Bir fincan kahvenin kırkı yıl hatırı vardır sözünün gerçek manası, eskiden, kahve yapımında çekilen zahmetlerdir herhalde. Pazardan kıtlık zamanlarda zar zor bulunabilen kahve, kapaksız tavanın içinde kavrulur, kahve soğutucusunda soğutulur sonrada taş dibekte veya çitlemik dibekte dövülürdü. Bu kadar zahmetli uğraşın sonunda bol köpüklü, nefis dibek kahvesi ortaya çıkar ki, içmeye doyum olmaz.
Kıtlık zamanlarında kahvenin zor bulunduğu yıllarda çaresiz kalan kahve tiryakileri, nohut, çörek otu, badem gavurması, mercan köşkü ve Hindistan cevizini dığanda kavurur, ondan sonra da dibeklerde döver ve kahve niyetine içermiş.
Taş dibek ağır olduğu için evin veya bahçenin bir yerinde bulunabilir ancak çitlemik dibekler hafif olduğu için kadınlar kucaklarına alarak kahvelerini dövebilirlerdi.
Teknolojinin yenilenmesi ile birlikte artık ne dibek kahvelerinin eski tadı nede kahve dövenlerin çıkardığı sesler kaldı.