Ne zaman ki insanlar, doğdukları yerde doymamaya, bunun sonucu mutsuz olmaya başlamışlar, işte o zaman gurbete çıkma isteği zihinlerde yer etmiştir. Elbette ki ekonomik nedenlerin dışında başka nedenler de vardır.
Sanayileşme ve bilgi çağı maddi imkânları kısıtlı daha iyi bir yaşam ve gelecek isteyen insanları sıladan gurbete savurmuştur. Birde bunlara eğitim ve kariyer yapmak isteyenler eklenmiştir. İşte bütün bunların neticesinde ekonomik imkânları kısıtlı güzel ilçemizin nüfusu uzun yıllar 10.000 lerde kalmıştır. Bu zorunlu göç 1978-80 senesine kadar devam etmiş, bundan sonra azalmıştır. Zorunlu olarak gurbete çıkanların çoğu sıla özlemiyle hep memlekete dönmeyi düşünmüştür. Bu gurbet özlemi gurbette sılayı yaşamaya çalışmıştır.
Fırsat bulup memleket ziyaretlerinde her gittiğinde içi biraz daha burkularak döner, çünkü o içten, hesapsız, samimi insanların biraz daha azaldığını, seni tanıyanların “Hoş geldin, çok kalacak mısın, ne zaman dönüyorsun?” sorularıyla karşılaşırsın.
Komşunun yoğurt ekmeği, hesapsız ilişkiler bir film şeridi gibi gözünden geçer. Yanık Osman’ın simidini, Acı suyu, börülceli tanaaaşını, yazın kaşıklamayı, Yukarı Parkı, Aşağı Parkı, Aşaa Makıfı, Yukarı Makıfı, Aşaa Bucağı, Yuka Bucağı, Aşaa Haydarı, Yuka Haydarı aşağı yukarı her şeyi özlersin. İşte yaşadığın büyük şehirlerde bunlar yoktur, sen bunların hayaliyle yaşarsın.
Sözün kısası, Hemşeriliklerin bitmemesi için ortak paydalarımıza sahip çıkalım. Yozlaşma şeklindeki olumsuz değişimlere, ben merkezli egoist tutum ve davranışlara, ahde vefasızlığa dur demeye, geçmişe bağlı geleceğe umutla bakmak “Memleket gurbet, gurbet memleket” dememek için, kalın sağlıcakla.
Herkes bilemez.SELAM ERCAN GONCA.