Allah rahmet eylesin, Yusuf abi boğazına düşkün bir insandı. Bilhassa tatlıya düşkünlüğüyle nam salmıştı. O tatlıya düşkünlüğü nedeniyle sonunda şeker hastalığı ile tanıştı ve son yıllarında rahatsızlığı gözlerine vurdu.
Kardeşi İbrahim Damgacı’dan naklediyorum (Kendisi, amcam Süleyman Arabacı’nın damadı olur. Namı diğer Tek Tek.):
Bie Ramazan günü İbrahim abi, abileri Yusuf ve Hasan’ı iftara çağırır. Allah ne verdiyse yenilir, içilir. Üzerine tatlısıyla iftar tamamlanır. Çarşı Camiine teravihe gitmek için evden çıkılır. Hacı Bekir amca dükkanının önünde beklemektedir. 3 kardeş yaklaşırlar, Yusuf abi yaklaşınca, “Nazmi Ağa tatlılardan ne var?” diye sorar. Nazmi abi, “tahinden başka bir şeyim yok” der. Yusuf abi de “getir bir tadına bakalım” der. Tahin kabını kafaya diker, sonunu getirir. Kabı boşaltır. İbrahim abi de, “yahu daha bir saat önce ne var ne yok yedin, bu şimdi neyin nesi” diye sitemde bulunur.
Yaşar Keçeci abiden canlı dinledim, naklediyorum: Demirci İzzet amca, Yusuf abi, Yaşar abi bir gün Kar Kuyusuna gitmek için yaya yola çıkarlar. Yayla yolunda ilerlerken önlerine eşekli bir köylü kadın çıkar. Yusuf abi kadına seslenir, “bizim kız heybede neler var” diye. Kadın da “yumurtadan başka bir şey yok” deyince, “çıkar da bir bakalım der. Kadın samanın içinde muhafaza edilen yumurtaları sepetten birer birer çıkartmaya başlar, Yusuf abi de yumurtaları, eşeğin semerindeki tahtaya vurup kırarak içmeye başlar. 42 adet yumurtayı ayaküstü içerek bitirir.
Kimse bu yazılanları abartılı bulmasın, tamamen gerçektir.
Yıllar önce, bükücülüğün en hızlı dönemleri zamanı Yusuf abi 2-3 arkadaşıyla İstanbul’a giderler. Otele yerleşirler, altı lokantadır. İnerler, karınlarını doyurmak için. Her yedikleri yemekten 2’şer, 3’er tabak yerler. Bu durum lokanta sahibinin hoşuna gider. Elemanına, “evlat ben eve gidiyorum, bunlardan tatlı parası alma” der. Sıra tatlıya gelir. Garson birer tabak getirince, “evlat tepsiyi çek de getir” derler. Garson tepsiyi tartar ve masaya koyar. Tepside 11.5 kg tatlı vardır. Altından girerler, üstünden çıkarlar. Hesaba tatlı parası yazılmaz. Sabah patron gelir, elemanına sorar “tatlı parası almadın değil mi? Ne kadar yediler? Diye. Garson, “tepsiyi çektim, 11.5 kg vardı, bitirdiler” deyince patron çıldırır. Tatlı parsı alma dediğine pişman olmuştur. Ama çare yoktur.
Haftaya tekrara ayni yere giderler, patrona takılırlar “tatlı parası vermeyeceğiz” diye. Patron da “yağma yok, maymun gözünü açtı” der.
(Kaynak İdiris İbrahim abi)
Yıllar önce Himi Soysaler abi için Bursa’ya jakarlı tezgah almaya gidilir. 6 kişidirler ve bunlardan biri de Yusuf abidir. Yusuf abi ile İdiris İbrahim abi otelde ayni odayı paylaşırlar. Otele gelirken İbrahim abi 2.5 kg kadar mandalina alır. Otele gelince Yusuf abi sorar, “İbrahim, gelirken ne aldın?” diye. O da “abi 2.5 kg mandalina aldım” der. Yusuf abi, “Getir birkaç yiyelim” der. Yatmadan önce poşeti uzatır. Yusuf abi başlar yemeye. Kabuklarını soymadan, sadece çekirdeklerini çıkararak poşeti temizler. İbrahim abi de hiç sesini çıkarmadan manzarayı seyreder.
Allah gani gani rahmet eylesin.