Buldan’da dokumacılığın tarihi, kent tarihi kadar eskidir. Buldan hâkimiyetinde bulunan Tripolis şehri, Germiyanlara zapt edildiğinde dokunan kırmızı şallardan Osman Gazi’ye hediye yollanmış, üç etekler bu şartlarda yapılmıştır. Bu dokumalar ilkel metotlarla dokunurdu.
Tezgâhların mekikleri elle atılır ve tefeler elle çekilirdi. Ayni şekilde boyama teknikleri de geri idi. Tamamen bitkisel boyalar kullanılıyordu ve bu yüzden de belirli renkler hâkimdi; mesela beyaz, kırmızı, yeşil. Bu ilkel dokumacılıkta fazla üretimden bahsetmek imkânsızdır, zamanla mal miktarında artış görüldü. Böylece dokumada değişim ve gelişim başlamıştır.
Adım adım ilerleyen dokumada üretilen mallar, her hafta belirli günlerde kurulan pazarlarda, tüccarlar tarafından alınıp, satılırdı. Bizim hatırladığımız eski hal binası(şimdiki Belsanın üretim yapıldığı yerdir), sabah namazından, sonra Merkez Camii’nin imamının yaptığı duadan sonra alışveriş başlardı.
Ekonomi, pazar ilişkisi ile giderek canlanmıştır. Buldan’da ilkel metotlarla üretilen ürünler talebin çokluğu nedeniyle üretimi arttırma arayışına gidilmiştir. Bu arayış 1910 yılında ticaret nedeniyle gittikleri İstanbul’da çekme el tezgâhlarını görerek Buldan’a getirmişlerdir.
Bu tezgâhlar o zaman Anadolu’nun gelişmiş tezgâhlarıydı. 1955’te gelişen tekstil sanayi, küçük el sanatları şeklindeki dokumacılığa darbe vurunca, gelişen teknoloji karşısında dokumacılar kişisel kurtuluşu makinalaşmada bulmuşlardır(tıpkı teknolojinin kara tezgâhlara vurduğu darbe gibi).
Bu dönemden sonra el tezgâhlarında hızla azalma başlamış ve motorlu tezgâhların sayısı hızla artmaya başlamıştır. Bilhassa 1960 ihtilalinden sonra gelişen kriz yurtdışına çalışmaya gidenlerin 60 yılları sonunda ve 70’li yıllarda geri dönüşler çoğalınca gerek armilli Gerekse de jakarlı Sayısı artmıştır.
Bu yıllardan sonra Buldan dokumacılığı tekstildeki yerini almıştır. İlk jakarlı 1960 yaz tatilinde, ben havlucular, kooperatifinde Nasuf Kılavuz abinin yanında çıraklık yaparken görmüştüm. Yaşar Keçeci abiler dışardan bir Antep jakarlı getirmişler. Büyük uğraşlardan sonra çalıştırmaya başarmışlar. İlk ürettikleri havluyu getirdiler. Nihayet deseni çıkarttık, diye sevinçle içer girmişlerdi. Hala o anı dün gibi hatırlarım. Nefis bir tavus kuşunun kanatlarını açmış hali gözlerimin önündedir.
Buldan’da dokumacılık ev sanayisi olarak başlamış, daha sonra sırayla küçük sanayi atölyelerinde toplu çalışma ve fabrika tipi işletmeler şeklinde gelişmiştir. Buldan’ımızın ekonomisini yıllardan beri aile ve atölye tipi işletmeler geliştirmiştir.
Yöremize özgü deseni, renkli, simli, pamuklu, ipekli çarşaf, ipekli giysi mefruşatları büyük bir üne kavuşmuştur. Günümüzde her ne kadar mahalle aralarında kara tezgâhlarda üretim azalmış olsa da otomatik tezgâhlarının sayısı artık ve gücü olanlar bu tarafa kaymışlardır.
Bir zamanlar, Denizli’nin en fazla vergi veren kazası idik ama gelişen teknoloji şartları bizleri bu günlere maalesef bu günlere taşımıştır.
Bu dokumacılık yazısı vesilesiyle uzun zamandır dostların ve arkadaşların bana ısrarla yaz diye söyledikleri çarşafçılığı yazmak istiyorum.
50 yıla dayanan bir çarşaf imalatına imzasını atmışlığımız vardır. Ben kendimi bildim bileli el tezgâhlarıyla çarşaf imalatı üretiminde kendimi buldum. 1950 yıllarından taki 1965 yılında babamın Almanya’ya gitmesine kadar. Tamamen el emeği ile hiçbir elektrik katkısı olmaksızın yapılmıştır. 1967 yılında babamın kesin dönüş yapmasından sonra motorlu tezgâhlarla üretime geçilmiştir. Uzun yıllar marka diyebileceğimiz bir üretim yapılmıştır. Türkiye’nin birçok iline siparişler yapılmıştır.
Çarşafçılığı sadece bizler değil amcam Süleyman Arabacı, dayım Molla Hasan Çiceklidağ, Nuri Köksal abi, Zarraf Veli Yollu abi, bir dönem de Osman Bey abi yapmıştır. Daha sonra Suat Köksal abi de katkıda bulunmuştur.
El tezgâhlarıyla üretim yapılırken Hacı Baylar abi de yatak çarşafı olarak yapardı. Rahmetlinin tek tezgâhı, dayımın yorgan tezgâhı vardı. İkisi takım yapar satarlardı.
Bizim hem yatak hem yorgan tezgâhımız vardı. Satış daha kolay olurdu. Bu vesileyle çocukluğumda bizde çalışan birçok kalfalar tanıdım.
Bu alanda emeği geçen herkese teşekkür eder, sağ olanlara sağlıklı ömürler, ölenlere Allah’tan rahmet dileriz.
Herkese saygılar ve sevgiler.