1895–1898 yılları arasında, ilçemiz Buldan’da kaymakamlık yapan Mehmet Eşref Efendi (Şair Eşref), 1884 yılından günümüze kadar görev yapan 45 kaymakam içerisinde, halk tarafından sürekli hatırlanan, hatıraları hikâye şeklinde anlatılan birkaç kaymakamdan birisidir. Tüm dünya emperyalist devletlerinin birleşerek, Osmanlı devleti topraklarını parçalama senaryoları, toplantıları yaptıkları bir dönemde, ilçemizde üç sene görev yapmıştır. Tam bir halk adamı olan Şair Eşref, zamanının siyasi akımlarına kapılmış, Osmanlı devlet yönetimiyle ters düşmüş, Mısır’a sürgüne gönderilmiştir.
Şair Eşref, kendini Acıpayam kazası kaymakamlığından Buldan Kaymakamlığına tayin ettirmiş. Acıpayam’dan ayrılmadan önce, tellal çıkararak borçlarını ödeyeceğini, helalleşeceğini ilan ettirmiş.”Alacağım var” diye gelenlere paralarını vermiş. Şehirden ayrılırken önüne bir adam çıkmış ve “Kaymakam bey”, “bana da borcun var” demiş. Şair Eşref, kim olduğunu sormuş. Bu adam da kahvecilik yaptığını söyleyerek şöyle demiş. Şehrimizde şu kadar zaman kaldın, ayda bir çay içmeye gelsen, şu kadar para verecektin Kahvehaneme hiç gelmediğin için, toplam şu kadar para borcun birikti!” Şair Eşref parayı verir, şu sözleri söyler:
“Ne insaf var, ne merhamet ben-i adem’de
Az daha kalırsam, anamı belleyecekler Acıbadem’de!...”
Buldan’da göreve başladıktan sonra, şehrimizin eşrafı guruplar halinde, hoş geldiniz demek için, makamında ziyaret ederler. Bir grubun ziyareti sırasında, Şair eşref odacısını çağırarak misafirlerinin ne içeceklerini sorar. Kimi çay, kimi kahve içeyim der. Ama gurup içinde Altın Hafız adındaki hemşehrimiz “ben bir şey içmeyeyim” demiş, Altın Hafız çok kültürlü olduğu kadar çok inat bir insanmış. Kaymakam Şair Eşref ısrarla “çay için” demiş, Altın Hafız “hayır” demiş, “Kahve için” demiş, “hayır” demiş, “Şarap için” demiş, “hayır” demiş. Şair Eşref de kızararak şöyle demiş:
“Ne arapsın, ne acem, ne Frenk
Hangi Kıpti taifesindensin
A, p…k oğlu p…k!...”
Yine bir sohbet esnasında ilçemiz esnafından birisi “Kaymakam bey, Acıbadem nasıl bir yer? biz, oralara nasip olup, gitmedik” deyince, şöyle cevap vermiş.
“Acıbadem dedikleri,
İki bakkal bir fırın.
Kuru ekmek yiye yiye,
Ne ağız kaldı, ne burun!”
Buldan ticaret hayatının hareketliliğini anlatan belli bir ekonomik güce ulaşınca şehrimizden göç ederek, büyük şehirlere yerleşen insanlarımız için söylenen şu sözleri kimileri “Şair Eşrefin sözüdür” der, kimileri “halk tekerlemesidir” derler:
“Sarıgöl’ün iğdesi, hurmadır Buldan’da,
Güney’in pekmezi, baldır Buldan’da,
Eldirek hasır’ı, kilimdir Buldan’da
Beşyüz kazanırsan, durma Buldan’da!...”
Şair Eşref, bir toplantı için Eşme’ye gider. Toplantıya, belediye meclis üyelerini de davet ederler. Toplantı bitmek üzereyken, meclis üyelerinden biri, eşek üzerinde toplantıya gelir.
Bunu gören Şair Eşref şöyle der:
“ Kaza ile kaza olmuş Eşme kazası,
Eşek gütmekten gelir, encümen azası!....”
Şair Eşrefin Buldan’dan Manisa-Kula’ya tayini çıkınca, esnaftan birisi, kendisine şöyle der “Efendim, Kula’da asayiş bozukmuş” Şair Eşref şöyle cevap vermiş:
“Adalet, dizginlerini aldı mı ele,
Çiftesini atamaz, kula!...”(kula, bir at ırkı olur)
Buldan’da, Şair Eşref anısına 1950 yılında, Yakup Türkmenoğlu’nun belediye başkanlığı yaptığı dönemde, Numune Kardeşler sinemasında (şimdiki Pekdemir AVM), zamanın Buldan kaymakamı A. Kemal Birol’un organize ettiği, Cevat Buldanlıoğlu’nun sunuculuk yaptığı “Şair Eşref Gecesi” düzenlenmiştir. Gecede Buldanlı müzikseverlerden kurulu koro, hem müzik aletleri çalmışlar, hem de Buldan türkülerini seslendirmişlerdir. Şair Eşrefin şiirlerinden bölümler okunmuştur.
“Ateşi firkati ahval ile yandıkça tenim, (Ayrılık ateşi vücudumu yakıyor)
Benzedi, bir ölü çıkmış eve, beytül hazenim, (Üzüntülü bedenim, ölü çıkmış eve benzedi)
Buldan’dan Kula vadisine tevil edeli, (Buldan’dan Kula’ya vardığımdan beri)
Cism-i izarım gam-ı hasretle harap olmuş benim, (Üzüntüden, ben bu hale geldim)
Ben bu firkat ile eylersem terk-i hayat (Ben bu ayrılık acısıyla ölürsem)
Hasret ateşi ihvan ile parlar kefenim (Hasret ateşinden kefenim yanar)
Ol ahir, baki unutmam birini, anlardır (Ben o zamandan beri ebediyen/ sonuna kadar)
Nergisim, sümbülüm, âlemde gülüm, (Gülüm, nergisim, sümbülüm olan onu/ Buldanı unutamam)
Bir zamanlar hande ile bezme verirken revnak Eşref’a, şimdi bıçakla açılmaz deha’ım!...(Ey Eşref, bir zamanlar sohbet meclislerini neşelendirirken, şimdi benim ağzımı bıçak açmaz)”
1980 yılından sonra, Buldan belediye meclisinin aldığı bir kararla, Cumhuriyet mahallesinde Akçalar Camii’nin altındaki yola, Şair Eşref caddesi adı verilmiştir.
Buldan’dan Yayla Gölü’ne giderken Bakacak bölgesi ile Ziftlik bölgesi arasında bulunan Başçeşme suyunun yanındaki tepeye “Akıl-fikir” tepesi denirdi. Dönemin kaymakamı Şair Eşref (veya 1937–1940 arasında kaymakamlık yapan, Şair Yahya Kemal Beyatlı’nın kardeşi, deli kaymakam lakaplı Reşat Atlı) yoğun devlet işleri ve başka sebeplerden dolayı stres atmak için bu tepeye çıkar beynini ve vücudunu dinlendirirmiş. Halkta bu sebepten “Akıl-fikir” tepesi adını vermiştir.
Kaynakça: Süleyman Keyik–1935
Ali İhsan Şenözen–1937
Bekir Yalçın–1953
Buldan kaymakamlığı-internet sitesi
Şair Eşref hakkında sizin buradaki sayfanızdan daha çok bilgilendim. Emeği geçenlere çok teşekkür ederim.
İlk kez okuyorum bunları. Şair Eşref'in ne Buldan'da ne de Acıpayam'da kaynakamlık yaptığını bilmezdim. Ne güzel. Bu sonbaharda Başçeşme'nin yanından Yayla Gölü'ne gitmiştim. Akıl-fikir tepesi'nin yanından da geçmişim demek ki. Nümune Kardeşler sinemadında izlemiştim ilk siyah-beyaz filmi. Buldan güzeldir, hep efsane kalmıştır gözümde. Akçeşme yerli yerinde duruyor. Eskiden araba bulmak için biz inerdik oraya. Şimdi evler inmişler nerdeyse dibine.