Özel arabaların binek hayvanlarının yerini tutmaya başladığı yetmişli yıllarda Hottukçu Yıldırım işi gereği bir minibüs satın alı Arabanın her türlü bakımına karşı hayli ilgisizdir. Her bir işini,iş işten geçtikten sonra veya ceza yedikten sonra yaptırır.
Trafik sigortasının zamanı geçmiş ve sigortacısı kendini uyarmıştır. Bu şekilde arabayı kullanmaya devam eder. Bir gün Denizli’den dönüşte trafik ekipleri kontrol yapmaktadır. Kenara çektirirler aracını. Polisler ruhsatı açar açmaz arasında yirmi lira görünce tepki gösterirler. “ Bir suçun var herhalde, sen bize bu yüzden rüşvet mi teklif ediyorsun? “ “Abi estağfurullah, para yanlışlıkla ruhsatın arasına koymuşum!” der ve parasını geri alır. Polis sigortanın geçmiş olduğunu fark edince ; ““Beyefendi! Arabanızı bağlayacağız” der. Bu sert tutum karşısında telaşlanan Yıldırım “ Valla komiserim! Ben sigortacıma talimat vermiştim. O da hazırladığı poliçeyi bana göndermeyi unutmuş. İsterseniz hemen sigortacımla görüştüreyim sizi.” Hemen yeni aldığı antenli zabıta telsizine benzeyen takoz cep telefonunu ile sigortacısını arar. “ sadettin abi! Hazırladığın sigorta poliçesini bana göndermeyi unuttun herhalde. Şimdi yolda polis beylere durumu anlatmaya çalışıyorum. Olayı birde senden dinlesinler.” Der ve telefonunu polise verir Durumu idare edip renk vermeyen sigortacısına bu seferlik inanan ekip Yıldırım’ın arabasını salıverir.
Bir yaz gecesi geç vakit Denizli’den gelmekte olan Hottukçu Yıldırım’ı yolda trafik ekipleri çevirir. Ehliyet- ruhsat isterler hemen ve arabanın fenni muayenesinin yapılmamış olduğunu görür trafik polisi. “ Aracınızı bağlamak zorundayız beyefendi! Muayene zamanı geçeli çok olmuş.” İşi hemen şeytanlığa vurduran Yıldırım’ın aklına bir hinayetlik gelmiş ve saf ayağına yaymış “ Arabanın muayenesini yaptırdım geçenlerde. Tamircilere götürdüm, bir güzel bakıp muayene ettiler. Benim arabam turp gibi !” “ Sen hiç hayatında fenni muayene diye bir şey duymadın mı? Acıpayam yolu üzerinde YSE kavşağındaki karavanda arabalar fenni muayeneden geçer iki yılda bir. Bu işlem ruhsata işlenir” “ Ben öğretmenim! Okuldan sevk kâğıdı alıp, doktora muayene oluyorum. Arabanın sevk kâğıdını nereden alacağım?” deyince sinirleri gerilen polisler “ Allahın saf kulu! Seni öğretmen yapanda var kabahat! “ diyerek başlamışlar gülüşmeye ve yapılacak olanları yeniden tek tek izah etmişler. “ Bu seferlik senin saflığına veriyoruz hocam! “ deyip Yıldırım’a yol vermişler.
Yoluna sevinerek devam eden Yıldırım, arabası Köprübaşı’nı geçtiğinde arıza yapınca telaşlanmış. İnip bakmış, radyatörün kayışı kopmuş ve hararetten araba su kaynatıyor. Vakit gece yarısını geçtiğinden yoldan gelip geçen de olmuyormuş. Suyun harareti biraz düşünce birkaç dakika yola devam ediyor, su kaynamaya başlayınca duruyor, bir asmanın altında kestiriyormuş. Bu şekilde dur kalk yaparken sabah olduğunda Akçeşme’ye gelebilmiş. Orada arabasını kilitleyip Buldan’a yaya olarak gitmiş ama ansından emdiği süt burnundan gelmiş. “ Polisleri kandırdık ama bizim numarayı araba yemedi!” diye söylenmiş.
Aradan bir hayli zaman geçmiş. Yıldırım’ı çevirme yapan polislerden biri Buldan’a gezmeye gelmiş. Aralarında geçen ilginç diyalogdan dolayı Yıldırım’ın simasını unutmamış. Çerez dükkanının önünden geçerken onu tanımış. Olayı anlatarak kendisini tanıtmış. “ Hocam, siz kuruyemişçilikte mi yapıyorsunuz?” deyince bozuntuya vermeyen Yıldırım “ Komiserim! Dükkan babamın. Ben boş zamanlarımda yardım ediyorum. Bir çayımızı için diyerek oturtmuş yanına. Muhabbetin sonuna doğru “Komiserim’ Keşke arabayı o gece bağlasaydınız da, yollarda rezil olmasaydım. Siz beni affedip saldınız ama Allah razı gelmedi. Yolda kayış koptu. Buldan’a sabaha karşı gelebildim.” “ Vallahi, o kadar güzel yalan söylediniz ki o gece bütün ekip güldü sayende. Biz de seni bilerek salıverdik!”