Terzilerimiz (devam) : İsmail GÜNGÖR
Düğüncü mağazlarımız(devam) : Muhitin ERALP
· Terzi Niyazi’ nin çırağı Hüseyin YILMAZ, giyim zevkine düşkün olan Buldanlı insanlarımızın isteklerine uygunelise dikebilmek için, dükkan açtıktan bir sene sonra 1947 yılında, Süren Kadir’ in Hanı’ ndaki dükkanını çıraklarına bırakarak İstanbul’ a gider. İstanbul’ da Ermeni terzi Bedroz Gedikyan’ ın yanında moda ve tasarım eğitimi almıştır.
· Yıl 1947. Süren Kadir’ in Hanı’ nda Terzi Hüseyin YILMAZ’ın dükkanı var. Bir yazgünü. Günlerden Pazar. Kalfa Asım PAMUK, gece yazlık sinemadan çıkmış, arkadaşları ile mahallesine – evine- giderken, çalıştığı terzi dükkanı önünde jandarmaları görür. O zaman ilçemizde henüz polis teşkilatı kurulmamaıştır. Asım PAMUK, jandrmaların yanına giderek orada ne için beklediklerini sorar. Jandarma şöyle cevp verir. ‘’ Devriye gezerken dükkanın kapısını açık bulduklarını, hırsızlık olayı olup olmadığını anlamak için beklediklerini, diğer terzi kalfası Orhan SELEK’ e haber gönderdiklerini’’ söylerler. Asım PAMUK ta bu terzi dükkanında çalıştığını söyleyerek içeri girer. Dükkanın içini kontrol eder. Bir eksiklik göremez. ‘’herhangi bir kayıp eşya yoktur.’’ Diyerek tutanak imzalar. Zira o anki kontrolünde görünüşte dükkan içindeki kumaşlardan, dikilen elbiselerden, makaslardan, makinalardan eksik yoktur. Jandarmalar gider. Bir hafta sonra dükkanı bir başka caddeye taşırlar. Ustaları Terzi Hüseyin YILMAZ çıraklarına ‘’ Hafız ali’ nin mağazasından gelen kumaşları getirin.’’ Der. Kumaşları masann altına perde ile örtülü kısma koymuşlardır ama kumaşlar orada yoktur. Meğer hırsız jandarmanın kontrol ettiği gece Hafız Ali’ nin dükkanından gelen kumaşları çalmış götürmüştür. Hırsız üç ay sonra Nazilli’ de yakalanıyor. Karakolda verdiği ifadede kumaşları Buldan’ dan çaldığını söylüyor. Buldan’ a haber geliyor. Terzi Hüseyin YILMAZ Nazilli’ ye gidiyor. Kumaşların hırsız tarafından satıldığını telgraf ile Buldan’ a bildiriyor. Jandarmaya tutanak imzalayarak veren Asım PAMUK çok üzülmekte olduğu için, ustasından gelen telgraf haberini koşarak Yeni Mahalledeki evlerine giderek ailesine haber veriyor. Babası da töhmet altında kalmaktan kurtuldakları için ve oğlunun morali düzelsin diye eline Elli Lira vererek gönlünce harcamasını söyler. Hafız Ali SÜREN de çalınan kumaşların parasını almıyor. Süren Kadir’in Hanı şu andaki Buldan Esnaf Kefalet Kooperatifi Binası ve Numune Kardeşlerin binasına kadar olan diğer binaların bulunduğu yerde idi. 1948 yılında han yanmıştır. Yukarı Park’ ın altındaki Hükümet Binası 1946 yılında yanıyor.
· Turan Mahallesi’ nden Habip ÜNSAL 1947 yılında evlenmiş. Pusat kesimi olacak gelin ve beraberindekiler, Batakçı Musa’ nın mağazasından elbiselik kumaş beğenmişler. Mağazada beğenilen kumaşları, bir tezgahtar omuzlayarak Terzi Türkan’ ın evine götürmüş. Bayan terzilerin çarşı pazarda dükkanları olmazdı. Evinin uygun birodası terzilik için ayrılırdı. Terzi Türkan getirilen kumaşın ( veya kumaşların) metresinin az olduğunu, bundanelbise çıkmayacağını söyler. Tezgahtar kumaşı dükkana götürür. Batakçı Musa oğlu İbrahim ALTINİŞ’ e ( Helvacı Sağır’ ın damadı) kumaşları omuzlayarak Terzi Türkan’ ın evine götürmesini ve özellikle selamını iletmesini ister. Kumaş Terzi Türkan’ın evine getirildiğinde ve Batakçı Musa’ nın selamı söylendiğinde, Terzi Türkan tekrar hesap kitap ederek elbise çıkabileceğini söyler. Bu olaydan sonra Batakçı Musa mağazasında şöyle bir hikaye anlatır:
· Osmanlı Devleti Padişahlarından birisine uzak ülke krallarından birisinden eşi benzeri olmayan bir kumaş hediye gelir. Padişah bu kumaşın sadece kendi elbisesinde bulunmasını, başkasının sırtında olmamasını arzulamaktadır. Bu elbiseyi de yaklaşan bayramnamazında giyecektir. Padişah terzisini çağırtır. Terzi gelir, ölçüleri alır, hesap kitap eder. Bu kumaştan padişaha elbise çıkmayacağını söyler. Bu terziyi gönderirler. Kumaştan başka olmadığı için ve padişah ta çok arzulamakta olduğu için bir başka terziyi saraya çağırırla. İkinci terzi gelir,ölçüleri alır, hesap kitap eder, padişaha elbise çıkabileceğini söyler. Terzi elbiseyi diker, arefe günü saraya teslim eder. Padişah ertesi gün elbiseyi giyer, bayram namazı kılmak için camiye gider, oturur. Bayram namazıvaktini beklemeye başlar. Camideki vaazı dinlerken, camide küçük bir çocuğun sırtında benzer kumaştan yapılmış elbise yapılmış olduğu gözüne çarpar. Vezirin kulağına eğilerek, bu çocuğun kim olduğunun araştırılmasını emreder. Yapılan araştırmada, bu çocuğun padişaha elbise diken terzinin oğlu olduğu anlaşılır.
· 1955 yılında Terzi Nadir SEYREK ile Terzi Kır Ali birlikte İstanbul’a çalışmaya giderler. Terzi Nadir SEYREK 1960 yılında Buldan’ a döner. Kır Ali İstanbul’ dan Paris’ e gider. Nadir SEYREK Buldan’ da dükkan açar. Koçulu Mustafa’ nın oğlu Yaşar ERKOÇ damatlık elbise diktirmek için dükkana gelir. Yaşar’ ın kardeşi Turgut ERKOÇ dükkanda çıraktır. Terzi Nadir Yaşar’ a şöyle der: ‘’ Sana herkesten farklı elbise dikeceğim.’’ Elbise dikilir. Yaşar damatlık elbiseyi düğününde giyer. Düğüne gelenler elbiseye hayran kalarak kimin diktiğini sorarlar. İleriki yıllarda Bursa Mahalesi’ nden Osman BOYLU bir sohbette Terzi Nadir’ e şöyle der: ‘’ Terzi Nadir, senin ustalığını bilirdik ama bu kadar şık ve zarif elbise dikmen herkesin takdirini kazandı. Tebrik ederim! ‘’
· Yıl 1961. Göbekli Veli’ nin oğlu Terzi Mehmet, evlenmek için İstanbul’ dan Buldan’ a gelmiştir. Terzi Nadir SEYREK’ in dükkanına uğrar. Nişanlısının gelinliğini: ‘’ Hangi kadın terzisine diktirelim? ‘’ diye sorar. Terzi Nadir: ‘’ Dükkanda ikimiz dikeriz. ‘’ diye cevap verir. Kumaş alınır, gelinin ölçüleri alınır, gelinlik dikilir. Provadan sonra, giyilecek haldeki gelinlik dükkanın vitrinine asılır. Düğün gününe kadar vitrinde kalır. Ancak bu başarılı başlangıç, başka sipariş veren olmadığı için devam etmez.
· Yıl 1965. Terzi Dinarlı Musa AKKOYUN’ un dükkanı. Çarşı Mahallesi’ nde Moramıtların Kahvehanesi’ nin sol ilerisinde Çolak İbrahim’ e ait dükkan. Ramazan ayı. Kadir Gecesi, gece saat onbir. Dinarlı Musa’ nın kardeşi, aynı zamandaçırağı olan Coşkun istirahat için eve gitmeden önce, sobadaki külleri karton kutuya doldurmuş kutuyu da masanın altına koyarak eve gitmiş. Terzi Dinarlı Musa da siparişleri ve tamir işlerini beyram gününe yetiştirmek düşüncesi ile, birkaç saat uyumak, uyanarak sabaha kadar çalışmak niyeti ile büyük masanın altına yatar, uyur. Gece yarısı saat iki sularında yüksek sıcaklık ve aşırı terlemeden bunalarak uyanır. Birde bakar ki dükkanın içerisiduman dolu,. Duvardaki elbiseler yanıyor. Korku ile vitrin camına omuz atarak kırar, dışarıya fırlar, yardım ister. Yakın dükkanlarda çalışanlar ellerindesu dolu kovalar ile söndürme işinde yardımcı olurlar. Ekmekçi Ethem, Kadayıfçı Erol ve Nazmi AKŞİT kardeşler, Simitçi Sepet Osman ilk yardıma gelenler. Hasar büyüktür. Hem bayramlık elbiseler 8( ki çoğu birkaç gün önce teslim edilmişti ), hem de tamirat gören elbiseler yanmıştı. Ertesi gün Elbiseci Halla Hüseyin’ in dükkanında zarar gören müşteriler yeni elbiseler aldılar. Bu yangın, o günün parası ile onbeş bin liraya mâl olmuştu. Aylar öncesinde İstanbul’ a çalışmaya giden kalfası Bahadır Mehmet’ in Yusuf, Ramazan Bayramı’ nın birinci günü dükkanın yandığını öğrenince geçmiş olsun demek için ustası Dinarlı Musa’ yı ziyaret eder. İstanbul’ dan gelirken yanına aldığı spor toto kağıtlarından birisini ustasına verir. Terzi Dinarlı Musa: ‘’ Bu şeytan işi, ben oynamam! ‘’ dediyse de Eski kalfası: ‘’ Parasını ben vercem. Sen oyna! ‘’ der. Spor toto oynanır. Altmış bin lira kazanılır. Bu paradan onbeş bin lira ile Elbiseci Halla Hüseyin’ e borcunu öder, kalan para ile minibüs alarak baba mesleği şoförlüğe başlar. Bir daha terzi dükkanı açmaz ama evinde bazı siparişler alarak mesleğini terk etmez.
DEVAM EDECEK…