O gün soğuktu hava. Havanın soğuk olmasından Moramıdın Kahvesinde de müşteriler çok azdı. Beş altı yaşlı, kahveci Halil İbramın sabahtan yaktığı ama ikindiye doğru soğumaya başlamış sobasının etrafında çember olmuşlar muhabbet ediyorlardı.
Muhabbetinde tadı tuzu yoktu ama kendi aralarında konuşuyorlardı. Rus uçağının düşürülmesiydi muhabbetin konusu.
- İyi oldu, iyi oldu emme bakalım, bunun acısı nasıl çıkcek, gööcez galan, dedi Gazangıranların Fehmi.
Dış politikada derin bilgileri vardı. Gazetelerin bütün yazarlarını yakın gözlüğünü takar, başını kaşıya kaşıya okur, daha sonra kendine göre yorum yapardı. Sanki karşısında dinleyen varmış gibi kendi kendine anlatırdı gelişmeleri. Yorum yorum yorardı yazıyı.
- Acı bibee gibe demi hey akıdeş, yirken bek güzel olur, çıkarken adamın anasını ünleddirir, onunkinden hincilik bek bişey bilimebbarız emme sonra nelee olcek bakalım, dedi Gıymık Bekir.
- Senin de deedin imanın bonaz, biz burda Ruslardan gonuşub duruz, sen kakıveedin acı bibeeden annadıveribban, dedi Gazangıranların Fehmi Gıymık Bekir’e dönerek.
- Ööele deme akıdeş, baksana Rusla bizim tomete, bibere, meyveye sebzeye geri yollebbalamış. Nişlicek buncazla dökcekle mi gari. Dışarıya mal satımazsak hep birden işcezimiz kötüleşmemi heç, böğün yarın bizim peşkir bazarına da zaraa veri bu kriz, diye cevapladı Gıymık Bekir.
- Akıdeş, nişliyelim Rusla bizim malları almıcekmiş deye oturup ağlaşalım mı? dedi Gazangıranların Fehmi. “ Önücü bi hal çaresine baka bizim böyükle. Biz ne krizle göödük geçirdik nerem debban sen. Bu millet Tosunlar’a pamuk deynemeye bile gitti üç beş guruş yevmiye alalımda bazaa haacına çıkaralım deye. Yakaacala, sivrisinekle her bi yerimizi sokdu da acansız sıtma olduk. Kinin deye bi ilaç vaadı, onlan geçiriydik sıtmayı. Titre duruyduk sıtma duttuğu bille. Bak ben sene bişey anladıverem de dinle.
Biyon ne oldu ya, bizim Ötüyaka’dan Efenin Hacı bey de geldi bizlen bir pamuk deynemeye Tosunlar’a. Emme accık galpdı. Bizim çadırda galıyodu. Bizim dayı başı anca ona söylenirdi buna “Kalk üle galp herif ne yatıp duruyon” deye. Zaten adamcık yaşlı başlı çalışmak zor geliyor buncaza. Bi gün dayıbaşı Efenin Hacı beyin eline bi laklak veedi. “Git buna Menderes’den doldurge” dedi. Hacı Bey ıkıldeye ıkıldeye kakdı yerinden aldı laklağı eline. Gidiş o gidiş, bekle Allah bekle. Ne gelen vaa ne giden. Taa ağşama yakın bulundu geldi elinde boş laklaklan. Dayı başı goşdu geldi yanına “Ne oldu Hacı Bey, kaç saattir sen nerdeydin, hem laklak boş, neden doldurmadın buna” deye bi bağırdı.
“ Akıdeş, ben gittim Menderes’e emme bu Menderes kırk yılda bir gururmuş, suyunu akıtmazmış, o da ta bugüne bene denk geldi. Bekledim bekledim nahasın su gelmedi ben de boş laklağı aldım geldim” deyesiye gada dayıbaşı gülmekden yerlere yattı. Meğersem bizim Hacı Bey suyun başında söğüt ağacının altına bi uzanmış ağşama gata yatmış. Hava gararınca su doldurmak aklıcığına bile gelmemiş galan.