[email protected]
Dünyada siyasetçiler ve devlet adamları tarafından insan hakları üzerinden dile getirilen hiçbir hümanist söylemin kıymeti yok bence. Her şey çıkarlar doğrultusunda kurgulanmış durumda. Devlet yöneticileri, dünya barışı ve insan hakları hakkındaki söylemlerinde samimi olsalar 1991 yılında Varşova Paktı’nın dağılarak iki kutuplu dünya düzeninin son bulmasının ardından hukuki bir geçerliliği kalmayan NATO’nun da feshedilmesi, ya da barış konusundaki hassasiyeti ortaya koyabilmek ve marjinal düşüncedeki ülkelere gerçek bir barış mesajı verebilmek için Rusya’nın da NATO’ya dahil edilmesi gerekirdi.
Ancak ne yazık ki dünya barışı için hiçbir samimiyet ve gerçekçi çaba söz konusu değil. Hatta bu konu o kadar istismara açık ki, belki de barış söylemini üst perdeden dillendiren ülkelerin bu söylemlerinin arkasında büyük menfaatler elde etme niyetleri var. Silahsızlanma konusu ile ilgili o kadar çok toplantılar yapıldığı ve bu toplantılarda dünya barışı üzerinde o kadar çok durulduğu halde maalesef ki dünyadaki büyük silah üreticileri, bu toplantıları tertip edenlerle içli dışlı ilişkiler içinde. Dünyada gerçekten barışı, barış dışı politikalardan çıkarı olmayan insanlar ve bazı sivil toplum örgütleri savunuyor. Devletlerarasında güvensizlik büyük boyutlarda olduğundan her ülke kendi güvenliği için önlem alma, savunma sanayiine büyük bütçeler ayırma mecburiyetinde hissediyor. Oysa dünyada silah sanayiine harcanan paralar ile neler yapılmaz? Her şeyden önce Afrika kıtasındaki insanların, çocukların yıllardır yaşadığı açlık ve yoksulluk ortada. Sadece Afrika’mı? Dünya üzerinde insanlar arasında o kadar fazla gelir eşitsizliği, kaynaklara erişimde adaletsizlik var ki; belki de bilerek böyle tutuluyor ve günün birinde bir şeyler bahane edilerek savaşlar ve çatışmalar ortaya çıkarılıyor. Yaşanan her savaşın ve çatışmanın arka planında mutlaka bir ekonomik sebep aramak gerekiyor. Zira görünen sebepler insanların ikna olması için kurgulanmış senaryolardan ibaret aslında. Arka planda güç dengeleri, enerji kaynaklarına hâkim olma hırsı, silah pazarlaması ve diğer ekonomik çıkarlar yatıyor. Yaşanan insanlık dramları ise hepimizin yüreğini yakıyor. Senelerdir Ortadoğu coğrafyasında, Doğu Türkistan’da, Afrika’nın farklı ülkelerinde, önceki yıllarda Balkanlar’da ve dünyanın pek çok başka noktasında ve şimdi de Ukrayna’da masum sivillerin, masum çocukların yaşamak zorunda bırakıldıkları acıların tarifi mümkün değil.
Bu sistemin değişmesi ve dünyada gerçek anlamda barış düzenine geçilmesi için bir çocuk saflığı ve masumluğu gözünden bakılırsa mesafe alınabileceğini düşünüyorum. Gerçi yıllarca her yeni yılın başlangıcında barış ve sevgi mesajı verdirilen çocuklardan bazıları maalesef günümüzde savaş emirleri veriyor. Artık bu sahtelik sona ermeli ve gerçekten sevgi ve barış dünyaya hâkim olmalıdır. Bu anlamda Z kuşağından umutluyum. Global dünyanın temsilcisi bu çocukların siyaset üstü düşünebileceklerini ve dünyayı bu kısır çekişmelerden, savaşlardan, insanlık dramlarından, eşitsizliklerden ve adaletsizliklerden kurtarabileceklerini ümit ediyorum. Daha fazla pozitif bilime sarılacaklarını ve ruhlarını kültürle, sanatla dinlendireceklerini, dostluğa, kardeşliğe, dayanışmaya, samimiyete, kucaklaşmaya ve barışa çok daha fazla önem vereceklerini düşünüyorum. Yazımı yıllar önce yazdığım iki dörtlük ile tamamlayarak İstanbul’dan sevgi ve selamlarımı iletiyorum.
UÇURTMA
Çiçek açmış gökyüzü
Süzülüyor uçurtmalar,
İplerini sımsıkı
Tutuyorlar çocuklar…
Dünyanın da ipi olsa
Süzülürken boşlukta,
Tutsalar ucunu
Şen gönüllü çocuklar…
Güzel bir yazı olmuş. Kalemine sağlık. ABD başkanlarından Franklin Roosevelt'in şu sözü "Siyasette hiçbir şey durup dururken olmaz. Eğer bir şey oluyorsa, emin olabilirsiniz ki o şekilde planlandığı için oluyordur." sözü geldiğimiz vahşi dünya düzeninin hangi karanlık gruplar tarafından planlandığını açıklıyor.
Yurtta barış, Dünyada barış. Tebrikler. Selamlar.