Asil ve akıllı bir hayvandır at… Sırtında binicisi ile dağ, tepe, ova demeden kilometrelerce koşar, yürür… Hele ki savaş ve seferberlik dönemlerinde sırtındaki yük, binicisinin zırhı ve silahları ile kat be kat artar. Buna rağmen hiçbir zaman yılmak bilmez, çevikliğinden bir şey kaybetmez. Binicisine asla ihanet etmez. At için hayatın diğer anlamı, sadakattir. Öylesine duyarlıdır ki, sahibini ve çevresinde olan biten her şeyi hisseder, en güzel şekilde anlar… Bu nedenle tarih boyunca Türk’lerin can yoldaşı, yol arkadaşı, vazgeçilmezi olmuştur. Bu birliktelik, öylesine bir hal almıştır ki Türk’ler, atsız bir yolculuk, atsız bir spor düşünemez olmuştur. Tıpkı atlı cirit, gökbörü, rahvan binicilik, atlı kızak gibi…
Rahvan binicilik, atın aynı taraftaki ayaklarının birlikte hareket ettiği ve binicisini sarsmayan bir koşu şeklidir. Atı rahvan tarzda yürütmekteki amaç, üstündeki binicisi ve teçhizat yükünün en uzak mesafeye, en kısa zamanda, en az enerji harcanarak taşınmasını sağlamaktır.
Türklerin yüzlerce yıldan bu yana oynadıkları atlı cirit, tarihi kayıtlara 16. yy girmiş, o günden bu günlere ulaşan savaş oyunudur. Türk’lere özdeşleşmiş bu oyun, 19. yy da Osmanlı Devleti ve sarayın en büyük gösteri sporu olurken, zaman içerisinde, Osmanlı topraklarının her tarafına yayılmıştır.
Osmanlı Devleti zamanında yapılan, seferberlik yıllarında yapılamayan, Cumhuriyet Döneminde 1934’lü yıllarda tekrar başlayan 1960’dan önceki yıllarda tamamen terk edilen at yarışları ve cirit oyunları, ilçemizin toplu sosyal faaliyetlerinin en önemlilerindendi. 1910 ve daha önceki yıllarda Karşıyaka Mahallesinde (Cedit mahallesi), şu andaki gölbaşı mahallesindeki parsellenerek evler yapılan Cıngıllı Hacı Mustafa Ervar’a ait tarlada ( daha önceki sahibi Kıpkıp Asım) , altılı ganyan kum pist benzeri, at yarış alanı vardı. 1930’dan önceki yarışlardaki yarışana atlardan hatırlananlar: Kasap İsmail’in atı- doru at, Karaahmetlerin atı, Avralı Halisin atı (1876–1937) O zamanın en tanınmış jokeyi- Karşıyaka’dan Makineci Ali ( Fatma’nın Ali)
Rahvan; ön sağ ayak – arka sağ ayak, ön sol ayak – arka sol ayak şeklindeki yürüme ve koşmaya denir. Dörtnal; iki ön ayak, iki arka ayak şeklindeki yürüme ve koşmaya denir. Rahvan yürüme ve koşma, Türk at ırkının kalıtsal özelliğidir. Diğer at ırkları rahvan koşamaz, eğitilse koşar ama hemen bozar. Rahvan at üzerinde, bir fincan kahveyi içer gidersin, dökmeden!.. Anadan rahvan yürüyüşlü atlar, rahvan yarışlarda başarılı olamaz. Rahvan at yarışlarında, rahvan koşmakta olan at, rahvanı üç defa bozdu mu, yarıştan atılır. Cumhuriyet döneminde yapılan yarışlar rahvan ve dörtnal yarışları idi.
İlçemizde at yarışı yapılan iki yol vardı. Bu yollar, o zamanda toprak yoldu.
1- Eldirek köprüsünden, Ali Bakkalın tarlasının yanından ( Oğuz köy yol ayrımı) – Alanyazıya
2- Bozalan köyü- meyele mevkiinde- Akçeşmeye
Bu yarışlarda başa yarışan atlar: Uyan İsmail’in atı ( lakabı- Derviş, Arap atı), Gonca Süleyman’ın atı, Ali Erensoyun atı( Alabacak), Peydahlı Hasan’ın atı, Şibili Ali’nin atı, Damat Halla’nın atı, Arap Kazım’ın atı, Katırcıların atı, Sarıustanın Ali’nin atı, Mestan Şükrünün atı, Akbaş Halil’in atı, Alef Ali’nin atı, Ormancı Niyazi’nin atı ( Sakarya), Askerlik şube yüzbaşısı Rasim Tuğcu’nun atı, Derbentli Şaban ağanın atı, Derbentli Çavdar’ın atı, Derbentli Kadir ağanın atı, Hüsemlerli Mehmet’in atı, Başalanlı Deli Mehmet’in atı, Bozalanlı Kıldan Abdil’in atı, Bozalanlı Kuru Osman’ın atı, Alemşahlı Bilal ağanın atı, Kadıköyden Hacıoğlu Mustafa’nın atı, Dımbazlardan Çakal İsmail’in atı, Sazaklı Halıllanın Habip’in atı, Sazaklı Halılların Ömer’in atı, Sazaklı imam Ali hocanın atı…
Bu atlara binen Jokeyler: Boduk Mustafa, Tarzan Mehmet Kemal Çetin, Katırcıların Mehmet, Arap Kazım, Kasap Sarı, Nalbantların Rahmi, Alefali Halla, Hacıellezlerli Molla Ahmet Abdi, Uyanıklı Çingn Kamber, Dımbazlardan Koreli Ahmet, Kanat Ahmet, Cafer Orak, Gülalanlı Çakıcı Süleymen, Gökçeoğlu Ahmet, Köylerdeki at sahiplerinin hepsi iyi birer jokey…
At yarışlarında, zamanla, Eldirek köprüsünden yarışacak at sahipleri, koşu mesafesinin uzunluğuna itiraz etmişler. Yarışlar bazen Koca köprünün altındaki Duran Çeşmesinin yanından, bazen de Akçeşme yanından başlatılmış.1930–1946 yıllarındaki yarışlarda –A- sınıfı atlar( baş atlar) Eldirek köprüsünden Alanyazıya kadar; -B- sınıfı atlar Akçeşmenin üst tarafındaki Kocabadem ağacı yakınından (Şimdiki dostlar sitesinin olduğu yerde, çapı 2,5 metre) başlar, alanyazıda biterdi. En son iddialı at yarışı 1956 yılında Kocabadem ağacından-alanyazıya, Akbaş Mehmet ( 1907–1985) hakemliğinde, Arap Kazım Çelikyart( ) ile Katırcı Mehmet ( ) arasında yapıldı.
Atların alnındaki beyaz işaretle Akıtma (Elmas, sakar) denir. Ayak bileklerindeki beyazlıklara seki denir. Atların dört ayağında seki varsa, makbul değil, üçayağı sekili at en çok makbul, iki ayak sekili at az makbul, tek ayak sekili at en az makbul attır
Doğada yaban hayatı yaşayan yaban atların “ Yılkı atları” denir. Yılkı, yaban demektir. Kayseri, Niğde, Nevşehir, Kırşehir, Konya bölgelerinin tümüne, Kapadokya denir. Kapadokya’nın tarihteki anlamı, Güzel atlar ülkesi, demektir. Yılkı atları, Anadolu da şu anda Karaman-Karadağlar bölgesinde yaşamaktadır. Yaşayan Türk at ırkı topluluğudur. Yerli at tipleri şunlardır: Anadolu tipi, Çukurova tipi, Uzunyayla tipi, midilliler ve diğer yöresel tipler. Dünyadaki genel at renkleri: Yağız, al, doru, İzabel (saman sarı), kula(gövde sarı, yele-bacak-kuyruk siyah).Bir Macar Türkoğlu boyanın tesbiti: Macaristan, Anadolu, Türkmenistan, Kırgızistan dolaştım. Bu topraklarda beş renk at besleniyor. Buradan şu sonucu çıkardım “ Demek ki biz aynı soydayız!..” Yoldan, yükten veya çift sürmekten gelen at terli ise, yerine hemen bağlanmaz. Terinin soğuması için ayakları değiştirilir. Yani her ayak üç defa bilekten kırılarak, aşağı yukarı hareket ettirilir. Bir süre ( on beş dakika) gezdirilir, sonra bağlanır. Terli olarak bağlanırsa, kasılır ( bir çeşit romatizma). Tedavisi için at, akarsuya( nehre) sürülür, tersi yönde yüzdürülür. Rahvan ( iyi yürümlü) at, kafayı yay gibi gerer, kuyruğunu diker, beline değdirir. Bir atın, arka ayakları üzerinde dikilmesine “ Şaha kalkma” denir.
Uyan İsmail ve Gonca Süleyman’ın atları Dörtnal, diğer atlar rahvan yarışırdı.
İlçe merkezinde yarışlar için beslenen atlar ilkbaharda ilikleri dolsun, baharını alsın diye “ Yayla gölü” merasına veya çevredeki otlaklara örüklenirdi. Hırsızlar çalmasın, bağlandıkları yer sık sık değiştirilsin diye yakınlarda nöbetçi bekletilirdi. Normal yarışlarda atlara, derecesi ne olursa olsun, hediye verilmezdi. “Nam olsun, kar olmasın” düşüncesi vardı. Zengin aile düğünlerinde dereceye girenlere; arpa, çarşaf, üstlük gibi hediyeler verilirdi. At yarışlarında, atlar yarışa başladıktan sonra, Akçeşmeden yukarı geçtiklerinde, at yarışlarında tecrübeli ve askerliği süvari( atlı asker) alarak yapan bazı insanlarımız, gürültü kirliliğinin olmadığı o yıllarda, kulağını yere dayayarak, duydukları nal sesinden atların nerede olduklarını tahmin ederler, “Şu anda falanın bağının yanında, filanın bağ evinin yanında!” diye bilgi verirlermiş. Uyan İsmail2in atı Urfa’dan getirilerek, Sarayköy pazarında tay iken satın almıştır. Uyan İsmail tarafından yetiştirilmiştir. Uyan İsmail atını beslerken, arpayı tereyağı ile kavurduktan sonra atı Derviş’e yedirirmiş. Bozalan köyünden Kuru Osman ( Gök Osman) , at üzerinde hızla giderken kekik avlarmış. Benzer bir olay kurtuluş savaşında Aydın ovasında yaşanmış. Bir ihbar üzerine, bir yunan uçağı, Yörük Ali efenin yerini öğrenmiş, bombalamak amacıyla alçaktan uçarak o yere yaklaşırken, çıplak bir ata binen Yörük Ali efe, at sürüsünün (örek) içinde hem atını sürmüş, hem de atın karnının altına saklanarak bir eli ile ata tutunmuş, diğer eli ile elindeki mavizer tüfeği ile nişan alarak uçağın motorunu vurmuştur. Yunan pilot yere mecburi iniş yapınca, pilotu esir almıştır.
Uyan İsmail atı Dervişi yaşlanınca Orman idaresine satmıştır. On sene kadar Ormancılar binmiştir. Yaylada örüklü bağlandığı bir zamanda, yerde annanırken, bağlı olduğu örük (ip) boynuna dolanır, boğularak ölür. Mestan Şükrünün atı Girit adasından İzmir’e getirilmiş, Buldan’ geldiğinde on bir yaşında imiş, on altı sene daha yaşamış. 2013 yılı itibarıyla ilçemizde at besleyen ve beslediği atlarla rahvan at yarışlarında jokey olarak katılan: Özcan Telli
Hikâye:
Nazillide bir pamuk ağası Uyan İsmail’in atının şöhretini duyar. Kendi atı Nazillinin baş atıdır. Uyan İsmail’i atları yarıştırmak için Nazilliye davet eder. Uyan İsmail daveti kabul eder. Tayin edilen yarış gününden bir gün önce Nazilliye giderler, bir hana girerler. Uyan İsmail atı Dervişi akşamdan, jokeylik yapacak Çingen Kanber’e teslim eder. Derviş’i teslim alan Kanber, handa sabaha kadar uyumaz. Atın arka ayakları arasına ( hayalarına, testislerine) soğuk su serper, yarış saatine kadar da su serpmeye devam eder. Buna bir anlam veremeyen yarış severler, şike olduğu düşüncesiyle, bir tuzak olma ihtimalini düşünerek Uyan İsmail’e şikâyette bulunurlar. Uyan İsmail, böyle düşünenlere şu cevabı verir. “ Kamber ne yapıyorsa doğrudur, bir bildiği vardır!” Meğer Kamber’in su serpmekteki amacı şuymuş: Normalde, koşuda Uyan İsmail’in atı, Ağanın kısrağının dişilik kokusunu alırsa, kısrağın arkasından ayrılmaz. Birinci olma şansıda olmaz. Ata serpilen soğuk su, atın, kısrağa ilgi duymasını engeller, at kendini yarışa verir. Yarış alanında Nazilli ağa, yarıştan önce Uyan İsmail’in yanına gelerek, alaylı bir tavırla, boş bir teneke verir. Bunun anlamı: “Yarışı kaybedeceksiniz, boş tenekeyi atın kuyruğuna bağlayarak gidersiniz!” Bu olaya Uyan İsmail tebessümle karşılık verir. Yarış başlar, sahada üç tur atılacaktır. İlk turu ağanın atı önde tamamlar. İkinci turu Uyan İsmail’in atı önde tamamlar. Ağanın atı üçüncü turu tamamladığında, Uyan İsmail’in atı dördüncü turu çoktan tamamlamıştır. Kamber üçüncü turu tamamlayıp dördüncü tura başlarken, protokoldeki Nazilli Kaymakamının önünden geçerken şöyle seslenir “Kaymakam bey, dördüncü turu sizin için atıyorum!” Uyan İsmail Nazilli yarışından kazandığı para ile Baştatlı çeşme yakınındaki bağı satın alır. Nazillili ağanın, Dervişi satın almak için yaptığı cazip teklifleri geri çevirir.
HİKÂYE
Uyan İsmail’in atının özelliklerinden birisi de yemlemesini ve bakımını bir kişi yapar, ikinci kişiyi yanına yaklaştırmazmış. Bir yaz günü, Baştatlı çeşmenin yakınındaki bağlarında yemeklerini yemişler, komşuları İğdeli ailesinin bağ evine gezmeye gitmişler. O zamanın meşhur hırsızı Aydazlı Cesir Mustafa ve arkadaşları, Uyan İsmail’in atını çalmaya, evini soymaya gelmişler. Evdeki kıymetli eşyaları ormana taşımışlar. Atın yanına çözmek için vardıklarında, Derviş hırsızları yanına yaklaştırmamak için hem kişnermiş, hem de tepinir, şaha kalkarmış. Uyan İsmail atının sesini duymuş, tehlike var diye evine doğru bağırarak koşmaya başlamış. Bir taraftan da silahıyla ateş edermiş. Bunu duyan komşular da silah atmaya başlayınca, hırsızlar atı ve eşyaları alamadan kaçmışlar.
HİKÂYE
Uyan İsmail’in atının bağlandığı odanın bir kenarında, bir inek bağlanırmış. İnek bir gece doğum yapmış. At yeni doğan yavruyu çiğnememek için, sabahleyin ev sahipleri gelinceye kadar, bir kenarda büzülerek beklermiş.
HİKÂYE
Askerlik şube başkanı Yüzbaşı Rasim Tuğcu, bir yarış atı satın almış. Atının şöhretinin yayılmasını istemekteymiş. Yapılacak bir yarışta, Uyan İsmail’in atını yenerek şöhret olma amacındadır, ama Derviş’i geçmekte mümkün değildir. Aklına şeytani bir fikir gelir. Yapılacak yarışta, Uyan İsmail’in atını sürecek jokey Kasap Sarı’ya para vererek şike yapmasını ister. Bir Pazar günü, düğünden sonra tertiplenen yarışta, Uyanın atı Akçeşmeden yukarı geçince, jokey Kasap Sarı atı sürerken, Yüzbaşının atının yanına yaklaştırır. Yüzbaşının atının jokeyi, Derviş’e kırbaç vurarak ürkütür. Derviş bir süre bocalar, kendini toparlar ama ikinci gelmiştir. Alanyazı’da yarış sonrası Uyan İsmail’in atı, yedi yaşında atı ölen bir baba gibi, hüngür hüngür ağlamış. Dört ayağı üzerinde de olduğu yerde zıplarmış. Uyan İsmail de bir daha Kasap Sarıyı, jokey yapmamış.
HİKAYE
Uyan İsmail’in atı Derviş, Orman idaresine satıldıktan sonra, Karşıyaka mahallesindeki (şuan Gölbaşı mahallesi) Çelebilerin tarlaya, çayırda otlaması için örüklenmiş. Bir gece çalınmış. O zamanlar “organize hayvan hırsızlığı” olurmuş. Olay jandarmaya bildirilmiş. Jandarma Komutanı, en meşhur at hırsızını (şebeke başı) karakola çağırmış. Atın yerine geri getirilmesi için üç gün süre vermiş. Daha ikinci günün sabahında, at örüklendiği yere bağlanmış.
CİRİT OYUNLARI
İlçe merkezindeki her at yarışından sonra ve dini bayramlarda bayramın birinci günü öğleden sonra cirit oyunları tertiplenirdi. Köylerde ise her düğünden sonra cirit oyunları tertiplenirdi. İlçe merkezindeki cirit oyunlarına isteyen, kendine güvene cirit oyunları atlarıyla davet edilmeksizin katılırlardı. At yarışlarına katılan atların hemen tümü cirit oyunlarına katılırdı. Ancak, at yarışlarına katılmayan sadece cirit oyunlarına katılan atlar ve cirit oyunları vardı.
Tanınmış cirit oyunlarından bazıları: Karşıyaka mahallesinden Haldan Rızanın eniştesi Hasan gaga, (Ayık olduğu zaman atına kendi binermiş, alkollü olduğu zaman Karşıyakalı berber Osman binermiş) , Elbiseci Hala Üsen ve atı, Kelefe Mehmet ve atı, Gökçeoğlu ve atı…
İlçe merkezindeki cirit oyunları, Cumhuriyet mahallesi Afet evleri camii ile çevresindeki evlerin ve okulların bulunduğu…….. ait tarlada yapılırdı. Köylerdeki en iddialı cirit oyunları Bozalan, Kadıköy, Sarımahmutlu, Kovanoluklu ve Derbent köylerinde yapılırdı. Bozalan köyünde cirit oyunları oynanan tarlaya Atalanı denir. Eski Derbent köyünde, şu an baraj suları ile erozyon toprağı altında kalan, jandarma binası ve Derbentli Kadir ağaya ait hanın bulunduğu meraya Hanalanı denir. Burada at yarışları da yapılırdı. Kadıköy cirit oyunları oynanan yere Kırangölü denir. Oyunlar çok iddialı, kıran kırana yapılır ve bu arazi çukur olduğu için yağmur yağdığında küçük bir göl görünümü verirdi. Cirit oyunu dayağı gürgen veya meşe ağacından yapılır, boyu bir metre kadardır. Köy düğünlerinde cirit oyunu tertiplenecek ise, düğün sahibi tanısın tanımasın çevredeki cirit oyuncularına oku ( davetiye) gönderirdi. Sadece cirit oyunu için gelen ciritçilere özel ikram yapılırdı. Başalanlı Kayışıkırık Süleymanın oğlu Deli Mehmet, 1958 yılında oğlu Ali’nin düğününe Eşme, Güney, Çal, Sarıgöl başta olmak üzere çevredeki ciritçilere oku göndermiş elliden fazla, ciritçi atlı davetli gelmiş, düğün olduğu Pazar günü Başalan mezrasının dağı taşı at ile dolmuş. Yaşayan jokey ve ciritçi: Ahmet Gökçeoğlu (1927)
-Alma Alı ula( bal rengi) -Atı besler
Bin Doruyu Alma bir pula Karıyı beslemez
Besle Kırı Meğer kuyruğu,
Sat Yağızı Yelesi siyah ola.
Kaynakça:
Yusufa Mehmet Başçulha (1900-2001), Ahmet Gökçeoğlu (1927), Çakıcı Mehmet Girgin (1926-2012), Arap Sami Çelikyurt (1918), Suat Başbuğ (1935), Habip Turgut -1924, Özer Vural-1936, Salih sayın-1942, Mustafa …….-1935, Cahit Başsayın-1942, Şükrü Algan-1937, Ahmet Öz-1944, Mehmet Baştatlı-1953, Muhittin Ülküdenli-1955, Süleyman Köse-1955, Özcan Telli-1957, Denizli’de Hayat-2012-dergisi / Denizli Beld. Yay. , TRT Belgesel kanalı,
Yorumlar
Kalan Karakter: