanlı aileyi tatlı bir telaş ve heyecan sarmış. Yakın akrabalarından herkesi yapacakları davette yardımcı olmaları için çağırmışlar.
Müstakbel dünürler Buldan’a gelmeden birkaç gün önceden davet hazırlıkları başlamış. Evin hanımı, evli iki kızı, bir gelini ve iki teyze ile işe koyulmuşlar. Evin hanımı “ Çoba olarak tânaşı yapalım Yanına çiğ gulag doğrarız. Sulu yemek olarak sıyırma aşı, erik eşili balme aşı, taze balcandan sülber aşı yaparız” “ Ana! Ala bötü saplı et bişirelim. Etsiz davet olmaz. Misafirlere mahcup olmayalım” demiş evin büyük kızı. Küçük kız lafa karışmış “ keşkek te yapalım bol tereyağlı. Ara tatlı olarak ortaya arabidris ve bulambaç koyalım.” Gelin kız “ Ben de anama dığan gatmarı yaptırayım” Büyük teyze “ Bizim bâçada bırıç gibi bübeler yetişti. Soğan pürçüğü de koparıp gelem” Küçük teyze “ Tatlı olarak saraylı yapayım. Yanına da bol cevizli sarma gadef” Oğlanın anası “ Even ( kolay) işlere girmen hemen. Buldanlı olarak bütün hünelerimizi gösterelim. Misafirlere gâşı mahcup olmayalım. Herkes evinde ne gada sırça aleti, gap, gacak, tas tabak, çanak, kupa varsa en iyilerinden getirsin. El önüne çıkcez!”
Baştatlı’dan sular doldurulmuş. Bazâ ekmekleri alınmış, ayrıca köy yukaları sulanmış. Evin en güzel, geniş odasına goca bir davet sinisiyle yer sofrası kurulmuş. Evin adamı misafirleri Alanyazı’dan alıp eve getirdiğinde Buldan mutfağı kültürüyle yapılmış her bir şey hazırlamış vaziyette bekliyormuş servis için. Hal hatırdan sonra evin hanımı “ Haden bakalım! Yoldan geldiniz. Gânınız acıkmıştır. Den den buyrun! Kendi evinizdeymiş gibi rahat edin. Buldan’a geldikte aç kaldık demen!”
Haranlıdan çıkardığı ekmekleri yaymış sini kenarına. Tâna çobasıyl a başlamışlar servise yanında çiğ doğranmış gulagla .Arkasından garabalık büberlerle eldirek balmesi. “Buldan nedeğinden yapılmış sülber aşı ve taze nobiye getircen. Kese yoğurdundan yapılmış cacığı da koy kızım. Sıyırma aşına unutman arada. Toprak gapta fırında pişmiş göveç var ocakta. Sıcağınlan onu da getirin çocuklar! Bunları yedikten sonra bir ara yer tatlısı getircez! “ Ara yer tatlısı da ne oluyor?” diye merakla sormuş kızın babası. “ Efendim! Biz de davetlerde âdettir. İlk yemekler yendikten sonra hafif bir tatlı gelir sofaya yenilenleri bastırsın diye” demiş oğlanın babası. Ara yer tatlısından hatır için bir lokma alıp sofradan kalkmış misafirler. “ Elinize sağlık! Adlarını burada duyduğumuz yemeklerinizden ilk kez tattık. Hepsi de çok güzeldi “ demiş kızın babası. “ Daha yemeklerin yarısı duruyor! Bir şey yemediniz daha! Den den dedirtmen ! Sofradan mı kalkılırmış hemen!” diye ısrar etmiş oğlanın büyük ablası. “ Biz bu kadar yemeği bir defada yemeğe alışkın değiliz hanımefendi! Diye cevap vermişi dünür hanım. O gece mecburen yatıya kalan misafirler sabaha kadar mide fesadından uyuyamamışlar. Ertesi sabah en kısa zamanda bize buyurun diye davet ederek Buldan’dan ayrılmışlar.
İade-i ziyaret vakti gelir. Manisa’ya gitmek için hazırlık yapmaya başlarlar.” Otlu Pideyi de yaptırdıktan sonra ailecek Manisa’ya davet için yola çıkarlar. Dünürleri onları garajdan alıp evlerine getirirler. Masada ilk kez yemek yemenin heyecanıyla sandalyelere yerleşirler. Kızın annesi servise başlar. Önce kâselerin içinde kremalı mantar çorbası, daha sonra az pişmiş dana etli şatobrian yemeği ve az pilav. Sonunda tadımlık şöbiyet tatlısı. Sofrada ekmek olmadığından doymadan kalkarlar sofradan.
Gece dünürlerde yatıya kalıp odalarına çekildiklerinde, “ Hanım! Çıkar bakalım otlu pidelerden . Sabaha kadar aç acına uyunmaz. Bilmediğin aş ya karın ağrıtır ya baş! Neydi o yemekler öyle. Gözünü sevdiğimin Buldan pidesi!” der baba. Karınlarını pide ile doyurup aç yatmaktan kurtulurlar.