Zamanın birinde Buldan’a bir tahsildar tayin olmuş. Bekâr olan bu tahsildar’a Buldan’ın eşrafından birinin kızını verip, enişte yapmışlar. Milli damadın cimri olmak gibi bir zaafı varmış hem de aşırı. Hani derler ya yahudinin önde gideni, işte o cinsten.
Hanımı bir gün tahsildardan toz şeker ve pirinç alıp gelmesini istemiş. Bizim enişte bakkala gitmiş, yarım kilo pirinç, yarım kilo toz şeker getirmiş gelmiş eve. –Ne bu bey? Sen benimle dalga mı geçiyorsun? Biz babamızın evinde bolluk bereket gördük. Anam bir şey istedi mi, babam eve çuvalıyla getirirdi. Ramazan da hayır dağıtanların gönderdiği gibi, kokacak mıyız biz bunları? Diye bağırmış, çağırmış hanımı. Sonra eline aldığı pirinç ve şeker torbasını dışarı atmak için, pencereyi aşmış, savurmaya başlamış. O sırada sağa sola çarpan torbalar delinmiş. Hanım savurdukça etrafa toz şeker ve pirinç yayılıyormuş. Öfkesini almayan hanım, torbaları bahçeye fırlatmış. Tahsildar Efendi olanları şaşkınlıkla izledikten sonra doğru bahçeye koşmuş, hanımının attıklarını toplamak üzereyken hanımı pencereden seslenmiş. .---Bey, bey! Sen bahçedekileri bırak ta, evin içinde sağa, sola savrulan pirinç ve şeker tanelerini toplayıp, ortalığı temizle. Çaresiz tahsildar, önce hanımının dediklerini yapmış.
XXXXX
Enişte Perşembe günleri pazar harcı görmek için erkenden peynir haline gidermiş. Köylülerin önündeki sepetlerden samanların içindeki yumurtaları tek tek dışarı çıkarırmış. Satıcı şaşkınlıkla ‘—Ne yapıyorsun Beyefendi? Diye sorunca ‘—Sağlamlar kaça, kırıklar kaça? Diye sorarmış. Köylü :-- Hepsi aynı fiyat, ayırmıyoruz. Alceksen al, almıcesen meşgul etme. Demiş. ‘ -- Olur, mu öyle şey! Ben kırık, çatlak ve küçükleri alıyorum. Der ve seçtiği yumurtaları, köylünün dediği fiyatın altında bir ücret verip, kendi yumurta sepetine yerleştirmiş. Oradan uzaklaşırken köylü arkasından söylendiğinle kalmış.
Ayrıca enişte aldığı meyve ve sebzelerin darasını düşürmekte de uzman-mış. Nazilli patlıcanları selelerle gelir, yere dökülür, yığının içinden seçilirmiş, o zamanlar. Tahsildar efendi de yanaşırmış patlıcan yığınına. Önce patlıcanları seçer, sonra seçtiği patlıcanların sapını koparmaya başlarmış. Ondan sonra tartıya verdiğinde; satıcı ‘—Dayı! Sen ne yaptın bu patlıcanların sapının koparıldığı nerede görülmüş? Dayanmaz bunlar bu şekilde, çürürler.
---Ben onları daha çok çeksinler diye kopardım. Deyince satıcı: --Bravo dayı, takdir ettim seni. Sayende yeni bir şey öğrendim. Sen herhalde Uyanık köyündensin!
XXXXX
Belediye işçileri kışa doğru caddelerde ki ağaçları budamaya başlamış. Kestikleri dalları kaldırımlarda bırakıp çalışmaya devam ediyorlarmış. Tahsildar Efendi eve giderken yolda bulduğu ağaç dallarından bir demet yapıp, evinin bahçesine getirmiş. Başlamış tahrayla onları doğramaya. Bu sırada gürültüyü duyan hanımı bahçeye çıkmış. ‘—Hayrola bey? Ne yapıyorsun? ‘ – Yoldan topladığım dalları yakarız diye eve getirmiştim. Deyince hanımı çok sinirlenmiş. Hemen Belediye Zabıtaya telefon açmış. ‘---Alo! Zabıta! İşçilerinizin kestiği dalları, sizinkilerden önce toplayanlar var. Diye ihbarda bulunmuş. İhbarı değerlendiren zabıta amirliği, olay yerine hemen iki çavuş göndermiş. Enişte dalları kesmeye devam ederken, iki çavuş bahçeden içeri girmişler. ‘—Hayrola tahsildar efendi? Kolay gelsin. Ne yapıyorsun? Demiş çavuşlardan biri. Bu durum karşısında şaşkına dönen tahsildar efendi ‘—Size kolaylık olsun diye dalları doğruyordum. Belki traktöre sığmazlar!
XXXXX
Köylere tahsilât yapmaya gideceği zaman yakın köylere yol parası vermemek için yaya gidermiş. Uzak köylere yaya gitmek mümkün olmadığı için, köye en yakın ulaşılabilinen yere kadar arabalarla gider. Sonra köye yaya varırmış. İşte o uzak köy tahsilâtının birinde, çamur çark, zor şartlar altında ilk köye ulaşmış. Tahsilâtı kolay geçirmek isteyen muhtarlar, o zamanlar köyde üretilen ne varsa; onları hediye olarak tahsildarlara sunarlarmış. Köyün muhtarı hediyeleri odasına yığmış. Tahsildar’a ‘ –Efendim, bunlar sizin, giderken götürmeyi unutmayın demiş. Ama tahsildar Buldan’a geri dönmeyecekmiş. Daha ilerdeki ikinci köye gidecekmiş. Köyden köye ulaşım aracı bulunmadığından, tahsildar yola yaya koyulmuş. ‘—Dönüşte hediyeleri alırım. Siz onları muhafaza edin. Demiş. Aradan birkaç gün geçmiş,,ama tahsildar ilk köye hala geri dönememiş.Çünkü gittiği ikinci köyden de hediyeler almış,yanında yaya olarak geri dönmesi mümkün olmadığından mecburen Perşembe gününü beklemiş.Çünkü o gün köyün traktörü Buldan’a köylüleri taşıyormuş. Sabah erkenden yola koyulmuşlar. İlk köye geldiklerinde ‘—Beş dakika beni bekleyin. Köy odasında erzaklar var, onları alıp geleyim. Oradaki hediyeleri de traktöre yerleştirmiş
Buldan’ın yolunu tutmuşlar. Sıcaktan ilk köyün verdiği yiyeceklerin çoğu bozulmuş. Ama tahsildar efendi bu durumu fark etmemiş. Güç bela hepsini evinin önünde indirmiş. Güzelce taşımış mutfağa erzakları. Ama hanımı yiyecekleri kontrol ettiğinde onların çoğunun bozulduğunu fark edince, hepsini çöpe atmış.
Yorumlar
Kalan Karakter: