Değerli Buldanlılar
Ne zaman Buldan’la ilgili bir şeyler karalasam, siz değerli dostlardan gerek telefonla gerekse yüz yüze görüşme fırsatı yakaladığım abilerimden, arkadaşlarımdan çok olumlu ilgiyle karşılaşıyorum.
Kimisi şunları yazmamışsın, kimisi de şunları da yaz diye bana bilgi veriyorlar . Elbette her şeyi her şeyi yazmamız veya hatırlamamız mümkün değil. Ben elime kalem, defter alıp bilgi toplayan bir insan değilim ve buna da imkânım yok. Tamamen çocukluğumdan bu günlere kadar gördüklerim, yaşadıklarım ve olayları yakından gören, duyanlardan edindiğim bilgilerden oluşuyor. Eskiyi, hatası varsa siz değerli dostlardan özür dilerim.
1950 yıllarının ikinci yarısı 57 veya 58 yılları olabilir. Şimdiki Haydar Azgınoğlu abinin ev yaptığı, arazi Hacirzalar Çimenliği olarak geçerdi. Mahallenin çocukları ve abilerimiz orada çapıt top diker oynardık. Nerede naylon top, olsa bile parasızlıktan alınmazdı. Oranın sahiplerinin oğulları olan aslen Bulgaristan göçmeni şoför Deli Ziya lakaplı abi vardı. Bizler oynarken habersiz gelip bizleri, Gölbaşı veya Karşıyaka Mahallelerine kadar dövmek için kovalarlardı. Hâlbuki orası boş bir araziydi. Rahmetli biraz sert mizaçlı birisiydi.
Annesi Cemile Teyze, hastanenin aşçılığını yapardı. Hatta Atila Sayıner abimizin annesi erken ölünce onun büyümesinde emeği vardır. Onun için Atila Abinin ona ayrı bir saygısı vardır. Allah gani gani rahmet eylesin.
Daha önceleri orası Buldan Gençlik Spor Kulübünün futbol sahası olarak kullandığı yermiş. Şu anda oradaki evin altı kahvehane ve kulüp binası olarak da kullanılıyormuş. Babamlar futbol oynarken orayı saha olarak kullanırlarmış. Gene biz orada oynarken, 57 veya 58’de dereye yakın köşeye direk dikildi ve Belediyenin hoparlörleri bağlandı, yayınlar başladı. Daha önceleri başka yerlerde kısıtlı şartlar altında ve Tellal Sururi Amcanın gür sesiyle yapılırdı. Aynı dönemde Haydar Abinin kayınpederinin evinde, orası o zaman Mehmet Özetli adlı bir amcanındı galiba; komisyonculuk yapıyordu. Daha sonra İzmir’e göçtü. Oğlu vardı, bizlerden 4-5 yaş büyük. Şu anda Alsancak’ta Guatr Doktorluğu yapıyormuş. İsmi, Kamil Özetli.
O evin alt katında bir Şube Üsteğmeni otururdu. Güzel bir kurt köpeği vardı. İlk defa kurt köpeğini onda görmüştük. Babamlara bir müddet antrenörlük yaptı.
Ben rahmetli Adnan Şenses’i ilk defa taş plaktan, Belediyenin yayınlarından tanıdım, dinledim. İlk şarkısı ise (Güzel gözlerine bakmaya doyamam, güzelsen benimsin, ben sensiz olamam) . Hamiyet Yüceses’ten, Hafız Burhan’dan, Makberi, Hamiyet’in Gecelerini, Zeki Müren’i taş plaktan dinlerdik. Hatta Zeki Müren’e rakip olarak da Adnan Pekak diye birisi çıktı. Biraz yumuşak ve kırık birisiydi. Sesi de güzeldi ama Zeki Müren’e rakip olamazdı. Kısa zamanda kayboldu gitti. Rahmetli Zeki Müren, eşsiz bir değerdi. İngiltere Kraliçesinin huzurunda bir konser bile vermiştir.
Daha önceki yıllarda demirciler arasında, Karşıyaka Köprüsüne yakın yerde şimdiki Makinacı Şükrü’nün dükkânının bulunduğu yerde musalla taşı bulunurmuş. Cenazeler oradan kalkarmış, kabristan da yakın; aşağı park ve adliye binasının bulunduğu yerler kabristanlıkmış. O zamanlar Alanyazı Meydanında ne evler var ne de hamam.
Bizler ortaokula giderken hamamın olduğu yer garaj olarak görev yapıyordu. Demirciler de, Pekdemir’in üzerindeki yeşil alandı. Allah gani gani rahmet eylesin. Ethem Tümbay abinin en iyi hizmetlerinin başında Buldan’ımıza kazandırdığı Belediye Hamamıdır.
1960 yılında ilkokulu bitirdikten sonra, ortaokula başlamadan önce yaz tatilinde Havlucular Kooperatifinde çıraklığa başladım. Settar Sayıner Eczanesi ile Toktaş şirketi arasında bulunurdu. Nasıf Kılavuz abi de kâtiplik yapıyordu.
Bir gün Yaşar Keçeci abiyle, yanında biri daha vardı onu hatırlamıyorum, ellerinde 50-100 tane havluyla girdiler. Nihayet büyük bir uğraştan sonra deseni çıkartmayı başardık, dediler.
Havluyu açtılar, üzerinde çok güzel renklerde kanatlarını açmış bir tavus kuşu vardı. O zamanlar çok az sayıda havlu tezgâhı vardı ama jakarlı tezgâhı yoktu.
Yaşar abiler bir Antep Jakarı getirmişler fakat o tezgâhtan ileriki yıllarda randıman almadılar ve bırakmak zorunda kaldılar. Buldan’da, öyle zannediyorum ki ilk jakarlı havlu idi.
Bu günkü gibi jakarlar gelişmiş değilmiş. 1970’li yıllardan sonra çoğalmıştır.
Gene çocukluk yıllarımızdan şoför Kerem Ahmet abimiz vardı. Rahmetliyle biraz komşuluk yapmıştık. Tenekeci Kadir abinin evinde kiracıydı, duvar duvara idik. Arada avlusu vardı, penceremiz onun avlusuna bakardı. Pencerenin dilmesinin biri yoktu. Birbirilerimize oradan girer, çıkardık. Rahmetli şen, muzip biriydi. Düğünlerde çok güzel Mevlana ve Avareyi oynardı. Bu avareyi yeni nesile bilgi vereyim. Avare oyunu, o dönemlerde dünyayı kasıp kavuran Hint filmlerinden kalma bir şarkıdır. O Hint filmleri ki genelde drama olurdu. İçi oyun ve bol şarkıyla süslenirdi.
En ünlü artistleri Raj Kopoor ve Nergis’tir. Kadınlar ve çocukları müthiş etkiler, gözyaşlarına boğardı. O Avare film müziğini Kadir Usta çok güzel uyarlamış. Müthiş çalardı, her düğünde Ahmet abiyi önce Mevlana’yı arkasından Avareyi mutlaka oynatırlardı. Beyaz mendili hemen arka cebinden çıkartır aksesuar olarak kullanırdı. Daha sonraki yıllar İzmir’e göç etti. Eshot’ta şoförlük olarak hayatını idame ettirmiştir. Allah rahmet eylesin.
Devam edecek…
sayınarabacıyazılarınızıbazenokuyorumlütfen1962.1963yıllarıbuldanortaokuluhocavetalebelerdenyazarsanızbuldandaokumuşbenibahtiyaredersinhayırlıgünlerdilerimismailkazanoğlu