Ali Can. Namı diğer Tülü Ali. Tane tane ve ağızlıklı konuşurdu. Buldan’ın neredeyse milli kıyafeti olan lacivert pantolon ve beyaz gömleği hiç üstünden eksik etmezdi. Gayet temiz ve titiz giyinirdi. Dost canlısı ve meclislerin aranan kişisiydi. Sözü sohbeti dinlenir; sözüne itibar edilirdi.
Karşıyaka mahallesinin önemli simalarındandı. Bir gün memlekete yeni bir kaymakam gelir, topluca Kaymakamı ziyarete giderler. Herkes kendini tanıtır. Ali Can: “ Ben eşraftan Ali Can” diye kendini tanıtınca Kaymakam şöyle bir bakar. Kendince , demek ki memleketin en itibarlı en önemli kişisi budur diye düşünür.
Kaptan Kaşını hemen geçince Tülü Ali’nin üzüm bağıyla karşılaşırsınız. O yıllarda bağına çok özen gösteren Ali Can tatlı sudan doldurduğu suyu kullanmak için bağına taşır. Ancak arkadaşları Ali Can’a takılırlar. Ali Can tatlı su ile asmaları suladığı için üzümleri o nedenle çok lezzetli oluyormuş diye bir rivayet dolaşır ortalıkta. Öyle mi Ali abi diye sorarlar. Ali Can sunturlu küfürlerinden birkaçını savurur. Zaten onu kızdırmak için söylediklerinden seslerini çıkarmazlar; bıyık altından gülerlerdi.
O yıllarda Almanya modası vardı. Herkeste bir Almanya sevdası. Bilen bilmeyen bir şey var zannedip Almanya’ya kapağı atmak derdindedir. Tülü Ali de Almancılar kervanına katılır. Ancak Buldan’daki yaşantının onda biri Almanya’da yoktur. Fazla duramaz gerisin geriye döner.
Bir bağda ya da mesirelikte düzen tutulacaksa Ali Can’sız olmazdı. Çok güzel meze yapar, sohbeti dinlenir, güzel şarkılar türküler söylerdi. Bu nedenle dost meclislerinin aranan kişisiydi. Çok az da olsa palavracılığı vardı ama o kadar olurdu. O kadar güzel sohbetin içinde birazcık abartma olmadan olur mu.
Ali Can, özü sözü bir, yiğit mert biridir. Ölümü Buldan’da, özellikle Karşıyaka mahallesinde büyük bir üzüntü yaratmış ve büyük bir boşluk doğurmuştur. Yeri doldurulamayan ender kişilerdin biridir. Işıklar içinde uyusun Karşıyaka mahallesinin medarı iftiharı delikanlı adam.