Yıllar hızla geçerken yine yeni bir yıla daha girdik. Buldan'da yaşam, acılarıyla sevinçleriyle bir şekilde devam ediyor. Gerek Buldan’da gerekse gurbet ellerde yaşayan Buldanlıların yaşam savaşı bir şekilde devam ediyor. Bazen “işler kesat” diyoruz, bazen “alamadık veremedik” diye dert yanıyoruz, bazen basit dedikodular ve çekemezliklerle birbirimizi kırıyoruz. Bazen de siyasi ihtiraslarla ya da gereksiz egolarla birbirimize küsüyoruz. Şuydu buydu derken, günler hızla geçiyor ve acılarla sevinçlerle yılara yıllar katıyoruz... İşte yeni bir yıla daha girdik.Geçen yılları ve yaşananları vicdan muhasebesi yaparak hiç hatırladığınız oluyor mu?Düğünler,ölümler,bayramlar, buluşmalar derken bazen bir araya geldiğimiz oldu.Bazen bir telefonu ya da yolda bir selamı birbirimize çok gördük.Geçen yıllarda aramızdan ebediyen ayrılan onlarca tanıdık ve dostumuz oldu.Acı sürprizler ile kaybettiklerimize üzülsek de üç gün sonra gündelik telaşlar içinde onları unuttuk bile...Belki kimileriyle helalleşemeden ayrıldık!Birbirimizi kırmaya,üzmeye değer miydi şu üç günlük dünya için?... Şu üç günlük dünyada bir bakıyorum kimi makam peşinde, kimi şahsi hırslar peşinde durmadan koşuyor. Bitmedi; kimileri gösteriş peşinde, kimileri de ihtiraslar peşinde koşmaya çalışırken Buldan'da ve ülkemde hayat bir şekilde devam ediyor.
Şöyle geçmiş yıllara tekrar bakalım ve hatırlayalım;nice makam sahipleri,nice zenginler ve mağrur insanlar geldi geçti şu topraklardan.Kimi yorgun köşesine çekildi günümüzde;kimileri de Halıllar tarlası’nda yatmakta ve geride hoş bir seda kalmakta…Kim ne götürdü,güzellik ve iyiliklerden başka?Yaşam kavgası hiç bitmedi,bitmeyecek elbette.Ama Buldanlıların özlemleri,umutları,güzel dilekleri de bitmedi hiçbir zaman!Güzelliklerimiz ve güzel değerlerimiz bazen göz ardı edilse de halen o güzel değerlerimiz bir bir özleniyor.Güzel değerlerimizi yaşatmak yanında çocuklarımıza güzel bir Buldan,iyi bir eğitim ve güzel bir memleket bırakmak zorundayız! Elbette "Buldan eski Buldan değil" diyenler olacaktır,”insanlar değişti” diyenler de olabilir. Ama hala değişmeyen bazı ekonomik,sosyal ve kültürel gerçekler de var.Belki hatırlayanlar olacaktır;yıllar önce “ Yaşam Gazetesi”nin ilk sayılarında, yazdığım bir yazıyı Buldanlı dostlarla paylaşmıştım ve yıllar sonra bir kez daha burada yine paylaşmak istedim. Samimi duygular kadar güzel dilekleri ifade etmem belki de Buldan sevgimin ağır basmasından kaynaklanıyordu.Bazıları beni anlasa da bazıları ya anlayamadı; ya da anlamak istemedi.Yoksa şahsım için hiç kimseden ve hiç bir faniden bir çıkar beklentim olamazdı. Basit çıkarlar uğruna hiç bir zaman,hiç bir beklentiye girmedim. Kula kulluk da etmedim,edenleri de sevemedim! Geçmiş yıllarda bir hatam olduysa; mesleğimi, öğrencilerimi, Buldan'ı, memleketimi ve insanlarımı biraz fazla sevmiştim.Birilerinin gözünde bir kusurum olduysa tek sebebinin de bu olduğuna inanıyorum...Yine de kimseye kırgın,dargın olmadım,olamadım;Buldan’a küsmedim.Aslında her zaman "doğru oturup doğru konuşmak"gerektiği kadar bazı doğrularda birleşmemiz gerektiğine hep inandım.Ben yine de inadına ve içtenlikle,yine tekrar ediyorum ki "Doğru oturup doğru konuşalım”,kıvırtmadan adam gibi konuşalım ve güzelliklerde buluşalım!... Yıllar önceki yazımı en güzel duygular içinde ve bir satırını değiştirmeden bir kez daha yeniden Buldanlılarla paylaşıyorum.Elbette geçen yıllarda Buldan’a güzel hizmetler yapıldı,Buldan’da bazı şeyler değişse de sosyal yapı değişmedi.Çünkü,o günlerden bu yana sosyal ve toplumsal yapıda değişen çok bir şey olmadığını biliyorum ama yine de umudumu kaybetmiyorum.Her ne kadar “sürçü lisan eyledimse de af ola” diyerek yazımı bir daha sizlerle paylaşmak istiyorum.Yeni yılda her şey gönlünüzce olsun…
“DOĞRU OTURUP DOĞRU KONUŞALIM”
Her zaman olduğu gibi konumuz yine Buldan ve gerçekleri olacak...
Buldan’ın gerçekleri ve güzellikler bu köşede yine konumuz olacak.
Zaman zaman gerçekleri tartışırken amacımız bağcıyı dövmek değil bu bağın içinde yaşanan güzellikleri bulmak ve görmek olmalı...
Açıkçası doğru oturup doğru konuşurken olduğumuz gibi görünmeli, göründüğümüz gibi olmalıyız...
Geçmişten gelen güzel değerleri yaşatırken bu değerlerde buluşmalıyız...
Güzel değerlerin yaşatılması için :
Gelin şu yalan dünyada sevdiklerimizi,dostlarımızı sık sık arayıp soralım;gereksiz yere kırılmayalım…
Gelin gönül kapılarını açık tutalım,sevgiyle kucaklaşalım.
Gelin bizleri rahatsız eden bazı tabuları ve dar siyasi anlayışları hep birlikte yıkalım,at gözlüklerini çıkarıp atalım.
Gelin yılların kıramadığı dedikodu zincirini hep birlikte kıralım. Bize dedikodular değil bilimin gerçekleri yol göstersin.
Gelin kini nefreti bir yana atalım;dostluk,sevgi,hoşgörü zincirinde kenetlenmeyi bilelim...
Gelin birbirimizi sadece düğünlerde ya da cenazelerde hatırlamayalım...
Gelin protokol icabı sahte dostlukları bir yana bırakalım ,gerçek gönül dostluklarında buluşalım.
Gelin bundan böyle güzellikleri,sevdiklerimizle;acıları ve sevinçleri dostlarımızla paylaşalım.
Gelin birbirimizden uzaklaşıp kaçmayalım aksine kaynaşıp kucaklaşalım...
O halde doğru oturup doğru konuşalım:
Buldanlılar olarak sabahları bir “günaydın”ı,bir tebessümü çok görmeyelim birbirimize...
Verilen selamı almayı bir külfet saymayalım.
“Merhaba” demenin,selamlaşmanın borç para vermek olmadığını iyi bilelim.
“Lütfen “demenin ayıplı bir kelime olmadığını da iyi bilelim.
“Özür dilerim” sözünün bizim için bir eksiklik değil bir yücelik olduğunu kavrayalım.
Kalabalıklar içindeki yalnızlık çemberini bu güzel sözlerle ve tebessümlerle hep birlikte kıralım.
Aslında çok zor şeyler değil bunlar ...
“Sevgi tohumları ekelim,sevgi çınarları yetişsin.”diye gayret edelim.
“Sevelim sevilelim,Dünya kimseye kalmaz.”gerçeğini iyi bilelim...
Buldan’ın o kökü mazide olan güzelliklerini yeniden yeşertmek için el ele verelim.
Bir zamanların o yeşil Buldan’ını,güleç yüzlü insanlarını ve dostluklarını hatırlayalım.
Haydar bağlarından o yanık türküler duyulmasa da; Yukarı Bucak’tan şen kahkahalar gelmese de gelin biz güzellikleri paylaşmayı bilelim.
Bunlarla bitmedi,Buldan insanının bitmeyen özlemleri hala sürüyor...
Öyleyse doğru oturup doğru konuşalım:
Buldanlı çok şeyler özlüyor.
Buldanlı, yemyeşil ve tertemiz bir çevre özlüyor.
Buldanlı, masmavi berrak gökyüzü ve kirlenmemiş bir hava özlüyor.
Son zamanlarda politika kirlenmiş,sular kirlenmiş,ticari ilişkiler kirlenmiş olabilir...
Kısacası bazı insanların vicdanları da kirlenmiş olabilir...
Ama Buldanlı, tüm bu kirliliklerden arınmayı özlüyor...
Buldanlı,kucak kucak sevgi ve dostlukları özlüyor.
Buldanlı, insanları küçümseyen ve aşağılayan bazı şaşı bakışların düzelmesini özlüyor.
Buldanlı,ben yerine biz diyen candan insanları görmeyi özlüyor...
Buldanlı, dokumacının çilesinin bitmesini özlüyor.
Buldanlı, çıkar ilişkileri değil gönül ilişkilerini özlüyor.
Buldanlı, vicdanlar uyansın,gönüller dirilsin istiyor.
Buldanlı ayrık otlarından kurtulurken sevgi çiçekleri açsın istiyor.
Buldanlı, Mevlanaların,Yunus Emrelerin,Hacı Bektaşi Velilerin,Ahmet Yesevilerin, kısacası Anadolu aşıklarının Anadolu’da oluşturduğu “sevgi toplumu” yeniden oluşsun istiyor...
Buldanlı, şefkat,merhamet kelimelerinin hayata geçmesini istiyor.
Buldanlı, birileri acı çekerken,birileri sefahat içinde çalıp oynamasın istiyor.
Buldanlı,birileri aç gezerken birileri zevk aleminde israf etmesin istiyor.
Çünkü,Buldanlı; geçmişte birlikte güler, birlikte ağlar,acıda ve sevinçte bir olmayı bilirdi...
Bu gün de o günlerin özlemiyle geleceğe umutla bakmak istiyor...
Buldanlı, yozlaşan değil öz değerlerini yaşatan insanları istiyor.
Buldanlı, bencillikler sona ererken gönül kapıları kapanmasın istiyor.
Buldanlı, insanımız hiçbir yerde horlanmasın,dışlanmasın,aşağılanmasın istiyor.
Buldanlı,birbirimizle artık kucaklaşalım,” bir olalım,iri olalım,diri olalım”istiyor.
Kısacası Buldan’ı seven,bu ülkeyi seven ve samimi olan herkes artık yıkılamaz sanılan bazı tabular yıkılsın diye özlemle bekliyor...
O halde doğru oturup doğru konuşalım!...
Bu özlemler doğrultusunda ve taşıdığımız sorumluluklar gereği gelecek kuşaklara kalkınmış,gelişmiş,mutlu insanların diyarı yemyeşil bir Buldan bırakmak çok mu zor?...
Aslında çok zor da değil,ne varsa özümüzde var...
Cevher her zaman içimizde gizli...
Bizlere düşen ise,daha çok çalışmak ve o külü birazcık eşelemek olacak…