Eski zamanlarda, Uşak – Karahallı yöresinden katırlarla tacirler pamuk getirirlermiş. Karahallı’nın susuz alanlarında kapalı pamuk tabir edilen malıç , daha ziyade yatak, yorgan ve yastık yapımında kullanılırmış.
Karahallı’dan Buldan’a kadar izledikleri yol, eski medeniyetler zamanında kullanılan İpek Yolunun tali yollarından biriymiş. Bu yol üzerinde konaklamak için han veya kervansaray olmadığından tacirler daha çok kış aylarının dışındaki, iyi havalarda yola çıkarlar. Bu süre içinde ticaret yaparlarmış.
Bir güz zamanı, Karahallı’dan Kolağası Mustafa ve arkadaşları katır kervanıyla Paşalılar hanına gelip yerleşmişler. Hem pamuklarını satacaklar, hem de Buldan dokumacılık zanaatını öğrenip; memleketlerinde hemşerilerine öğreteceklermiş. Bu nedenle uzun süre handa kalırlar, akşamları da hanın altındaki kahvede vakit geçirirlermiş. Uzun süredir gidip geldiklerinden, Buldan’da kendilerine güzel dostlar edinmişler. Bu dostlardan biri de Tek Hasan Memed’miş. Kolağası Mustafa pamuğu parayla satamadığı zamanlar dokumacılarla mal takası yapar, onlardan aldığı havlu, mendil, çarşaf ve üslükleri memleketinde satarmış. Kış gelmeden memleketine dönen bu tacirlerden ticareti epeyce öğrendiğine kendini inandıran Tek Hasan Memed, bu işi ben de yaparım diye yola çıkmış. Yakın arkadaşlarından Haldan İbiram ‘ı da bu konuda ikna etmiş. “—Senin katırların var. Benim de ticaret kafası var! İkisini bir araya getirdik mi bizi tutan olmaz!” “---- İyi de ağa ! Bu işi zaten yapan tacirler var. Biz nasıl para kazanacağız bu işten ?” “ – Kafanı çalıştır iyena ! Onlar kışın çalışmıyorlar. Biz de onların ticaret yapmadığı aylarda boşluğu dolduracağız. Biz onların yaptığının tersini yapacağız. Buradan mal götürüp, oradan malıç getireceğiz.”
Kışın başladığı ilk günlerde çulfalardan veresiye aldıkları yerli malları çuvallara doldurup, katırlara denkleri sarıp yola çıkmış iki kafadar arkadaş. Kolağası’ndan öğrendikleri yol güzergahını takip ederek üç gün üç gecelik bir yolculuktan sonra Karahallı’ya varmışlar. Orada Kolağası’nı bulup ondan yardım isteyerek, yerli malları pamuk çuvallarıyla takas edip; bir gece orada konakladıktan sonra, geri dönüş yoluna koyulmuşlar. Birinci günün sonunda hava iyice bozulmuş ve yağmur yağmaya başlamış Yirmi dört saat kesin yağan yağmur dereleri taşırmış. Yol güzergahı üzerindeki dereden, sel yüzünden zorlanmışlar. İki katırın yükünü bir katıra yüklemişler, diğer katıra da kendileri binip dereyi geçmek istemişler. Ama evdeki hesap çarşıya uymamış Pamuk yüklü katır dereden geçerken, pamuk çuvalları su almaya başlayınca katırın yükü ağırlaşmış ve sel sularına kapılıp gitmiş. Kendi canlarını çok zor kurtarmışlar ve arkalarına bile bakmadan yola devam etmişler. Yağmur yerini kara bırakmış. Bu kez tipi ve kardan nereye gittiklerini bilmeden, adını bile bilmedikleri bir köye sığınmışlar. Tanrı misafiri olarak köylüler bunları ağırlamışlar. O gece köy konağında misafir etmişler.
Ertesi sabah kalktıklarında, kar yarım metreyi geçmiş. Yola çıkmanın imkanı yok. Çaresiz hava iyileşene kadar köyde kalacaklar. Köylüler bunları kahveye davet etmişler, başlamışlar sohbete. “ --Sizler, ne iş yaparsınız “ diye sormuşlar. “—Ben tacirliğin dışında, aynı zamanda mahalle camisinde imamlık yaparım cemaate.” Arkadaşım İbiram da iyi bir müezzindir.” Demiş Tek Hasan Memed. “--- Sizi bize Allah gönderdi hocam. Bizim köyün imamı öleli uzun süredir, imamsız kalmıştık.” Demiş muhtar. Yapacak başka bir iş olmadığından düzenli beş vakit namaz kıldırmaya başlamışlar. Ama yine de akılları yoldaymış, hava biraz iyileşse kaçacaklarmış Buldan’a.
Bir gün köyde yaşlı biri vefat etmiş. Mevtayı kaldırmak bizimkilere düşmüş. “—Hayatında hiç cenaze yıkadın mı İbiram?” “--- Bırak yıkamayı, yıkanan cenazenin başında bile bulunmadım.” “—İyi öyleyse bu ilk cenaze yıkayışın olsun.” -- Ya sen cenaze namazı kıldırdın mı ? Mezarı başında dua ettin mi?” “—Ben de sen gibiyim. Çaktırmadan işi halledelim!” Neyse bunlar bizim Buldan’ da adet böyledir deyip köylülere değişik gelen bir tarzda cenazeyi yıkamışlar Mezara götürüp, başında değişik dualar okumaya başlayınca, köylüler bunlardan huylanmışlar. Bu ortamdan kendileri de huzursuz olmuşlar ve havanın iyileşmesini beklemeden, elde kalan tek katırla, Buldan’ın yolunu tutmuşlar başlarına bir hal gelmeden.
Yorumlar
Kalan Karakter: