- Gaaşıdangolay gelir o işle, içine giren bilir çulfalığı, diye dokumacılığın zorluklarını anlatıyordu Moramıdın Kahvesinde CurnallerinÜsen.
Yıllarca dokumacılık yapmış, havlu dokumuş, en sonunda da sermaye yetmezliğinden tezgâhları satmış, aylakçı geziyordu. Devam etti konuşmasına,
- İplikçisine meram anlatcen, kalfasına meram anlatcen, mal bazarınagötürcen müşteriye meram anlatcen, velhasılı kelam cebcezinde para olmadı mı işin zor. Anca tepene binen deye uğraşırlar hey akıdeş, ondan ben de sattım tezgâhları, gurtuldum emme evin içinde şıkırtısını bile özlebbarızhinci.
Yanıbaşında oturan Bicililerin Hilmi, CurnallerinÜsen’in anlattıklarını tasdik eder gibi kafasını sallıyordu. Girdi söze,
- Üleabe, ben hiç girmedim dokumacılığa. Bizim sülalede herkesle dokumacılık etti, ben bazaacılık ettim. Benim işde zordu emme, dokumacılık ne bilem ben, daha zor geldi bene. Ondan hiç bulaşmadım.
Yan masada oturan Çırakların Kemal, bir kulağıyla dinlemişti muhabbete. Sürüdü geldi sandalyesini, oturdu yanlarına, selamını verdikten sonra, girdi muhabbete,
- Benim gada çekmemişsinizdir akıdeşledokumacılıkdan. Tamam, Allah bereket veesin para gazandık emme, çok irezillikçekdik. Hele hele o usdala yok mu, o usdulaa, anamdan emdiğim südü burnumdan getirdile.
Bi gün hiç unutmam, cagar tezgâh al deyedeye başımı kel ettilebizimkinle. Eh, dedim, madem daha çok para gazancez,alalım öyleyse dedim. Aldık, gurdukcagarlıyı tezgâh odasına. Gurduk emme, bi türlü randımanlı çalışmeyyo. İlle malın bi tarafını sakat çıkarıyo. Eee, kim yapaa bunu, işte filancayı çağıralım, o düzeedir. Bekle gari, filancanın keyfi çatcek de gelcekdeye. Ağşama yakın gelir, onda serhoş olmuştur, eline alır inaatarı, orasını burasını gurcalaa. “Ben yarın gelen, bu gece işi böce işi” der. Gidiş o gidiş. Gelmez. Bi gün iyi biusda buldum. Cagarın tepesine çıkdı, ben de aşaadan bakıp duruyum, nişlicek, nereyesıkcekdeye. Oda bene bakıp duru yukaadan, benim bakdığımı görüp duru. “Bene bi su gatıveege” dedi. Ben maasusduymamazlıktan geldim. Bir iki dakkasaykıllandı bu, ondan sonra bene bi bağırdı. “Ben sene su gatıveege demedim mi, öldüm susuzluktan”deyesiyegada, su gatıveemeye gittim emme, aakamı dönmeden bi şıkırtı sesi geldi. Hemen endi tezgâhın
tepesinden, “Aç bakam”, dedi. Açdım, benim tezgâh makinalı tüfek gibe başladı çalışmaya. Sesi soluğu değişdi tezgâhın.
Perşembe gün Bostancıların gaavesine endim gittim, bunun yanına, parasını veren deye. Ne debbaya bene, “Şaş herif, ben senin tezgâhını düzedirken, ben ne yapıyom, nereye sıkıp gevşediyondeye bak, bene demedim mi. Sen şaş, sağa sola bakmakdan benim ne yaptığımı göömedin. Üle oğlum bu işlere öğrenin. Bizle böğün varız, yarın yokuz. Dokumacılık işliceesenizusdaların ne yapdığı görün, bişeyle öğrenin maşallah Memetgibe gelip geçmen deye”bideazarladı bene. Ondan sonracıma yaş geçdi, sattık savurduk tezgâhları, bıraktık çulfalığı.